Yozgat, doğal ve kültürel miras açısından çok önemli bir yere sahip ama bu yerin önemini ve özelliğini pek iyi bilmiyor, bu yüzden de korunması ve gelecek kuşaklara aktarılması gerektiği konusunda kafa karışıklığı yaşıyor.
Nohutlu tepesinin arkasında, Yozgat Saat Kulesine ortalama 5 Km mesafede yer alan bu yerin doğal özellikleriyle bütünleşmiş sinematografik değerine paha biçilmez bir efsanesi var.
Bu efsane güzeller güzeli bir kız ile bir gencin aşk ve düğün hikâyesi ile başlar. Halkın efsane dünyasında her iyinin ve iyiliğin bir kötüsü ve kötülüğü olur. Bir kötü adam da kızı istemekte ve gerekirse zorla alacağını söylemektedir. Kız tarafı da oğlan tarafı da bu tehditlere aldırmazlar ve düğün kurarlar. Oğlan tarafı kızın köyünden gelini alır ve kendi köylerine doğru yola çıkarlar. Cehrilik veya Gelin Kayası mevkiine gelince kötü adam ve çetesi yollarını keser, gelini zorla almak için direnen herkesi öldürürler. Her hâlde atalarımız bu durumlar için söylemiş olmalılar “gelin ata binmiş ya nasip demiş” atasözünü. Gelin bakar ki kurtuluş yok, önce ağlar gözyaşlarını döker sonra açar ellerini dua eder “Allah’ım bizi ya taş et ya kuş et” diyerek. Gelin bindiği devenin üstünde gelin alayıyla birlikte taş olur, damat beyaz bir güvercine dönüşür.
Deve üstünde telli duvaklı bir gelini ve düğün alayını andıran kayaların gizemini halk, kendi bilgi sistemine göre böylece çözmüş. Bu mevkide her yıl Hıdrellez’den sonra açan Cehrilik Lalesini veya literatürdeki adıyla şakayıkları gelinin gözyaşlarının yansıması, lalelerin açtığı zaman gökyüzünde görülen beyaz güvercinlerin ise kuş olan damadın gelinin çevresinde dönüp durması olarak betimlemiş.
Cehrilik mevkie adını veren “cehir” ise, Yozgat’ın meşhur halı ve kilimlerinde kullanılan yünlerin boyanmasında kök boya hammaddesi olduğu, şimdilerde unutulmuş görünüyor.
Cehirden laleye, gelin kayasından hıdrelleze uzanan bu doğal ve kültürel miras alanı, işlenecek, tanıtılacak olağanüstü motifleriyle sanat eserlerine dönüştürülecek ve yön levhalarıyla turizm mekânı olarak gösterilecek yerde, ne yazık ki yok edilmeye çalışılıyor. İçimizden birileri için “gelin kayası” efsanesi “taş ocağı” çağrışımı yapıyorsa suç kimin? Bu üst üste binmiş, iç içe girmiş mirası, taş ocağı açmak için yok etmeye cesaret etmenin altında bu yerin bugüne kadar ciddi şekilde ihmal edilmiş olması ve doğal sit alanı ve kültürel mekân olarak tanımlanmamış olması yatmaktadır.
Türkiye’nin taraf olduğu 1972 tarihli Doğal ve Kültürel Mirasın Korunması ve 2003 tarihli Somut Olmayan Kültürel Mirasın Korunması Sözleşmeleri, Cehrilik Lalesi ve Gelin Kayası gibi miras alanlarının korunmasını öngörmektedir. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ve Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın Yozgat’taki birimleri bu mirası mutlaka Yozgat İl Envanterine kaydetmeli ve bunu Ankara’ya bildirmelidir.
Yozgat Valiliği ve Yozgat Belediyesi ise çevre düzenleme, yön levhaları ile alanın kültürel mekân olduğuna yönelik farkındalık çalışmalarını artırmalı, bu arada Bozok Üniversitesinin değerli bilim insanları bu yeri doğa ve kültür zenginliği olarak incelemeli, sanatçılar da bu mekânı Âşık Salim Gülbahçe gibi sanatlarına konu yapmalıdır.
Pozitivist akımlar ve aydınlanmacı yaklaşımlar, bilimsel realizm adına mitolojileri ve efsaneleri küçümsemişlerdir. Bugün dünya mit ve efsanelerin değerini kavradı. Yüzüklerin Efendisi, Harri Potter, Avatar vb. cinli, perili, olağanüstü varlıklarla dolu filmler bu yüzden çekiliyor. İnsanlar artık salt gerçeğin değil fantastik olanın veya büyülü gerçeğin peşinden gidiyor. Bizim zengin efsane dünyamıza 18. Yüzyıl pozitivizmiyle yaklaşmamız üzüntü vericidir.
Gelin Kayası’nın korunması için Yozgat halkının Vali Beyin gayretlerini taş ocağı için dinamitlememesi, tam aksine mirası korumak için desteklemesi gerektiğine inanıyorum.
24.03.2012
Nohutlu tepesinin arkasında, Yozgat Saat Kulesine ortalama 5 Km mesafede yer alan bu yerin doğal özellikleriyle bütünleşmiş sinematografik değerine paha biçilmez bir efsanesi var.
Bu efsane güzeller güzeli bir kız ile bir gencin aşk ve düğün hikâyesi ile başlar. Halkın efsane dünyasında her iyinin ve iyiliğin bir kötüsü ve kötülüğü olur. Bir kötü adam da kızı istemekte ve gerekirse zorla alacağını söylemektedir. Kız tarafı da oğlan tarafı da bu tehditlere aldırmazlar ve düğün kurarlar. Oğlan tarafı kızın köyünden gelini alır ve kendi köylerine doğru yola çıkarlar. Cehrilik veya Gelin Kayası mevkiine gelince kötü adam ve çetesi yollarını keser, gelini zorla almak için direnen herkesi öldürürler. Her hâlde atalarımız bu durumlar için söylemiş olmalılar “gelin ata binmiş ya nasip demiş” atasözünü. Gelin bakar ki kurtuluş yok, önce ağlar gözyaşlarını döker sonra açar ellerini dua eder “Allah’ım bizi ya taş et ya kuş et” diyerek. Gelin bindiği devenin üstünde gelin alayıyla birlikte taş olur, damat beyaz bir güvercine dönüşür.
Deve üstünde telli duvaklı bir gelini ve düğün alayını andıran kayaların gizemini halk, kendi bilgi sistemine göre böylece çözmüş. Bu mevkide her yıl Hıdrellez’den sonra açan Cehrilik Lalesini veya literatürdeki adıyla şakayıkları gelinin gözyaşlarının yansıması, lalelerin açtığı zaman gökyüzünde görülen beyaz güvercinlerin ise kuş olan damadın gelinin çevresinde dönüp durması olarak betimlemiş.
Cehrilik mevkie adını veren “cehir” ise, Yozgat’ın meşhur halı ve kilimlerinde kullanılan yünlerin boyanmasında kök boya hammaddesi olduğu, şimdilerde unutulmuş görünüyor.
Cehirden laleye, gelin kayasından hıdrelleze uzanan bu doğal ve kültürel miras alanı, işlenecek, tanıtılacak olağanüstü motifleriyle sanat eserlerine dönüştürülecek ve yön levhalarıyla turizm mekânı olarak gösterilecek yerde, ne yazık ki yok edilmeye çalışılıyor. İçimizden birileri için “gelin kayası” efsanesi “taş ocağı” çağrışımı yapıyorsa suç kimin? Bu üst üste binmiş, iç içe girmiş mirası, taş ocağı açmak için yok etmeye cesaret etmenin altında bu yerin bugüne kadar ciddi şekilde ihmal edilmiş olması ve doğal sit alanı ve kültürel mekân olarak tanımlanmamış olması yatmaktadır.
Türkiye’nin taraf olduğu 1972 tarihli Doğal ve Kültürel Mirasın Korunması ve 2003 tarihli Somut Olmayan Kültürel Mirasın Korunması Sözleşmeleri, Cehrilik Lalesi ve Gelin Kayası gibi miras alanlarının korunmasını öngörmektedir. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ve Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın Yozgat’taki birimleri bu mirası mutlaka Yozgat İl Envanterine kaydetmeli ve bunu Ankara’ya bildirmelidir.
Yozgat Valiliği ve Yozgat Belediyesi ise çevre düzenleme, yön levhaları ile alanın kültürel mekân olduğuna yönelik farkındalık çalışmalarını artırmalı, bu arada Bozok Üniversitesinin değerli bilim insanları bu yeri doğa ve kültür zenginliği olarak incelemeli, sanatçılar da bu mekânı Âşık Salim Gülbahçe gibi sanatlarına konu yapmalıdır.
Pozitivist akımlar ve aydınlanmacı yaklaşımlar, bilimsel realizm adına mitolojileri ve efsaneleri küçümsemişlerdir. Bugün dünya mit ve efsanelerin değerini kavradı. Yüzüklerin Efendisi, Harri Potter, Avatar vb. cinli, perili, olağanüstü varlıklarla dolu filmler bu yüzden çekiliyor. İnsanlar artık salt gerçeğin değil fantastik olanın veya büyülü gerçeğin peşinden gidiyor. Bizim zengin efsane dünyamıza 18. Yüzyıl pozitivizmiyle yaklaşmamız üzüntü vericidir.
Gelin Kayası’nın korunması için Yozgat halkının Vali Beyin gayretlerini taş ocağı için dinamitlememesi, tam aksine mirası korumak için desteklemesi gerektiğine inanıyorum.
24.03.2012
24.03.2012
OKUR YORUMLARI
Yozgat'ta Günün Haberleri
YOZGAT'TA 5 GÜNLÜK HAVA DURUMU
YOZGAT İÇİN GÜNÜN NAMAZ VAKİTLERİ
Adınız ve Soyadınız
21.06.2012 18:30:00Sayın oğuz hocamına bu konuyla ilgilerinden dolayı müteşekkirim kendisini tebrik ediyorum. Bizler şiirlerimizle duyuamadık inşallah sayın hocam bu güzel açıklamalı ve anlamlı yazılarıyla ses getirecek ve yetkililere duyuracaktır. bu inancı taşıyorum. ayrıca bu konuda kendisini destekliyor ve her zaman yanında olduğumuzu bilmesini istiyorum. bu fırsatı tanıyan gazeteyede çok teşekkür ediyorum iyi çalışmalar diliyorum.
suzan
22.04.2012 16:11:00Gelin kayası ve ben zeri tüm doğal eserlerin korunması konusunda ben de yozgattaki yöneticileri göreve davet ediyorum.hocam,bütün yazılarınızı büyük bir dikkatle okuyorum ve yararlandığmı ifade etmek istiyorum.hürmetlerimi sunarım.