Prof. Dr. M.Öcal Oğuz

BOZOK YAZILARI

Kara koncolos ve yılbaşı

Türk mitolojisi ve halk takviminin önemli olağanüstü figürlerinden biridir Kara Koncolos. İnanışa göre kış aylarında ortaya çıkar ve insanların seslerini taklit etmek suretiyle kurbanlarını tuzağa düşürür. Eskiden insanlara nasıl kötülük ettiğine ve ne tür zararlar verdiğine dair yüzlerce efsane anlatılırdı. Bugünün gençlerinin adını dahi unuttuğu bu mitoloji yaratığının, örneğin, evlerinde uyuyan kişileri, tanıdıkları birinin sesiyle dışarı çağırır, bu çağrıya sözle cevap verenlerin sesini alıp gider, kalkıp dışarı çıkanlardan ise bir daha haber alınamadığına inanılırdı. Cin, Peri taifesinden bu varlığın göründüğü ve insanlara zarar verdiği mevsim kış mevsimiydi. Halk takviminde Karakış, Zemheri ve Gücük olarak adlandırılan Aralık, Ocak ve Şubat aylarında ortaya çıktığına ve diğer mevsimlerde görünmediğine inanılırdı. Kara Koncolos’un en tehlikeli olduğu ve sık görüldüğü ay ise Zemheri yani Ocak ayıydı.
Son yıllarda Tatlı Cadı, Acemi Cadı, Sihirli Annem, Selena, Kayıp Prenses gibi dizilerle, Noel ve Cadılar Bayramı gibi kutlama ve ritüellerle (=kuttören) veya çeşitli film, çizgi film ve çocuk programıyla Yunan Mitolojisinin ve Avrupa masal ve efsanelerinin sayısız kahramanı hepimizin ortak kültürü haline geldi. Zeus’tan Herkül’e, Afrodit’ten Eros’a, Noel Baba’dan Saint Valentin’e, Pamuk Prenses’ten Kül Kedisi’ne, Drakula’dan Kurt Adam’a, Robin Hood’dan Romeo ve Jüliet’e kadar binlerce Avrupa kaynaklı olağanüstü mit, efsane, destan ve masal kahramanı bizim sanat yaratmalarımızın da esin kaynağına dönüştü. Oysa Avrupa kaynaklı bu olağanüstü kahramanlara benzeyen bize ait yüzlercesi vardı ve bunların hiçbiri, günümüze, popüler kültüre kazandırılamadı. Salt “modernist ve gerçekçi” bir tutumla “bu çağda böyle saçmalıklara hala nasıl inanılır” diye başlayan bir aydın! yorumuyla bunlar sanatın, edebiyatın ve kültür eğitiminin dışına itildi. Bu yaklaşım, “Bunlar hurafa, dinde yeri yok” diyen ve bunları folklorun yarattığı fantastik anlatmalar olarak görmek yerine dinin alternatifi gibi gören bir “zinhar” yaklaşımı tarafından da desteklendi.
Türk folklorunun yarattığı olağanüstülükleri yok etme konusunda uzlaşan bu iki karşıt yaklaşım sonunda bizi fantastik sanat yaratmaları bakımından Yunan mitolojisine ve Avrupa fantastik edebiyatına mahkum etti. Ülgen’den Erlik’e Umay’dan Al Karısı’na, Boz Atlı Hızır’dan Lokman Hekim’e, Nardaniye Hanım’dan Dürdane Hanım’a, Koncolos’tan Tepegöz’e, Köroğlu’dan Kerem ile Aslı’ya binlerce yerli fantastik esin kaynağı bu süreçte yok edildi.
Şimdi iyilik yapanlar Umay değil Selena oluyor, sevenler Kerem gibi değil Romeo gibi seviyor, zenginden alıp fakire verenler Köroğlu gibi değil de Robin Hood gibi veriyor, kızlarımızın güzelliğini artık kimse Nardaniye Hanım’a benzetmiyor herkes Pamuk Prenses gibisin diyor. Noel Baba’nın popüler gücü karşısında Hızır Baba çoktan unutuldu.
Türk halk takvimine göre kış mevsiminin en şiddetli ayı olan zemheride (=ocak) ortaya çıkan, kötülük yapan ve zarar veren bir fantastik tip olan Kara Koncolos ile gücükten(=şubat) sonra gelen döl döküm ayında (=mart) yer yüzüne iyilik, bolluk ve bereket getiren Boz Atlı Hızır mitleri arasındaki zıtlık ve mitolojik farklılık da bu modernleşme sürecinde yok oldu.
Şimdi kültürümüz öylesine bir mitoloji yoksunluğu içindeki çocuklarımız dışardan gelen bütün fantastik anlatmalara açık hale geldi. Bize ait mitolojiye göre dışarıda Kara Koncolosların dolaştığı ve bırakın kendimizi sokaklara atmayı sesimizi bile evin dışına duyurmak istemediğimiz zemheri ayında yeni yıl geldi diye Noel Baba’nın koruyucu şemsiyesi altında ortalara döküldük. Oysa bizim mitolojimizde yeni yılın sevinci, iyiliğin kötülüğü, bereket ve bolluğun yokluk ve fakirliği, sıcağın soğuğu, yeşil rengin karayı yendiği mart ayında Boz Atlı Hızır eliyle olurdu.
Bir zamanlar evlenmek için yedi göbek sayarken, etkisine girdiğimiz yerleşik Orta Doğu mitolojilerine öykünerek uzun süre “emmim oğlu-emmim kızı” türküsü söyledik. Sonra yeni çağlar geldi “akraba evliliğinin sakıncaları” bilimsel olarak da ortaya çıkınca atalarımızım mitolojisinin haklılığını anladık.
Şimdi de dikkat edin Kara Koncolos zemherinin ortasında “yeni yıl geldi” diye bağırarak sesinizi veya bedeninizi çalmasın.

Tarih : 01.01.2009
OKUR YORUMLARI
Adınız ve Soyadınız
28.06.2015 17:03:00

Koncoloz inancı eskisi kadar olmasa da Hemşin'de halen bilinen bir inanıştır. Koncoloz toplumdan dışlanmış, oldukça iriyarı, vücudu kıllı, çirkin bir yaratık olarak bilinir. Dere kıyılarında ve ıssız yerlerde yaşarmış. Dereye yakın büyük bir kazana elindeki elek ile su taşırmış. Kazan dolarsa kıyamet kopacakmış. Yılbaşı günlerinde evlere yaklaşırmış. Eve girmesin ya da yaklaşmasın diye evin önüne Tapul Tarağı (Yün Tarağı) atılırmış. Babaannemden duyduklarım bunlar. Ancak Koncoloz ile ilginç bir benzerlik Dostoyevski'nin İki Esir isimli kitabında var. Bir hapishane müdürü mahkumlara avluda bulunan bir kuyudan dibi delik kovalarla duvar dibindeki bir varile su taşıtıyor. Varili doldurduklarında mahkumları serbest bırakacağını söylüyor. Tıpkı Hemşin'deki gibi elekle su taşıma hikayesi Dostoyevski'de de var.
Alevi inancında Dar'a çekilip toplumdan dışlanan ve Düşkün denilen kişilerin misyonu ile Koncoloz'a yüklenen misyon da benzerlik göstermekte. Şaman geleneklerinden günümüze taşınan bir inançtır Koncoloz...

Adem YAZIR
12.02.2009 11:15:00

Kadim dostum,Öçal bey. bu yazınızı okuyunca biranda çocuklugumu ve gençligimi kısaca geçmişimizi yeniden hatırladım.yüregine saglık şemşamer kökünden kagnı,pancardan teker,zehmeride kardan adam(adam gibi adam)yaptıgımız günleri hatırladım bizim çocuklugumuz ve gençligimiz böyle geçmişti.degerli hocam eline ve yüregine saglık genç kardeşlerim sizin ilim ve feyzinizden yeterince faydalanırlar,inşallah.selam ve saygılarımla. adem yazır beld.başk.yardm./istanbul İst.yozgt.birligi eski başkanı www.ademyazir.com

ismailarslan
06.01.2009 23:00:00

sn.hocam yozgatı 1800 lü yıllarda gezen ve yozgat hakkında bilgiler veren seyyah KİNNERin seyhat kitabının türkçesi varmı selamlar

ABDÜLKADİR ÇAPANOĞLU
02.01.2009 19:57:00

Sevgili Hocam,karagözü,lokumu,rakıyı ilgisizlikten Yunana kaptırdık.Bir aralar Nasrettin hocanın küçük küçük çizgi filmleri tv de ara sıra gösterilirdi şimdi bunları yapmak çok daha kolaylaştı.Buyurduğunuz gibi bu folklorumuzu tekrar canladırabiliriz ama burada asıl görev yine medya ya düşüyor kanaatindeyim.Saygılarımla

halit yagiz
02.01.2009 02:52:00

selamun aleykum ocal bey butun bunlarin basimiza gelmesi bazi seylerin zamanla degismesininana sebebi avrupa ozentis halbuki avrupaya medeyiti biz verdik onlarda biraz daha dgistirdi ve simdi bizde onu kovaliyoruz halbuki tuvaleti banyou tahareti vucut temizligini bilmeyen toplumlara biz ogrettik simdi biz ozeniyoruz niye okumuyoruz arastirmiyoru terkediyoruz sonrada ariyoruz bulurlar insallah ne diyelim allh selamet versin selamlar

CEMAYNUR OKUR
01.01.2009 16:36:00

Yeni yılın ilk saatlerinde,bilgisayar da şöyle bir geziniyim derken,beni çocukluğuma götüren anlam yüklü güzel ve yalın,her zaman ki gibi bilgilendirici ve uyarıcı yazınızla karşılaştım.İnanın çocukluğumu yeniden yaşadım. Gerçekten her geçen gün değerlerimizin git gide kaybolduğu bir süreç içerisindeyiz.Ben sizin anlattıklarınızla büyüdüm ama şimdiki gençlikten her şeye rağmen umudum olsa da kısmen özentili,umursamaz,farkındalıkları olmayan,sorumluluk duygusu yavan bir gençlik olarak yol alıyorlar,her geçen gün kültürümüze yabancılaşıyorlar.Öncelikle anne ve babalarımızın,yarınlarımızın umudu geleceğimizin gençliğini yetiştiren çağdaş doğruyu öğretici eğitimcilerimizin ve sizin gibi duyarlı,saygıdeğer bilim adamlarımızın görevinin ve sorumluluğunun haylice olduğu kanusındayım. Yeni yılın tüm insanlığa sağlık mutluluk,huzur ve barış getirmesini diliyorum.İyiliğin kazandığı HIZIR BABAlı nice güzel günler bizimle olsun. Memleketimin yedi diyarına selam olsun gönülden...SELAM OLSUN...Sevgilerimle..01.01.2009

Yozgat'ta Günün Haberleri
YOZGAT'TA 5 GÜNLÜK HAVA DURUMU
hava durumu
YOZGAT İÇİN GÜNÜN NAMAZ VAKİTLERİ