“Kaç Karacaoğlan vardır ve bunlar nerelerde yaşamışlardır” sorusu, Karacaoğlan araştırmalarının en önemli ve en çözümsüz sorularından biridir. Bu soruyu çözmeyi deneyen her araştırıcı sonuçta iki yargıdan birine teslim olur: 1) Karacaoğlan hakkındaki mevcut bilgiler yetersizdir ve ileride bulunacak yeni belgeler bu konuyu aydınlatacaktır. 2) Karacaoğlan’a mekan aramak boşunadır; o, onu seven Türk halkının gönüllerindedir.
Karacaoğlan araştırmaları bu yargılardan biriyle bitse de, illerin, ilçelerin veya köylerin ona sahip çıkarak hemşehrilik gururunu yaşama ve diğer bir açıdan da onun yayılan şöhretinden yararlanma çabalarına engel olunamamaktadır. Özellikle Karacaoğlan’ın “yerel araştırmacıları” derledikleri kimi efsane, hikaye veya şiirlerdeki yer ve kişi adlarını kanıt göstererek “Karacaoğlan bizimdir, bizde yatmaktadır” dedikleri veya demeye getirdikleri yayınlar yapıyorlar.
Yozgat’ta da bir Karacaoğlan’ın yaşadığını 1933 ve 1936 yıllarında Ahali Gazetesi (Samsun) ve Yeni Türk Mecmuası’nda (İstanbul) “Son Asır Şairlerinden Yozgatlı Karacaoğlan” başlıklı makalesinde ilk olarak dile getiren M. Şakir Ülkütaşır olmuştur. Bundan sonra, 19. Yüzyılda Radloff’un derlediği “Karacaoğlan ile İsmikan Sultan Hikayesi”nin de kahramanı olduğu sanılan “Rumelili Karacaoğlan” konusunu aydınlatan Prof. Dr. Şükrü Elçin’in yayımladığı şiirleri ve Yozgatlı araştırmacı Yılmaz Göksoy’un Erciyes Dergisi’nde 1980’lerde yazdığı 3 makaledeki bilgileri yorumlayan Prof.Dr. İlhan Başgöz “16. Yüzyılda yaşayan ordu şairi Karacaoğlan Yozgatlıdır” hükmüne varır. Ben bütün bu belgeleri Yozgat’ta Halk Şairliğinin Dünü ve Bugünü adlı çalışmamda değerlendirerek “Eğer, Yozgat’ta bir Karacaoğlan yaşamışsa onun 19. yüzyıla ait olması gerektiğini, 18. yüzyıldan önceye ait belge yokluğunu delil göstererek savunmuştum.
Bugün Türkiye’de Prof. Dr. Saim Sakaoğlu’nun Karacaoğlan adlı anıtsal çalışmasında belirttiği gibi, aralarında Yozgat’ın da bulunduğu onlarca yerde Karacaoğlan mezarı vardır. Bu mezarlar etrafında bir takım efsanelerin oluşması, bu efsanelerin son yüzyılda Karacaoğlan’ın yeniden kazandığı şöhretin etkisiyle genişlemesi, hatta bu efsanelerin bir bölümünün “icat” edilerek, “fakelore” yani yapma folklor olarak karşımıza çıkması gözlenmesi gereken bir halkbilimi araştırma konusudur.
Yozgat’ın Sorgun ilçesinin Doğanlı ve Gevrek köylerinin arasındaki yüksekçe tepeye halk “Karacaoğlan Tepesi” diyor. Bu tepenin başında bir mezar var. Başucundaki yabani elma ağacına bağlı bezlerden kutsal bir mekan olarak da kabul gördüğü anlaşılan bu mezarın sevgilisini alamayan ve üzüntüsünden ölen Karacaoğlan’a ait olduğu kuşaktan kuşağa aktarılan bir bilgi. Bugün de yöre halkı, bu iki köyün arasındaki yüksekçe tepeden geçerken Karacaoğlan’da durup dua ediyor, dağılan mezar taşlarını topluyor ve kimileri de sevgililerine kavuşmak için dilek diliyor.
Yozgat’ta ikinci bir Karacaoğlan mezarı, Aydıncık ilçesinin Gezibeli Yaylası’ndaki Kartal Kayası mevkiindeki “Karacaoğlan Tepesi”nde bulunmaktadır. Oldukça yüksek bir tepenin düzlüğünde tıpkı Sorgun’daki gibi taşlarla çevrili bir mezar buradaki. Bu mezarın yanlarında mezar olduğu anlaşılan birkaç taş yığıntısı daha var. Aydıncık halkı da bu mezarın Karacaoğlan’a ait olduğuna dair bilgiyi büyüklerden öğrendiklerini ve bu bilginin kuşaktan kuşağa sözel ortamda bugünlere ulaştığını söylüyorlar.
Son derece bakımsız, ilgisiz ve hatta sahipsiz bu iki mezar hakkında öteden beri yazılanların ve halk arasında anlatılanların “fakelore” yani sahte bilgi olmadığına inanmak gerekiyor. Çünkü yöre Karacaoğlan’ın şöhretinden hiç yararlanmamış, ne bir satır yazı, ne yollarda bir uyarı ne de mezar başlarında bu mezarların kimliklerini açığa vurmak isteyen bir levha var. Karacaoğlan hikaye, efsane ve şiirleri sözlü geleneğin içinde öylece yaşayıp gelmiş günümüze.
Yozgat’ın meşhur türküsü Sürmeli’nin “Dersini almış da ediyor ezber” diye başlayan mısralarının Karacaoğlan’a ait olduğu söylenir. Nitekim bu türkünün bir varyantı Karacaoğlan adına kayıtlıdır cönklerde ve Yozgatlı Hafız Süleyman tarafından 1930’lu yıllarda taş plağa okunmuştur.
Karacaoğlan’a sahip çıkan kimi yerler Karacaoğlan’ın (özgün biçimini bozmuşlarsa da) mezarını yaptırmışlar, ulaşılamaz tepelere yollar açmışlar, turistik levhalar koymuşlar, heykellerini dikmişler ve adına sempozyumlar düzenlemişler.
Yozgat’ın da bu konuda kültür ve kültür turizmi adına bir şeyler yapma sorumluluğu var. Ama işin aslını ve doğasını bozmadan ve fakelore’nin yani yapma folklorun tuzağına düşmeden.
Not: TRT Aydın Bakışı ekibi olarak 29-30 Mart 2008 tarihlerinde bu mezarlarla ilgili çekim yaptık. Sayın Osman Hakan Kiracı başta olmak üzere ekibimize destek olan bütün Yozgatlılara teşekkür ederim.
Tarih : 08.04.2008
Karacaoğlan araştırmaları bu yargılardan biriyle bitse de, illerin, ilçelerin veya köylerin ona sahip çıkarak hemşehrilik gururunu yaşama ve diğer bir açıdan da onun yayılan şöhretinden yararlanma çabalarına engel olunamamaktadır. Özellikle Karacaoğlan’ın “yerel araştırmacıları” derledikleri kimi efsane, hikaye veya şiirlerdeki yer ve kişi adlarını kanıt göstererek “Karacaoğlan bizimdir, bizde yatmaktadır” dedikleri veya demeye getirdikleri yayınlar yapıyorlar.
Yozgat’ta da bir Karacaoğlan’ın yaşadığını 1933 ve 1936 yıllarında Ahali Gazetesi (Samsun) ve Yeni Türk Mecmuası’nda (İstanbul) “Son Asır Şairlerinden Yozgatlı Karacaoğlan” başlıklı makalesinde ilk olarak dile getiren M. Şakir Ülkütaşır olmuştur. Bundan sonra, 19. Yüzyılda Radloff’un derlediği “Karacaoğlan ile İsmikan Sultan Hikayesi”nin de kahramanı olduğu sanılan “Rumelili Karacaoğlan” konusunu aydınlatan Prof. Dr. Şükrü Elçin’in yayımladığı şiirleri ve Yozgatlı araştırmacı Yılmaz Göksoy’un Erciyes Dergisi’nde 1980’lerde yazdığı 3 makaledeki bilgileri yorumlayan Prof.Dr. İlhan Başgöz “16. Yüzyılda yaşayan ordu şairi Karacaoğlan Yozgatlıdır” hükmüne varır. Ben bütün bu belgeleri Yozgat’ta Halk Şairliğinin Dünü ve Bugünü adlı çalışmamda değerlendirerek “Eğer, Yozgat’ta bir Karacaoğlan yaşamışsa onun 19. yüzyıla ait olması gerektiğini, 18. yüzyıldan önceye ait belge yokluğunu delil göstererek savunmuştum.
Bugün Türkiye’de Prof. Dr. Saim Sakaoğlu’nun Karacaoğlan adlı anıtsal çalışmasında belirttiği gibi, aralarında Yozgat’ın da bulunduğu onlarca yerde Karacaoğlan mezarı vardır. Bu mezarlar etrafında bir takım efsanelerin oluşması, bu efsanelerin son yüzyılda Karacaoğlan’ın yeniden kazandığı şöhretin etkisiyle genişlemesi, hatta bu efsanelerin bir bölümünün “icat” edilerek, “fakelore” yani yapma folklor olarak karşımıza çıkması gözlenmesi gereken bir halkbilimi araştırma konusudur.
Yozgat’ın Sorgun ilçesinin Doğanlı ve Gevrek köylerinin arasındaki yüksekçe tepeye halk “Karacaoğlan Tepesi” diyor. Bu tepenin başında bir mezar var. Başucundaki yabani elma ağacına bağlı bezlerden kutsal bir mekan olarak da kabul gördüğü anlaşılan bu mezarın sevgilisini alamayan ve üzüntüsünden ölen Karacaoğlan’a ait olduğu kuşaktan kuşağa aktarılan bir bilgi. Bugün de yöre halkı, bu iki köyün arasındaki yüksekçe tepeden geçerken Karacaoğlan’da durup dua ediyor, dağılan mezar taşlarını topluyor ve kimileri de sevgililerine kavuşmak için dilek diliyor.
Yozgat’ta ikinci bir Karacaoğlan mezarı, Aydıncık ilçesinin Gezibeli Yaylası’ndaki Kartal Kayası mevkiindeki “Karacaoğlan Tepesi”nde bulunmaktadır. Oldukça yüksek bir tepenin düzlüğünde tıpkı Sorgun’daki gibi taşlarla çevrili bir mezar buradaki. Bu mezarın yanlarında mezar olduğu anlaşılan birkaç taş yığıntısı daha var. Aydıncık halkı da bu mezarın Karacaoğlan’a ait olduğuna dair bilgiyi büyüklerden öğrendiklerini ve bu bilginin kuşaktan kuşağa sözel ortamda bugünlere ulaştığını söylüyorlar.
Son derece bakımsız, ilgisiz ve hatta sahipsiz bu iki mezar hakkında öteden beri yazılanların ve halk arasında anlatılanların “fakelore” yani sahte bilgi olmadığına inanmak gerekiyor. Çünkü yöre Karacaoğlan’ın şöhretinden hiç yararlanmamış, ne bir satır yazı, ne yollarda bir uyarı ne de mezar başlarında bu mezarların kimliklerini açığa vurmak isteyen bir levha var. Karacaoğlan hikaye, efsane ve şiirleri sözlü geleneğin içinde öylece yaşayıp gelmiş günümüze.
Yozgat’ın meşhur türküsü Sürmeli’nin “Dersini almış da ediyor ezber” diye başlayan mısralarının Karacaoğlan’a ait olduğu söylenir. Nitekim bu türkünün bir varyantı Karacaoğlan adına kayıtlıdır cönklerde ve Yozgatlı Hafız Süleyman tarafından 1930’lu yıllarda taş plağa okunmuştur.
Karacaoğlan’a sahip çıkan kimi yerler Karacaoğlan’ın (özgün biçimini bozmuşlarsa da) mezarını yaptırmışlar, ulaşılamaz tepelere yollar açmışlar, turistik levhalar koymuşlar, heykellerini dikmişler ve adına sempozyumlar düzenlemişler.
Yozgat’ın da bu konuda kültür ve kültür turizmi adına bir şeyler yapma sorumluluğu var. Ama işin aslını ve doğasını bozmadan ve fakelore’nin yani yapma folklorun tuzağına düşmeden.
Not: TRT Aydın Bakışı ekibi olarak 29-30 Mart 2008 tarihlerinde bu mezarlarla ilgili çekim yaptık. Sayın Osman Hakan Kiracı başta olmak üzere ekibimize destek olan bütün Yozgatlılara teşekkür ederim.
Tarih : 08.04.2008
08.04.2008
OKUR YORUMLARI
Yozgat'ta Günün Haberleri
YOZGAT'TA 5 GÜNLÜK HAVA DURUMU
YOZGAT İÇİN GÜNÜN NAMAZ VAKİTLERİ