Göz değmesi, göze gelmek, nazar değmesi, nazara gelmek hayatın o kadar çok korkulan gizemli alanlarından biridir ki...
Her kültür görünmez bu düşmandan korunmak için çareler arar, bir takım yollar dener.
Nazar boncuğundan üzerliğe, iğdeden at nalına kadar neler neler takılır nazardan korunmak istenenlere.
Ben de bulduğum bir iğde parçasından rahmetli babamın tekniğiyle binlerce, milyonlarca, milyarlarca insana koronanın kem gözleri değmesin dileğiyle nazarlık yaptım.
Halk türküsünün "Alim de gitme pazara/uğratırlar nazara" mısralarındaki korku, Edgar Allan Poe'nun başına gelmiş Melih Cevdet Anday'ın mükemmel bir yorumla Türkçeye kazandırdığı "Annabel Lee" şiiri ortaya çıkmıştır.
Ben bu şiiri, bizim Cahit Sıtkı'nın "Desem ki"si ile birlikte kavuşamayan âşıkların iki beyaz güvercin şeklinde göğe süzülüşü gibi düşünürüm.
ANNABEL LEE
Seneler senelerce evveldi
Bir deniz ülkesinde Yaşayan bir kız vardı bileceksiniz
İsmi; Annabel Lee
Hiçbir şey düşünmezdi sevilmekten
Sevmekten başka beni.
O çocuk ben çocuk, memleketimiz
O deniz ülkesiydi
Sevdalı değil karasevdalıydık
Ben ve Annabel Lee
Göklerde uçan melekler
Kıskanırlardı bizi.
Bir gün işte bu yüzden göze geldi
O deniz ülkesinde
Üşüdü rüzgârından bir bulutun
Güzelim Annabel Lee
Götürdüler el üstünde
Koyup gittiler beni
Mezarı oradadır şimdi
O deniz ülkesinde.
Biz daha bahtiyardık meleklerden
Onlar kıskanırdı bizi
Evet! Bu yüzden 'Şahidimdir herkes ve deniz ülkesi'
Bir gece rüzgarından bulutun
Üşüdü gitti Annabel Lee.
Sevdadan yana kim olursa olsun
Yaşça başça ileri
Geçemezlerdi bizi
Ne yedi kat göklerdeki melekler
Ne deniz dibi cinleri
Hiç biri ayıramaz beni senden
Güzelim Annabel Lee.
Ay gelir ışır, hayalin erişir
Güzelim Annabel Lee
Orda gecelerim uzanır beklerim
Sevgilim sevgilim hayatım gelinim