Bizde kitle kültürü, Sevgililer Gününü dünyada herkesin kutladığı ve din ve mitolojilerden tamamen arınmış bir çağdaş zamanlar uygulaması olarak gösterir ve algılatır. Bizde sevgililer günü baş başa yenen bir akşam yemeği, alınan hediyeler ve kırmızı güller ile kalplerden ibarettir.
Oysa bu günün doğduğu yerde bin bir hikâyesi vardır: Sevgililer günü neden 14 Şubat’ta kutlanır, bu seçim kime aittir veya kim kurgulamıştır bu günü? Bu sorular bizim yaygın modernleşme algımız nedeniyle ya sıkıcı ya da gereksiz görülür.
Hıristiyanlık öncesinde Roma’da 15 Şubat Pagan ritüeliydi ve Tanrı Lupercus adına yapılan Bolluk Törenleri olarak kutlanırdı. Bu ritüelin dayandığı hikâyenin çok değişik şekilleri vardı ama bunlardan en yaygını bu günün Yunan Mitolojisi’nde Zeus ile Hera’nın evlendiği gün olarak kabul edilmesiydi. Bu gün yeryüzüne bolluk, bereket ve baharın geldiğine ve canlılar için çoğalma mevsiminin başladığına inanılıyordu. Gençlerin tıpkı Zeus ve Hera gibi çoğalmaları isteniyordu. Bugün evlerde Februa denilen bahar temizliği yapılıyor ve dibe köşeye sinen kötü ruhlar tuz ve buğday serpilerek korkutulup kaçırılıyordu. Bugün kıra çıkılıyor, genç erkekler genç kızlarla buluşuyorlardı. Pagan rahibin huzurunda gençler niyet çömleğinden evlenecekleri kişinin adını çekiyorlar ve genç erkekler törenle kurban edilen tekenin bir parça derisini sevgililerine hediye olarak veriyorlardı.
Bu konudaki ansiklopedik bilgilere göre Avrupa Hırıstiyanlaşınca din adamları ahlaksız buldukları bu mitolojiyi yasaklamak istediler. Halk vazgeçmeyince dini bir kılıfa soktular ve kutlamaları bir gün önceye, 14 Şubata aldılar ve yeni bir hikâye buldular: 14 Şubat artık Aziz Valentin’in Roma krallarının yasaklamasına rağmen gençleri gizlice kilisede Hıristiyanlık ritüellerine göre evlendirdiği için asılarak öldürüldüğü veya hapse atıldığı tarihti.
Gerek Pagan gerekse Hıristiyan mitolojisine bakıldığında 15 veya 14 Şubat, bir yeni yıl kutlamasıdır. Bu gün bolluk ve bereketin geldiğine inanılmasına, canlıların çiftleşme ve çoğalma hikâyelerinin çokluğuna, genç erkelerle genç kızların buluşmalarının törenleştirilmesine ve nihayet bizdeki bahar temizliği gibi bir Şubat Temizliği geleneğinin bulunmasına bakılınca bu günün anlamı açık bir şekilde görülmektedir.
Atalarımız “Ağustos soğuya soğuya kışı getirir, Şubat ılıya ılıya yazı getirir” demiş. Eski insanlar takvimlerini tabiatı gözleyerek yaparlardı. Gün dönümleri, uzayan ve kısalan günler hep bu yolla belirlenirdi. Bizim takvimimizde de böylesi günler ve kutlamalar vardı.
Bunlardan birincisi 21 Mart’ta kutlanan Nevruz, ikincisi ise 6 Mayıs’ta kutlanan Hıdrellez, üçüncüsü 20 Mayısta kutlanan Mayıs Yedisiydi. Bizde de bu günlerde bolluk bereket geldiğine inanılır, genç kızlar evlenme dilek ve pratiklerinde bulunurlar, bu günlerde bahar temizliği yapılırdı, dilek ağacında dilek dilenir, dilek çömleğinden fal bakılırdı vesaire vesaire…
Bizim türlü bahanelerle ötekileştirdiğimiz unutturduğumuz bu ritüellerin arkasında da Aziz Valentin gibi nice Aksakal, Pir, Hızır, Ermiş hikâyesi vardı. Biz onları ne okula, ne şehre, ne romana, ne tiyatroya ne sinemaya taşıdık. Taşımak isteyenleri de ya engelledik ya da küçümsedik.
Bu nedenle “Mart kapıdan baktırır kazma kürek yaktırır” veya “İstersen yazı bekle Hıdrellezi” atasözlerinin deneyimlerini aktarmadığımız gençlerimizin bir bahar buluşması olan sevgililer gününü bir metre kar altında ve 14 Şubatta kutlamalarını garipsemeyelim.
Bugün Yozgat, Sivas veya Erzurum kendi takvimini kendi yeni yılını ve kendi hikâyesini unutmuş, diz boyu kar altında Roma’nın bahar ve bolluk ritüellerinin peşine düşmüştür.
Ben Romalıların Roma ritüellerini yaşatmasını anlıyor ve destekliyorum. Yozgat’ın kendi mitolojisini unutmasına üzülüyorum.
11.02.2012
Oysa bu günün doğduğu yerde bin bir hikâyesi vardır: Sevgililer günü neden 14 Şubat’ta kutlanır, bu seçim kime aittir veya kim kurgulamıştır bu günü? Bu sorular bizim yaygın modernleşme algımız nedeniyle ya sıkıcı ya da gereksiz görülür.
Hıristiyanlık öncesinde Roma’da 15 Şubat Pagan ritüeliydi ve Tanrı Lupercus adına yapılan Bolluk Törenleri olarak kutlanırdı. Bu ritüelin dayandığı hikâyenin çok değişik şekilleri vardı ama bunlardan en yaygını bu günün Yunan Mitolojisi’nde Zeus ile Hera’nın evlendiği gün olarak kabul edilmesiydi. Bu gün yeryüzüne bolluk, bereket ve baharın geldiğine ve canlılar için çoğalma mevsiminin başladığına inanılıyordu. Gençlerin tıpkı Zeus ve Hera gibi çoğalmaları isteniyordu. Bugün evlerde Februa denilen bahar temizliği yapılıyor ve dibe köşeye sinen kötü ruhlar tuz ve buğday serpilerek korkutulup kaçırılıyordu. Bugün kıra çıkılıyor, genç erkekler genç kızlarla buluşuyorlardı. Pagan rahibin huzurunda gençler niyet çömleğinden evlenecekleri kişinin adını çekiyorlar ve genç erkekler törenle kurban edilen tekenin bir parça derisini sevgililerine hediye olarak veriyorlardı.
Bu konudaki ansiklopedik bilgilere göre Avrupa Hırıstiyanlaşınca din adamları ahlaksız buldukları bu mitolojiyi yasaklamak istediler. Halk vazgeçmeyince dini bir kılıfa soktular ve kutlamaları bir gün önceye, 14 Şubata aldılar ve yeni bir hikâye buldular: 14 Şubat artık Aziz Valentin’in Roma krallarının yasaklamasına rağmen gençleri gizlice kilisede Hıristiyanlık ritüellerine göre evlendirdiği için asılarak öldürüldüğü veya hapse atıldığı tarihti.
Gerek Pagan gerekse Hıristiyan mitolojisine bakıldığında 15 veya 14 Şubat, bir yeni yıl kutlamasıdır. Bu gün bolluk ve bereketin geldiğine inanılmasına, canlıların çiftleşme ve çoğalma hikâyelerinin çokluğuna, genç erkelerle genç kızların buluşmalarının törenleştirilmesine ve nihayet bizdeki bahar temizliği gibi bir Şubat Temizliği geleneğinin bulunmasına bakılınca bu günün anlamı açık bir şekilde görülmektedir.
Atalarımız “Ağustos soğuya soğuya kışı getirir, Şubat ılıya ılıya yazı getirir” demiş. Eski insanlar takvimlerini tabiatı gözleyerek yaparlardı. Gün dönümleri, uzayan ve kısalan günler hep bu yolla belirlenirdi. Bizim takvimimizde de böylesi günler ve kutlamalar vardı.
Bunlardan birincisi 21 Mart’ta kutlanan Nevruz, ikincisi ise 6 Mayıs’ta kutlanan Hıdrellez, üçüncüsü 20 Mayısta kutlanan Mayıs Yedisiydi. Bizde de bu günlerde bolluk bereket geldiğine inanılır, genç kızlar evlenme dilek ve pratiklerinde bulunurlar, bu günlerde bahar temizliği yapılırdı, dilek ağacında dilek dilenir, dilek çömleğinden fal bakılırdı vesaire vesaire…
Bizim türlü bahanelerle ötekileştirdiğimiz unutturduğumuz bu ritüellerin arkasında da Aziz Valentin gibi nice Aksakal, Pir, Hızır, Ermiş hikâyesi vardı. Biz onları ne okula, ne şehre, ne romana, ne tiyatroya ne sinemaya taşıdık. Taşımak isteyenleri de ya engelledik ya da küçümsedik.
Bu nedenle “Mart kapıdan baktırır kazma kürek yaktırır” veya “İstersen yazı bekle Hıdrellezi” atasözlerinin deneyimlerini aktarmadığımız gençlerimizin bir bahar buluşması olan sevgililer gününü bir metre kar altında ve 14 Şubatta kutlamalarını garipsemeyelim.
Bugün Yozgat, Sivas veya Erzurum kendi takvimini kendi yeni yılını ve kendi hikâyesini unutmuş, diz boyu kar altında Roma’nın bahar ve bolluk ritüellerinin peşine düşmüştür.
Ben Romalıların Roma ritüellerini yaşatmasını anlıyor ve destekliyorum. Yozgat’ın kendi mitolojisini unutmasına üzülüyorum.
11.02.2012
11.02.2012
OKUR YORUMLARI
Yozgat'ta Günün Haberleri
YOZGAT'TA 5 GÜNLÜK HAVA DURUMU
YOZGAT İÇİN GÜNÜN NAMAZ VAKİTLERİ