Eskiler “hafıza” derlerdi, şimdi “bellek” diyoruz. Belleğin insan için önemi tartışılamaz. Sadece “hafıza kaybı” ifadesi bile bir insan için belleğin ne kadar gerekli ve hayat kadar önemli olduğunu anlamaya yeter. Sözün kısası belleğini yitiren, kendi öz geçmişini unutan insan ya Cengiz Aytmatov’un Gün Olur Asra Bedel romanındaki ifadesiyle “mankurt” ya da “akıl hastası” olarak tanımlanır.
Millet, toplum veya kent de insan gibidir. Yani birey belleği gibi millet belleği, toplum belleği veya kent belleği vardır. Toplumsal bellek, toplumsal kimliğin, tarihin ve gelecek hayalinin muhafaza odasıdır. Bu odayı milletin veya kentin “gözü gibi” koruması ve kullanması gerekir.
Yazısı olmayan toplumlarda bu bellek, kendini atasözü, deyim, masal, hikâye, tören, şölen, düğün, bayram gibi sık tekrarlanan sözlü kültür uygulamaları ile yeniler ve gelecek kuşaklara geçer.
Yazısı olan, kentlileşen ve mesleki bakımdan çeşitlilik kazanan toplumda ise bu belleği sadece sözel anlatılarla veya geleneksel törenlerle sınırlamak veya korumak artık mümkün değildir.
Kent hayatı, bir atasözünde kalıplaşmayan, bir türküye veya bir ağıta konu olmayan, bir geleneksel törenle tanımlanmayan çok farklı bir toplumsal bellek oluşturur. Bu belleğin korunması içinse “kayıt” şarttır. Bu kayıt ister ses kaydı olsun isterse yazı. Ama yaygın ve etkili kayıt sisteminin yazı olduğu aşikârdır.
Yozgat’ın son 50-60 yılda günden güne değişen kent dokusunun canlı tanıkları gözlerimizin önünde bir biri ardınca bu dünyadan göçüp gidiyorlar. Onların belleğinde yaşayanların ne yazık ki azı ama pek azı kayıt altına alındı. Gözümüzün önünde elimizin altından kayıp giden Yozgat belleğinden gelecek yüzyıla ne kalacak acaba?
22. yüzyılda yaşayacak olan gelecek kuşaklar geriye dönüp bakmak, bilmek ve öğrenmek istediklerinde hangi kaynaklara başvuracaklar? Başvurdukları kaynaklardan doğrunun, gerçeğin veya bütünün ne kadarına ulaşacaklar?
Bu ürkütücü soruların cevapsız kalması, gelecek kuşakların toplumsal bellekten yoksun oldukları yani “mankurt” veya “akıl hastası” oldukları anlamına gelir. Bu durumda bugünün insanı olarak geleceğe daha fazla toplumsal bellek bırakmaya mecbur olduğumuz kendiliğinden ortaya çıkar.
Kaç ressam Yozgat’ı resmetmiş, kaç fotoğrafçı Yozgat’ı çekmiş, kaç şair Yozgat’ı şiirleştirmiş, kaç romancı veya hikâyeci Yozgat’ın romanını veya hikâyesini yazmış, kaç gazeteci köşe yazılarında, röportajlarında veya haberlerinde Yozgat’a yer vermiş, kaç araştırmacı Yozgat’ı araştırmış… 22. yüzyılda tarih diye toplumsal bellek diye torunlarımızın karşısına çıkacak metinler üç aşağı beş yukarı bunlar olacaktır.
Bu açıdan Yozgat Gazetesi’nin 39 yıllık istikrarlı, güvenilir ve düzeyli belleğinin altı çizilmelidir. Özellikle, Internet gazeteciliğine adım atarak oluşturduğu belleği siber âleme taşıması ve dünya ile paylaşması çok önemlidir.
Osman Hakan Kiracı’nın ve onunla aynı idealleri paylaşanların Yozgat’ın toplumsal belleğini gelecek kuşaklara aktarma rol ve önemlerini bu belleğe sahip olduğunu düşünen günümüz insanı fark etmeyebilir. Onların rol ve önemlerini bu belleğe gereksinim duyacak olan gelecek kuşaklar daha iyi kavrayacaklardır.
17.03.2012
Millet, toplum veya kent de insan gibidir. Yani birey belleği gibi millet belleği, toplum belleği veya kent belleği vardır. Toplumsal bellek, toplumsal kimliğin, tarihin ve gelecek hayalinin muhafaza odasıdır. Bu odayı milletin veya kentin “gözü gibi” koruması ve kullanması gerekir.
Yazısı olmayan toplumlarda bu bellek, kendini atasözü, deyim, masal, hikâye, tören, şölen, düğün, bayram gibi sık tekrarlanan sözlü kültür uygulamaları ile yeniler ve gelecek kuşaklara geçer.
Yazısı olan, kentlileşen ve mesleki bakımdan çeşitlilik kazanan toplumda ise bu belleği sadece sözel anlatılarla veya geleneksel törenlerle sınırlamak veya korumak artık mümkün değildir.
Kent hayatı, bir atasözünde kalıplaşmayan, bir türküye veya bir ağıta konu olmayan, bir geleneksel törenle tanımlanmayan çok farklı bir toplumsal bellek oluşturur. Bu belleğin korunması içinse “kayıt” şarttır. Bu kayıt ister ses kaydı olsun isterse yazı. Ama yaygın ve etkili kayıt sisteminin yazı olduğu aşikârdır.
Yozgat’ın son 50-60 yılda günden güne değişen kent dokusunun canlı tanıkları gözlerimizin önünde bir biri ardınca bu dünyadan göçüp gidiyorlar. Onların belleğinde yaşayanların ne yazık ki azı ama pek azı kayıt altına alındı. Gözümüzün önünde elimizin altından kayıp giden Yozgat belleğinden gelecek yüzyıla ne kalacak acaba?
22. yüzyılda yaşayacak olan gelecek kuşaklar geriye dönüp bakmak, bilmek ve öğrenmek istediklerinde hangi kaynaklara başvuracaklar? Başvurdukları kaynaklardan doğrunun, gerçeğin veya bütünün ne kadarına ulaşacaklar?
Bu ürkütücü soruların cevapsız kalması, gelecek kuşakların toplumsal bellekten yoksun oldukları yani “mankurt” veya “akıl hastası” oldukları anlamına gelir. Bu durumda bugünün insanı olarak geleceğe daha fazla toplumsal bellek bırakmaya mecbur olduğumuz kendiliğinden ortaya çıkar.
Kaç ressam Yozgat’ı resmetmiş, kaç fotoğrafçı Yozgat’ı çekmiş, kaç şair Yozgat’ı şiirleştirmiş, kaç romancı veya hikâyeci Yozgat’ın romanını veya hikâyesini yazmış, kaç gazeteci köşe yazılarında, röportajlarında veya haberlerinde Yozgat’a yer vermiş, kaç araştırmacı Yozgat’ı araştırmış… 22. yüzyılda tarih diye toplumsal bellek diye torunlarımızın karşısına çıkacak metinler üç aşağı beş yukarı bunlar olacaktır.
Bu açıdan Yozgat Gazetesi’nin 39 yıllık istikrarlı, güvenilir ve düzeyli belleğinin altı çizilmelidir. Özellikle, Internet gazeteciliğine adım atarak oluşturduğu belleği siber âleme taşıması ve dünya ile paylaşması çok önemlidir.
Osman Hakan Kiracı’nın ve onunla aynı idealleri paylaşanların Yozgat’ın toplumsal belleğini gelecek kuşaklara aktarma rol ve önemlerini bu belleğe sahip olduğunu düşünen günümüz insanı fark etmeyebilir. Onların rol ve önemlerini bu belleğe gereksinim duyacak olan gelecek kuşaklar daha iyi kavrayacaklardır.
17.03.2012
17.03.2012
OKUR YORUMLARI
Yozgat'ta Günün Haberleri
YOZGAT'TA 5 GÜNLÜK HAVA DURUMU
YOZGAT İÇİN GÜNÜN NAMAZ VAKİTLERİ