Tarihî Türk destanları arasında Uygur dönemine ait bir anlatı vardır. Başta 2016 yılı UNESCO tarafından 50. Ölüm Yıldönümü olarak kabul edilen ve anılan Fuat Köprülü (1890-1966) olmak üzere Türk destanları üzerine araştırma yapan edebiyat tarihçileri, bu anlatıyı Uygur döneminde ortaya çıkmış bir destan olarak kabul ederler ve incelerler.
Destan özetle şöyledir: Çin prenseslerinden biriyle evlenen Uygur kağanı, içinde halkın Kutlu Kaya olarak adlandırdığı bir büyük kayanın da bulunduğu verimsiz bir toprak parçasınıÇin hükümdarına başlık olarak verir. Çinliler kutlu kayanın dört yanına ateş yakarlar, kızgın kayanın üzerine küpler dolusu sirke döküp parçalarlar ve Çine götürürler. Kutlu kayanın gidişinden sonra Uygur yurduna yağmur yağmaz, koyunlar kuzulamaz, atlar kulunlamaz, inekler buzağılamaz, gelinler doğurmaz olur. Açlık ve kıtlık bütün ülkeyi sarar. Dağlar taşlar dile gelir, her yerden göç göç göç nidaları yükselir. Çaresiz kalırlar ve topluca göçerler, ata yurtlarını terk ederler.
Hatırlarsınız, bir zamanlar TBMMde 450 Milletvekili varken Yozgatın payına altı vekil düşerdi. Şimdi 550 Milletvekilinden sadece dördü Yozgattan çıkıyor. Bu bilgi, Yozgatın öteden beri göçmeye devam ettiğinin açık bir delilidir.
Yozgatlılar olarak bizim Çin prensesiyle evlenen kağanımız kimdi veya kutlu kayamız neredeydi? Bu metaforlar üzerine söz söyleyebiliriz ama şurası bir gerçek ki, Osmanlı başkenti İstanbulun et deposu Yozgatta artık koyunlar kuzulamıyor, inekler buzağılamıyor, mandalar balaklamıyor, develer köşeklemiyor. Yozgatın sürüler dolaşan dağlarında artık kurtlar bile eniklemiyor. Azalan nüfusumuza bakılırsa gelinlerimiz doğurmuyor, kızlarımız Yozgata gelin olmuyor, oğullarımız dışardan Yozgata gelin getirmiyor. Aynalı körük olmazsa ben gelin gitmem sözü türkülerde kalmış anlaşılan.
Yozgatta dağların, taşların, gökte uçan kuşların göç göç diye inlemesini durdurmak için Yozgatın yönetenleri, ileri gelenleri, aksakalları, ihtiyar heyetleri, ermişleri, bilmişleri ve -yeni moda tabirle- sivil toplum kuruluşları bugün çareler arıyor.
Destana göre Uygurların göçünün temel nedeni kıtlıktı. Kıtlık ise, açlık, yoksulluk ve ölüm demektir. Yozgat ve Bozok Türkmenlerinin hafızası büyük savaşlarda yaşanmış büyük kıtlıkların trajik hikâyeleriyle doludur. Yeni nesiller bu açlık ve kıtlık hikâyelerini tekrar tekrar yaşamasın diye Yozgatlı aileler uzun zamandır çocuklarına git kendini kurtar öğüdünde bulundu, kal yurdunu kurtar diyemedi.
Yozgat, kutlu kayasını geri getirmeli, dağların taşların göç göç diye inleyen sesini durdurmalı ama nasıl? Destan metaforlarıyla konuşmak kolay. Bunun gerçeği neye karşılık gelmektedir onu söylemek lazım. Bir Yozgatlı olarak aklımın erdiğince dilimin döndüğünce Bozok Yazıları köşemden bu konularla ilgili olarak sizlerle paylaştığım hususlar özetle şunlardı:
Bir: Ağır Sanayi döneminde devlet de özel sektörde Yozgata yüzünü dönüp bakmamıştır.
İki: Tarım, hayvancılık ve tarımsal sanayialanında markalaşan bir yatırım yapılamamıştır.
Üç: Yozgatta kültür, turizm ve sosyal hayat hiç ama hiç değer ve anlam kazanamamıştır.
Dört: Sağlık alanında doğaya ve termale yönelik ciddi projeler üretilememiştir.
Beş: Üniversite kurmada geç kalınmış, geçen zaman iyi değerlendirilememiş, halka model oluşturacak üretim ve uygulama projeleri hayata geçirilememiştir.
Altı: Yapay nüfus kaydırmalarıyla (Askeri birlik, Polis okulu vb.) nüfus, turizm ve sosyal yaşantı hareketlenmesi sağlanamamıştır.
Yedi: Yüksek Hızlı Tren, Otoyol ve Havalimanı gibi ulaşım kolaylıklarının Yozgattan göç yerine Yozgata göçü teşvik etmesini sağlayacak projeler henüz hayata geçirilememiştir.
Bütün eksik ve yarım kalmış konuların yanında elimizde Bozok Üniversitesi, Yüksek Hızlı Tren, doğa ve sağlık turizmi, organik tarım ve tarım sanayi ile kültürel miras gibi imkânlar ve fırsatlar var. Bu fırsatlar iyi değerlendirilirse inanıyorum ki Yozgatın dağlarında koyunlar yeniden kuzular, inekler buzağılar, gelinler doğurur, tarlalarında buğdaylar başağa durur, Cehrilikte laleler açar, yaylalarda çiğdemler çıkar
O zaman dağlar, taşlar, gökte uçan kuşlar göç göç demez, kal kal... veya gel gel der.
Bayramınız mübarek olsun! Aşınız, işiniz, eşiniz, oğlunuz, kızınız olsun! Karnınız tok, sırtınız pek olsun! Allah, hiçbirinizi bayramı kara gelenlerden eylemesin! Bayramı kara gelenlere, şehit yakınlarına, öksüz ve yetimlere sabır ve tahammül gücü versin!
12.09.2016
Destan özetle şöyledir: Çin prenseslerinden biriyle evlenen Uygur kağanı, içinde halkın Kutlu Kaya olarak adlandırdığı bir büyük kayanın da bulunduğu verimsiz bir toprak parçasınıÇin hükümdarına başlık olarak verir. Çinliler kutlu kayanın dört yanına ateş yakarlar, kızgın kayanın üzerine küpler dolusu sirke döküp parçalarlar ve Çine götürürler. Kutlu kayanın gidişinden sonra Uygur yurduna yağmur yağmaz, koyunlar kuzulamaz, atlar kulunlamaz, inekler buzağılamaz, gelinler doğurmaz olur. Açlık ve kıtlık bütün ülkeyi sarar. Dağlar taşlar dile gelir, her yerden göç göç göç nidaları yükselir. Çaresiz kalırlar ve topluca göçerler, ata yurtlarını terk ederler.
Hatırlarsınız, bir zamanlar TBMMde 450 Milletvekili varken Yozgatın payına altı vekil düşerdi. Şimdi 550 Milletvekilinden sadece dördü Yozgattan çıkıyor. Bu bilgi, Yozgatın öteden beri göçmeye devam ettiğinin açık bir delilidir.
Yozgatlılar olarak bizim Çin prensesiyle evlenen kağanımız kimdi veya kutlu kayamız neredeydi? Bu metaforlar üzerine söz söyleyebiliriz ama şurası bir gerçek ki, Osmanlı başkenti İstanbulun et deposu Yozgatta artık koyunlar kuzulamıyor, inekler buzağılamıyor, mandalar balaklamıyor, develer köşeklemiyor. Yozgatın sürüler dolaşan dağlarında artık kurtlar bile eniklemiyor. Azalan nüfusumuza bakılırsa gelinlerimiz doğurmuyor, kızlarımız Yozgata gelin olmuyor, oğullarımız dışardan Yozgata gelin getirmiyor. Aynalı körük olmazsa ben gelin gitmem sözü türkülerde kalmış anlaşılan.
Yozgatta dağların, taşların, gökte uçan kuşların göç göç diye inlemesini durdurmak için Yozgatın yönetenleri, ileri gelenleri, aksakalları, ihtiyar heyetleri, ermişleri, bilmişleri ve -yeni moda tabirle- sivil toplum kuruluşları bugün çareler arıyor.
Destana göre Uygurların göçünün temel nedeni kıtlıktı. Kıtlık ise, açlık, yoksulluk ve ölüm demektir. Yozgat ve Bozok Türkmenlerinin hafızası büyük savaşlarda yaşanmış büyük kıtlıkların trajik hikâyeleriyle doludur. Yeni nesiller bu açlık ve kıtlık hikâyelerini tekrar tekrar yaşamasın diye Yozgatlı aileler uzun zamandır çocuklarına git kendini kurtar öğüdünde bulundu, kal yurdunu kurtar diyemedi.
Yozgat, kutlu kayasını geri getirmeli, dağların taşların göç göç diye inleyen sesini durdurmalı ama nasıl? Destan metaforlarıyla konuşmak kolay. Bunun gerçeği neye karşılık gelmektedir onu söylemek lazım. Bir Yozgatlı olarak aklımın erdiğince dilimin döndüğünce Bozok Yazıları köşemden bu konularla ilgili olarak sizlerle paylaştığım hususlar özetle şunlardı:
Bir: Ağır Sanayi döneminde devlet de özel sektörde Yozgata yüzünü dönüp bakmamıştır.
İki: Tarım, hayvancılık ve tarımsal sanayialanında markalaşan bir yatırım yapılamamıştır.
Üç: Yozgatta kültür, turizm ve sosyal hayat hiç ama hiç değer ve anlam kazanamamıştır.
Dört: Sağlık alanında doğaya ve termale yönelik ciddi projeler üretilememiştir.
Beş: Üniversite kurmada geç kalınmış, geçen zaman iyi değerlendirilememiş, halka model oluşturacak üretim ve uygulama projeleri hayata geçirilememiştir.
Altı: Yapay nüfus kaydırmalarıyla (Askeri birlik, Polis okulu vb.) nüfus, turizm ve sosyal yaşantı hareketlenmesi sağlanamamıştır.
Yedi: Yüksek Hızlı Tren, Otoyol ve Havalimanı gibi ulaşım kolaylıklarının Yozgattan göç yerine Yozgata göçü teşvik etmesini sağlayacak projeler henüz hayata geçirilememiştir.
Bütün eksik ve yarım kalmış konuların yanında elimizde Bozok Üniversitesi, Yüksek Hızlı Tren, doğa ve sağlık turizmi, organik tarım ve tarım sanayi ile kültürel miras gibi imkânlar ve fırsatlar var. Bu fırsatlar iyi değerlendirilirse inanıyorum ki Yozgatın dağlarında koyunlar yeniden kuzular, inekler buzağılar, gelinler doğurur, tarlalarında buğdaylar başağa durur, Cehrilikte laleler açar, yaylalarda çiğdemler çıkar
O zaman dağlar, taşlar, gökte uçan kuşlar göç göç demez, kal kal... veya gel gel der.
Bayramınız mübarek olsun! Aşınız, işiniz, eşiniz, oğlunuz, kızınız olsun! Karnınız tok, sırtınız pek olsun! Allah, hiçbirinizi bayramı kara gelenlerden eylemesin! Bayramı kara gelenlere, şehit yakınlarına, öksüz ve yetimlere sabır ve tahammül gücü versin!
12.09.2016
17.09.2016
OKUR YORUMLARI
Yozgat'ta Günün Haberleri
YOZGAT'TA 5 GÜNLÜK HAVA DURUMU
YOZGAT İÇİN GÜNÜN NAMAZ VAKİTLERİ