BOZOK YAZILARI
Yozgatın yerli hayvan ırkları ve bitki türleri
Yozgat, insanlık tarihinin en eski yerleşim yerlerinden biri olan Anadolunun önemli tarım ve hayvancılık merkezlerinden biridir. Bin yıllık yakın tarihimizde ise Türklerin gelişiyle Uzak Asya ve Orta Asya bilgi ve tecrübeleri Anadolu birikimiyle kendi doğal şartlarında harmanlanmış, Bozok Yaylasının bugünkü hayvan ve bitki türleri ve kültürü ortaya çıkmıştır.
Süleyman Duygunun Yozgat tarihini anlattığı meşhur Yozgat Tarihi ve Çapanoğulları adlı kitabındaki pek çok belge ve fermanda görüleceği gibi 18. ve 19. Yüzyıllarda Osmanlı devletinin başkenti İstanbulun küçükbaş hayvan ihtiyacını Bozok Yaylası karşılamıştır.
Yozgatın yetiştirdiği Türk şiirinin önemli isimlerinden Hüznî Baba (1879-1936) meşhur Yozgat Destanında Yozgat Panayırını ve Akdağ Yaylalarını anlatırken bir anlamda hayvancılığın Yozgatın ekonomik ve kültürel hayatındaki yerini ve önemini mısralarla dile getirir.
Dünyada sığır, koyun, keçi, manda, deve, at, eşek, tavuk, kaz, ördek, kedi ve köpek gibi evcilleşebilir hayvanlar, tıpkı insan ırkı gibi uzun zaman içinde her bölgenin doğal şartlarına göre farklı özellikler kazanarak gelişimlerini sürdürmüş ve adaptasyonlarını sağlamıştır.Öte yandan bitki türleri de öyledir. Faruk Sümerin Oğuzlar (Türkmenler) adlı kitabında özler bölgesi dediği bu coğrafya inişli çıkışlı arazisi, küçük su kaynakları ve dereleriyle çok farklı iklim ve tabiat özellikleri taşır. Çam, meşe, söğüt, kavak, kayısı, elma, armut, alıç, kızılcık, üzüm, kavun, karpuz gibi ağaç ve meyve türleri, buğday, arpa, çavdar, yulaf, ızgın, bezir, yonca, mercimek, nohut, mısır, fasulye gibi tahıl ve bakliyat türleri ve nihayet madımak, evelik, sirken, kuşkuşu, yemlik, kuzu kulağı, ebe gömeci, kekik, yavşan gibi doğal bitki türleri bakımından başka yerde bulunmaz anlamına gelen endemik türlere veya alt türlere sahiptir. Bu türlerin çoğu bin yıllar, belki de on bin yıllar içinde bu coğrafyaya yerleşmiş ve yerelleşmiştir.
Son zamanlarda kolay bir temin yöntemi olarak çok et veya süt veren hayvan ırkları, çok ürün veren bitki türleri ithal edilerek verimlilik arttırılmaya çalışılıyor. Bu ırkların ve türlerin taşıdığı özellikler, bağışıklık kazandığı mikroorganizmalar veya nakiller sırasında getirdikleri mikroplar bakımından öncelikle coğrafyamızın kendi özel şartlarını bozuyorlar, sonra da yerli ırk ve türlerin ortadan kalkmasına neden oluyorlar. Bu ithal hayvan ırkları ve bitki türleri coğrafyaya, iklime ve besin kaynaklarına uygun olmadıkları için bakım ve beslenmelerine yerli ırk ve türlere göre daha fazla özen göstermek, daha fazla masraf yapmak gerekmektedir. Esasında beklenen verimlilik diğer çıktılar sebebiyle sağlanamamaktadır. Dahası, bu ırk ve türlerin taşımış veya geliştirmiş olması muhtemel zararlı mikroorganizmalar, çevrede ve yerli ırklarda yeni ve bilinmeyen hastalıklara yol açmakta, hayvan ve insan ölümlerine neden olabilmektedir.
Oysa yerli hayvan ırkları ve bitki türleri, kültürleme, çaprazlama, melezleme gibi yöntemlerle elde edilmedikleri için tabir yerinde ise yarı vahşi hâlde tabiatla, iklimle ve diğer türlerle binlerce yıldır uyum içinde yaşamaktadırlar. Bu hayvan ırkları ve bitki türleri aşırı emek, bakım ve koruma gerektirmeden çoğalmakta ve daha az çıktılarla üreticilerine kârlı bir yatırım alanı oluşturmaktadır.
Bütün bu özelliklerin yanında bu ırklar ve türler, genleriyle oynanmadığı, üretim ve beslenme alışkanlıkları bozulmadığı için de son derece sağlıklı ve lezzetli ürünler vermektedirler. Bugün Yozgatın dağları, bağları, bahçeleri bu hayvan ırkları ve bitki türlerinden yoksun hâle gelmiştir. Yerlerini daha fazla verimin amaçlandığı genleri ile oynanmış ve kapalı mekânlarda üretilen ve beslenen ırklar ve türler almaktadır. Doğada kendiliğinden yetişen ve sağlıktan mutfağa kadar pek çok alanda kullanılan bitki türleri ise, genç kuşaklar tarafından tamamen unutulmuştur.
Daha 19. Yüzyılda Osmanlı başkentine yüzbinlerce koyun keçi gönderen Yozgat, şimdi Kurban Bayramında kesmeye hayvan bulamamakta, yukarda saydığım riskleri taşıyan hayvanları ithalata mecbur kalmaktadır. Yozgat çağa uygun modern bir yöntemle çobanlığı ve geleneksel tarımı yeniden keşfetmelidir.
Yerli hayvan ırkları ve bitki türlerinin kaybolmaması için Bozok Üniversitesi Ziraat ve Veteriner Fakülteleri geniş çiftlikler kurarak halka öncülük etmeli, makine, gıda ve endüstri mühendisliği, pazarlama, turizm ve kültür gibi alanlar bu birikimle tüketici dünyayı uzmanlıkları kapsamında buluşturmalıdır.
Bu çalışma ve çabalar eminim ki başta iş ve istihdam olmak üzere Yozgatın pek çok sorununa çözüm olacaktır.
Bayramınız mübarek olsun. Allah sağlıkla, huzurla ve mutlulukla nice bayramlara erişmenizi nasip etsin aziz ve muhterem hemşehrilerim.
23.09.2015
Süleyman Duygunun Yozgat tarihini anlattığı meşhur Yozgat Tarihi ve Çapanoğulları adlı kitabındaki pek çok belge ve fermanda görüleceği gibi 18. ve 19. Yüzyıllarda Osmanlı devletinin başkenti İstanbulun küçükbaş hayvan ihtiyacını Bozok Yaylası karşılamıştır.
Yozgatın yetiştirdiği Türk şiirinin önemli isimlerinden Hüznî Baba (1879-1936) meşhur Yozgat Destanında Yozgat Panayırını ve Akdağ Yaylalarını anlatırken bir anlamda hayvancılığın Yozgatın ekonomik ve kültürel hayatındaki yerini ve önemini mısralarla dile getirir.
Dünyada sığır, koyun, keçi, manda, deve, at, eşek, tavuk, kaz, ördek, kedi ve köpek gibi evcilleşebilir hayvanlar, tıpkı insan ırkı gibi uzun zaman içinde her bölgenin doğal şartlarına göre farklı özellikler kazanarak gelişimlerini sürdürmüş ve adaptasyonlarını sağlamıştır.Öte yandan bitki türleri de öyledir. Faruk Sümerin Oğuzlar (Türkmenler) adlı kitabında özler bölgesi dediği bu coğrafya inişli çıkışlı arazisi, küçük su kaynakları ve dereleriyle çok farklı iklim ve tabiat özellikleri taşır. Çam, meşe, söğüt, kavak, kayısı, elma, armut, alıç, kızılcık, üzüm, kavun, karpuz gibi ağaç ve meyve türleri, buğday, arpa, çavdar, yulaf, ızgın, bezir, yonca, mercimek, nohut, mısır, fasulye gibi tahıl ve bakliyat türleri ve nihayet madımak, evelik, sirken, kuşkuşu, yemlik, kuzu kulağı, ebe gömeci, kekik, yavşan gibi doğal bitki türleri bakımından başka yerde bulunmaz anlamına gelen endemik türlere veya alt türlere sahiptir. Bu türlerin çoğu bin yıllar, belki de on bin yıllar içinde bu coğrafyaya yerleşmiş ve yerelleşmiştir.
Son zamanlarda kolay bir temin yöntemi olarak çok et veya süt veren hayvan ırkları, çok ürün veren bitki türleri ithal edilerek verimlilik arttırılmaya çalışılıyor. Bu ırkların ve türlerin taşıdığı özellikler, bağışıklık kazandığı mikroorganizmalar veya nakiller sırasında getirdikleri mikroplar bakımından öncelikle coğrafyamızın kendi özel şartlarını bozuyorlar, sonra da yerli ırk ve türlerin ortadan kalkmasına neden oluyorlar. Bu ithal hayvan ırkları ve bitki türleri coğrafyaya, iklime ve besin kaynaklarına uygun olmadıkları için bakım ve beslenmelerine yerli ırk ve türlere göre daha fazla özen göstermek, daha fazla masraf yapmak gerekmektedir. Esasında beklenen verimlilik diğer çıktılar sebebiyle sağlanamamaktadır. Dahası, bu ırk ve türlerin taşımış veya geliştirmiş olması muhtemel zararlı mikroorganizmalar, çevrede ve yerli ırklarda yeni ve bilinmeyen hastalıklara yol açmakta, hayvan ve insan ölümlerine neden olabilmektedir.
Oysa yerli hayvan ırkları ve bitki türleri, kültürleme, çaprazlama, melezleme gibi yöntemlerle elde edilmedikleri için tabir yerinde ise yarı vahşi hâlde tabiatla, iklimle ve diğer türlerle binlerce yıldır uyum içinde yaşamaktadırlar. Bu hayvan ırkları ve bitki türleri aşırı emek, bakım ve koruma gerektirmeden çoğalmakta ve daha az çıktılarla üreticilerine kârlı bir yatırım alanı oluşturmaktadır.
Bütün bu özelliklerin yanında bu ırklar ve türler, genleriyle oynanmadığı, üretim ve beslenme alışkanlıkları bozulmadığı için de son derece sağlıklı ve lezzetli ürünler vermektedirler. Bugün Yozgatın dağları, bağları, bahçeleri bu hayvan ırkları ve bitki türlerinden yoksun hâle gelmiştir. Yerlerini daha fazla verimin amaçlandığı genleri ile oynanmış ve kapalı mekânlarda üretilen ve beslenen ırklar ve türler almaktadır. Doğada kendiliğinden yetişen ve sağlıktan mutfağa kadar pek çok alanda kullanılan bitki türleri ise, genç kuşaklar tarafından tamamen unutulmuştur.
Daha 19. Yüzyılda Osmanlı başkentine yüzbinlerce koyun keçi gönderen Yozgat, şimdi Kurban Bayramında kesmeye hayvan bulamamakta, yukarda saydığım riskleri taşıyan hayvanları ithalata mecbur kalmaktadır. Yozgat çağa uygun modern bir yöntemle çobanlığı ve geleneksel tarımı yeniden keşfetmelidir.
Yerli hayvan ırkları ve bitki türlerinin kaybolmaması için Bozok Üniversitesi Ziraat ve Veteriner Fakülteleri geniş çiftlikler kurarak halka öncülük etmeli, makine, gıda ve endüstri mühendisliği, pazarlama, turizm ve kültür gibi alanlar bu birikimle tüketici dünyayı uzmanlıkları kapsamında buluşturmalıdır.
Bu çalışma ve çabalar eminim ki başta iş ve istihdam olmak üzere Yozgatın pek çok sorununa çözüm olacaktır.
Bayramınız mübarek olsun. Allah sağlıkla, huzurla ve mutlulukla nice bayramlara erişmenizi nasip etsin aziz ve muhterem hemşehrilerim.
23.09.2015
23.09.2015
OKUR YORUMLARI
Yozgat'ta Günün Haberleri
YOZGAT'TA 5 GÜNLÜK HAVA DURUMU
YOZGAT İÇİN GÜNÜN NAMAZ VAKİTLERİ