BOZOK YAZILARI
Yozgatlı Karacaoğlan, Hafız Süleyman ve “Dersini almış da ediyor ezber”
Bilim dünyası, Yozgat’ta Karacaoğlan adında bir halk şairinin yaşadığını günümüzden tam 78 yıl önce öğrendi. Konuyu ilk olarak M. Şakir Ülkütaşır Samsun’da yayımlanan Ahali gazetesinde 29 Ekim 1933 tarihinde dile getirdi. 1936 yılında aynı görüşlerini İstanbul’da yayımlanan Yeni Türk Mecmuası’nda tekrarladı. Ona göre Karacaoğlan Sorgun’un eski adı Zeyneddin olan Doğanlı köyündendir. Nitekim Yozgatlı araştırmacı Yılmaz Göksoy da 1982-1987 yılları arasında Erciyes dergisinde yayımladığı üç makalesinde Karacaoğlan’ın mezarının Doğanlı ile Gevrek köyleri arasındaki bir tepe üzerinde olduğunu başta Gani Telli Hoca olmak üzere yörede yaşayan kişilerin anlatımlarına dayanarak savundu.
Yılmaz Göksoy bu yazılarında Karacaoğlan’ın mezarının Mamure’de (Aydıncık’ta) olduğuna dair rivayetleri de aktardı. Bu rivayetlerden yararlanan Prof. Dr. İlhan Başgöz, Karacaoğlan adlı kitabında 16. Yüzyılda yaşayan ve Bektaşi tarikatine mensup olan meşhur Karacaoğlan’ın Aydıncıklı olduğunu savundu. Ona göre, Yozgatlı Karacaoğlan Yavuz Sultan Selim ve Kanuni Sultan Süleyman’ın ordusuyla seferlere çıkmış ve Mısır’dan Avrupa içlerine kadar bir çok yerde bulunmuş, buralarla ilgili şiirler söylemiştir.
Yozgat kültürü ve tarihi için son derece önemli bu iddialara konu olan mekânları görmek üzere 2008 yılında bu iki yeri ziyaret ettim. Aydıncık ilçe sınırları içindeki Karacaoğlan mezarı, Gezibeli Yaylası’nda Kartal Kayası mevkiinde bulunmakta ve yöre halkı arasında buraya “Karacaoğlan Tepesi” adının verildiğini söyleyenlere rastlanmaktadır. Genç ve orta kuşak ise, Karacaoğlan Tepesi’nden de Karacaoğlan mezarından da haberdar değiller. Ulaşımı oldukça meşakkatli bu tepe bende gerek bulunduğu yer gerekse diğer çevre şartları itibariyle eski bir mitoloji ve efsane mekânı izlenimi bıraktı.
Sorgun’un Gevrek ve Doğanlı köyleri arasındaki tepe de yine yöre halkı tarafından “Karacaoğlan Tepesi” olarak anılmaktadır. Yöre insanı arasında bu mezar daha yaygın olarak bilinmektedir. Taşların arasında ve oldukça bakımsız olmasına rağmen, başucundaki çalıya bağlanmış bezlerden yöre halkının bu mekâna kutsallık atfettiği anlaşılmaktadır. Mezarın ve mekânın genel durumu, sevdiğine kavuşamayan ve köyden köye, ilden ile dolaşan gezgin bir Hak âşığının hayat hikâyesine daha uygun düşmektedir.
Ancak üzücü olan şudur ki, her düzeyde ve mevkideki Yozgat yöneticileri bu iki mezarla hiç ilgilenmemişler ve eğitim, kültür veya turizm adına hiç yararlanmamışlardır. Türkiye genelinde yapılan onca yayına rağmen Karacaoğlan’ın gerçekten yaşamış bir kişi olup olmadığı ve yaşamışsa nereli olduğu tartışılan bir konu iken, Yozgat’ı yönetenler bugüne kadar ona ne sahip çıkmışlar ne de mezarını bakımlı hâle getirip karayolu levhalarıyla eğitim, kültür ve turizm amaçlı ziyaretlere açmışlardır.
Mezarı bu hâlde olan Karacaoğlan’ın eseri ne durumdadır diye sorarsanız aynı ihmal ve aynı duyarsızlığın bu konuda da devam ettiği cevabına ulaşırsınız. Yozgat’ın adeta sembolü olan meşhur “Sürmeli” türkülerinin en tanınmışı olan “Dersini almış da ediyor ezber” türküsü Yozgatlı Karacaoğlan’a aittir. Ama bu türküyü her ortamda söyleyen, dinleyen ve sanatçılardan talep eden Yozgat insanı gibi pek çok sanatçı da şiirin sahibinin Karacaoğlan olduğunu bilmez. Bu konudaki yaygın görüş türkünün sözlerinin sahibinin bilinmediği yani “anonim” olduğu şeklindedir.
Bu türkü, Yozgat bozlaklarının ve halay havalarının meşhur okuyucusu ve usta yorumcusu Yozgatlı Hafız Süleyman Bey tarafından 1930’lu yıllarda taş plağa okunmuş ve bu sayede önce Yozgat’ta sonra da Türkiye’de yayılmış ve meşhur olmuştur. Bu nedenle Sürmeli türkülerinden söz ederken nasıl ki “Dersini almış da ediyor ezber” hemen akla geliyorsa aynı şekilde Yozgatlı Karacaoğlan ve onun şiirine ses veren Yozgatlı Hafız Süleyman Bey de hatıra getirilmelidir.
Yılmaz Göksoy bu yazılarında Karacaoğlan’ın mezarının Mamure’de (Aydıncık’ta) olduğuna dair rivayetleri de aktardı. Bu rivayetlerden yararlanan Prof. Dr. İlhan Başgöz, Karacaoğlan adlı kitabında 16. Yüzyılda yaşayan ve Bektaşi tarikatine mensup olan meşhur Karacaoğlan’ın Aydıncıklı olduğunu savundu. Ona göre, Yozgatlı Karacaoğlan Yavuz Sultan Selim ve Kanuni Sultan Süleyman’ın ordusuyla seferlere çıkmış ve Mısır’dan Avrupa içlerine kadar bir çok yerde bulunmuş, buralarla ilgili şiirler söylemiştir.
Yozgat kültürü ve tarihi için son derece önemli bu iddialara konu olan mekânları görmek üzere 2008 yılında bu iki yeri ziyaret ettim. Aydıncık ilçe sınırları içindeki Karacaoğlan mezarı, Gezibeli Yaylası’nda Kartal Kayası mevkiinde bulunmakta ve yöre halkı arasında buraya “Karacaoğlan Tepesi” adının verildiğini söyleyenlere rastlanmaktadır. Genç ve orta kuşak ise, Karacaoğlan Tepesi’nden de Karacaoğlan mezarından da haberdar değiller. Ulaşımı oldukça meşakkatli bu tepe bende gerek bulunduğu yer gerekse diğer çevre şartları itibariyle eski bir mitoloji ve efsane mekânı izlenimi bıraktı.
Sorgun’un Gevrek ve Doğanlı köyleri arasındaki tepe de yine yöre halkı tarafından “Karacaoğlan Tepesi” olarak anılmaktadır. Yöre insanı arasında bu mezar daha yaygın olarak bilinmektedir. Taşların arasında ve oldukça bakımsız olmasına rağmen, başucundaki çalıya bağlanmış bezlerden yöre halkının bu mekâna kutsallık atfettiği anlaşılmaktadır. Mezarın ve mekânın genel durumu, sevdiğine kavuşamayan ve köyden köye, ilden ile dolaşan gezgin bir Hak âşığının hayat hikâyesine daha uygun düşmektedir.
Ancak üzücü olan şudur ki, her düzeyde ve mevkideki Yozgat yöneticileri bu iki mezarla hiç ilgilenmemişler ve eğitim, kültür veya turizm adına hiç yararlanmamışlardır. Türkiye genelinde yapılan onca yayına rağmen Karacaoğlan’ın gerçekten yaşamış bir kişi olup olmadığı ve yaşamışsa nereli olduğu tartışılan bir konu iken, Yozgat’ı yönetenler bugüne kadar ona ne sahip çıkmışlar ne de mezarını bakımlı hâle getirip karayolu levhalarıyla eğitim, kültür ve turizm amaçlı ziyaretlere açmışlardır.
Mezarı bu hâlde olan Karacaoğlan’ın eseri ne durumdadır diye sorarsanız aynı ihmal ve aynı duyarsızlığın bu konuda da devam ettiği cevabına ulaşırsınız. Yozgat’ın adeta sembolü olan meşhur “Sürmeli” türkülerinin en tanınmışı olan “Dersini almış da ediyor ezber” türküsü Yozgatlı Karacaoğlan’a aittir. Ama bu türküyü her ortamda söyleyen, dinleyen ve sanatçılardan talep eden Yozgat insanı gibi pek çok sanatçı da şiirin sahibinin Karacaoğlan olduğunu bilmez. Bu konudaki yaygın görüş türkünün sözlerinin sahibinin bilinmediği yani “anonim” olduğu şeklindedir.
Bu türkü, Yozgat bozlaklarının ve halay havalarının meşhur okuyucusu ve usta yorumcusu Yozgatlı Hafız Süleyman Bey tarafından 1930’lu yıllarda taş plağa okunmuş ve bu sayede önce Yozgat’ta sonra da Türkiye’de yayılmış ve meşhur olmuştur. Bu nedenle Sürmeli türkülerinden söz ederken nasıl ki “Dersini almış da ediyor ezber” hemen akla geliyorsa aynı şekilde Yozgatlı Karacaoğlan ve onun şiirine ses veren Yozgatlı Hafız Süleyman Bey de hatıra getirilmelidir.
07.02.2011
OKUR YORUMLARI
Yozgat'ta Günün Haberleri
YOZGAT'TA 5 GÜNLÜK HAVA DURUMU
YOZGAT İÇİN GÜNÜN NAMAZ VAKİTLERİ
ABDÜLKADİR ÇAPANOĞLU
12.02.2011 10:27:00Değerli ve Sevgili Hocam, Yozgat’ın her düzeyde ve mevkideki yöneticilerinin ünlü halk ozanımız Karacaoğlan’ın ne kendisine ne mezar yerine nede eserlerine sahip çıkmadıklarından bahisle. Yozgat böylece eğitim, kültür veya turizm adına bir fırsatı daha kaçırıyor demeye getiriyorsunuz. Buyurduğunuz gibi yeri geldiğinde, çalınıp söylendiğinde bu meşhur türkümüzün Karacaoğlan’a ait olduğu rivayet edilir ama beş dakika sonrada unutulur gider. Şimdilerde ise hata yapan, yanlış işler yapan yanlış düşünüp de hatasının farkına varan üçüncü şahısların halini ima etmek için bir deyim olarak kullanılıyor.Yozgat’lı Hafız Süleyman Beyin kasetine takriben beş yıl önce hiç alakasız bir yerde rastlamış ve merak edip almıştım.Şimdi adedi birkaç yüzü bulan kasetlerimin arasında arayıp bulmam gerekiyor.İşte buda benim ayıbım.Gerçi sizin temin edebildiğim kitaplarınızla Abbas ağabeyin eşe dosta dağıtmak maksadıyla biraz fazlaca aldığım Yozgat var Yozgatlı yok kitapları ve değerli büyüğüm Ali Şakir Ergin Hocamın yine benim istirhamım üzerine akrabalarımıza ulaştırmak maksadıyla bilâbedel lütfettiği Çapanoğlu hadisesi ve Abdülkadir Beyin Anılarından arta kalan kitaplar ve diğer Yozgat kitapları 2000 den fazla kitabım arasında müstesna bir rafta bulunsa da kasetler için aynı özeni göstermemişim Maalesef çok vurdumduymaz, hiçbir şeyi umursamaz bir toplum olduk. Ne lokumlarımıza, ne milli içkimiz rakımıza, ne Karagözümüze sahip çıkamadık. Hepsi Yunanlının insafına kaldı.En azından Karacaoğlan’ın mezar yerinin yolu yapılsa etrafı düzenlese diyorsunuz ama sevgili başkanımız Yusuf bey’in bütçesi malum.Mensubu olduğu partiden bile dişe dokunur bir yardım alamayan Yusuf bey Yozgat’ın dertleri ile uğraşmaktan başını kaldıramıyor ki.Yozgat’ta maalesef sivil toplum örgütlerinin de dişe dokunur bir faaliyetini duyamıyoruz.Bu örgütler şu anda ne faydası olacağı belli olmayan bazı yatırımlar yapan (hayır sahibi ????) kişileri bu yönde aydınlatabilirlerdi.Sizin de buyurduğunuz gibi en azından Beypazarı kadar olmasa da Yozgat Turizmine faydalı olabilirdi diye yazacaktım ki aklıma kaplıcalarımız geldi.Onları bile yeteri kadar tanıtamadık be hocam.Sağlık ve esenlik dileklerimle İstanbul’dan en derin saygı ve selamlarımı sunuyorum sevgili Hocam.