Sezai BAYAR

ANKARA'DAN

BEKİR COŞKUN HAKKINDA...

Aramızdan ayrılan meslektaşlarımız, gerçek gazeteci ve emekçiler hakkında yazmak çok kolay değil.

Hele hele Bekir Coşkun gibi tırnaklarıyla tutuna tutuna zirveye çıkmış, önce foto muhabiri, sonra muhabir daha sonra da ünlü bir yazar hakkında kalem oynatmak daha da zor.

Mesleğe başlangıç yılı olarak 1975 yılı diye yazmışlar.

Yanlış…

Oysa 1970 yılı öncesi, Ankara’da yayın hayatına başlayan küçük ve yerel bir ajansta başlamıştı mesleğe.

Gazetecilik okulunu bitirmeye çalışırken, geceleri Ulus’taki sazlarda-pavyonlarda ekmeğini kazanmak ve okuyabilmek için, gün ışıyana kadar saz çalmak zorundaydı ayyaş takımına…

Gündüzleri ajansta, akşamları benim de katıldığım Sakarya Caddesindeki ucuz meyhanelerin birinde kadeh kaldırırdık geleceğimizden endişe-kuşku ve korku duyarak.

“Gazetecilikte nasıl tutunacağız?” sorusuna yanıt arardık kurtlar sofrasında “kalıcı” olmak için.

Bekir, çok iyi bir foto muhabiriydi.

Henüz kaleminin gücünü bilmiyordu çünkü denememişti, deneme fırsatı eline geçmemişti.

Belki de o zamanlar farkında değildi mesleğinin zirvesine çıkacağına, gün gelecek Türkiye’nin Amiral Gemisi Hürriyet’te ülkenin en çok okunan tek yazarı olacağına.

Yolun başlangıcı onun için Günaydın Gazetesi sayılırdı.

Günaydın Gazetesinde mesleğinde yükselirken, foto muhabirliğinden muhabirliğe ve giderek en tepeye, yani parlamento muhabirliğine giden yolda geleceği şekilleniyordu Bekir’in.

Belki şans ve koşullar diyelim, bir ani ayrılma sonucu boş kalan Ankara Temsilciliği koltuğuna oturan Bekir Coşkun, bu dönemde Ankara Notları yazmaya başlamıştı bile.

Kısa zamanda kaleminin gücü okuyucularla birlikte patronların da dikkatini çekmiş olmalı ki, “muhalif” yazıları, üslubu ve ele aldığı sorunların derinliği neticesinde büyük gazeteler arasında adeta kapışılır hale gelmişti…

Günaydın’dan sonra Sabah, daha sonra Hürriyet, peşinden Haber Türk, Cumhuriyet ve sonunda Sözcü.

Her seferinde yazı yazdığı köylerden “kovulduğunu” vurgu yapardı.

“Dokuz köyden kovulan” Bekir için Sözcü son köydü.

Mutlu muydu?

***

Bekir Coşkun en son köyü ( 10. Köy) Sözcü’de, çok ama çok mutluydu sanırım.

Nedeni çok açıktı…

Hürriyet’ten kovulanların, ya da bir şekilde yolları ayrılanların “muhalif” çizgide tek olan Sözcü Gazetesi’nde bir araya gelmesi, basın dünyasında bir ilk’ti.

Önce Emin Çölaşan taşınmıştı Sözcü’ye…

Yılmaz Özdil, Uğur Dündar, Necati Doğru, Rahmi Turhan, Soner Yalçın, Ege Cansen, Çiğdem Toker, Deniz Zeyrek, Mehmet Yaşin, Saygı Öztürk (Ankara Temsilcisi ve yazar) İsmail Saymaz, Emin Özgönül (Haber müdürü)

Ve Bekir Coşkun…

Hürriyet’i Hürriyet yapan kadronun süzme, en çok okunan, en çok güvenilen yazar ve emekçi kadrosu.

Bekir Coşkun Sözcü’de mutluydu…

Ta ki onu kahreden o menhus (kötü ve uğursuz) hastalığa yakalanıncaya kadar.

Ağız tadı kaçmıştı ama ilk başlarda inanmadı, inanamadı.

Belki de kendisine yakıştıramadı.

Hatta çoğu zaman aldırmadı.

Hürriyet’ten emekli arkadaşım Levent Demirsoy’un oğlu Selim’in nikah davetiyesini vermek üzere uğradığımız Sözcü’de, Saygı Öztürk-Emin Çölaşan ve Bekir eski günlerin “mavra”sını yaparken, Emin ÇÖLAŞAN ve Bekir’in sigaralarını büyük bir keyifle tüttürdüklerini görünce çok üzüldüm…

Ama nasıl?

Dayanamadım “Hala mı?” dediğimi hatırlıyorum.

Sonrası, Bekir ile görüşmelerimiz hep telefonlarla oldu.

Ya da, “hayvanseverlik” ortak noktamız olduğu için, ben ve eşim aynı veterinerde sık sık karşılaştığımız sevgili Andree’yle selam gönderirdik Bekir’e.

Bu selam sonrası telefon açtığı olursa, hayvanlardan ve siyasetten bahsederdik.

Zaman zaman da eski günlere uzanırdık.

Bekir Coşkun, hayvan sever olduğu kadar yardımseverdi de…

Gazi İletişim Fakültesinde son sınıf öğrencilerine, ikinci sömestr özel ders verdiğim dönemlerde, tanınmış gazetecileri dersime davet etme fikri geldi aklıma…

Emin Çölaşan’dan rica ettim.

Çok yoğun olduğunu söyledi…

Bekir’e ulaştığımda “İyi olur, eski okulum, eski günleri anımsarım” diye söz verdi.

İki ders boyunca yeni gazeteci adaylarıyla sohbet etti.

Türkiye’de yayınlanan tüm gazete ve TV’lerde, yılda ancak 30-40 gazeteciye iş imkanı olduğu halde, her yıl 4 bin mezun veren 40’dan fazla İletişim Fakültesi olması karşısında hayrete düşmüştü.

Aslında 40 kişilik bir sınıftan kimin iş bulacağı belli olmazdı .

Ama 400 kişiden biri hiç olmazsa iş bulabilirdi…

Bekir, eski günleri yad edip, öğrencilerle muhabbet ettikten sonra “Bizim gazete yakında Pako adlı bir hayvan dergisi çıkaracak. Açıkçası bizim Pako yakında dergi sahibi oluyor. Ne ücret-maaş verirler bilemem ama bu dergide staj yapacak biri çıkarsa bana başvursun”demez mi…

Aynı anda 15-230 parmağın kalktığına tanık oldum..

Arka sıralardan ilk parmak kaldıranı kürsüye çağıran Bekir “Seni çok hevesli ve atak gördüm” dedi..

O öğrenci, Bekir’in sevgili köpeği Pako’nun adını taşıyan Dergide uzun süre çalıştı, dergi kapanınca da bir başka gazeteye geçip mesleğine devam etti.

Bekir Coşkun sayesinde bir öğrencim iş sahibi olduğu için ben de çok mutlu olmuştum…

Okul kapısında uğurlarken “Gördün mü bak, hiç olmazsa bir kişiye iş bulduk. Senin hesabına göre, geride kalan işsiz sayısı 3999. Onu da bu kadar fazla fakülte açanlar düşünsün” demişti…

Kahkahayı patlatmıştık birlikte.

***

Rüzgarlı Sokak’ta dip dibeydi çalıştığımız gazeteler.

Bekir Coşkun Günaydın Gazetesi ANKARA Temsilcisi…

Ben Hürriyet Haber Ajansı Ankara Bölge Temsilcisi…

Ben aynı zamanda o dönemde Hürriyet’in orta sayfası sağ köşesinde yayınlanan Bir Günün Hikayesi adlı köşeye Ankara notları yazıyorum.

Kısa kısa fıkralar ve her daldan çalan değişik hikayeler.

Haldun Simavi’nin sahibi olduğu Günaydın Gazetesi Türkiye’nin en çok satan ikinci gazetesi…

Tercüman ile çekişiyorlar…

Günaydın popüler bir bulvar gazetesi ve çok iddialı…

Bir gün santralden arandığımda Bekir Coşkun’un aradığını söylediler.

Kapı komşum…

Öğle yemeklerini aynı mekanda yiyoruz…

“Kahveye gelir misin?” deyince, binamızın yanındaki, iş hanında bulunan Günaydın Gazetesi’ne gittim.

Kahve söyledi ve sonunda ağzından baklayı çıkardı:

“Haldun Simavi siyasette Ankara notlarına çok ağırlık veriyor. Benim işim yoğun…Haber trafiğini yönlendirmeye çalışıyorum. Patronum,

Hürriyet’in Bir Günün Hikayesi köşesinde fıkra yazan kişi Ankara bürosundaymış dedi. Ben de seni iş konuşmaya rica ettim. Seni açıkça Günaydın’a transfer istiyoruz. Hürriyet’ten aldığın maaşın iki katını öneriyor patron. Ne dersin?” diye sordu.

“Düşüneyim” dedim ve kahvelerimiz geldi…

Siyasetten lafladık ve ayrıldım.

Aslında aklımın ucundan geçen bir şey değil.

Haldun beyin nasıl bir patron olduğunu anlatılanlardan öğreniyoruz.

Gazetenin satışı iyi…

İtibarı iyi…

Ama yeter mi?

Tabii Genel Müdürüm Oktay Ekşi’ye danıştım.

Sonra aileme…

Ailem bana bıraktı ama Oktay Ekşi “I- ıhhh” dedi ve ekledi:

“Hürriyet gazete gibi gazete…Geleceğin için endişe etmeyeceğin bir kurum. Bazı gazeteler fazla para verebilir. Ama henüz kurum değildir, kurumlaşamamıştır. Kalmanı tavsiye ederim. Senin maceraya atılmanı istemem”

Bu “Macera” lafı midemi bulandırmadı değil.

Hürriyet istikrarlıydı.

Verimli-dürüst-istikrarlı çalıştığın sürece hem yükselme ve hem de ücretinin arttığı bir kurumda kalmak mı, yoksa “Bulvar” türü, magazin ağırlıklı bir yayın organında mı çalışmak mı daha iyi olur?” sorusuna fazla kafa yormadım.

Uygun bir şekilde teklifi reddettiğimi bildirdim.

Ancak Bekir Coşkun’la dostluk ve arkadaşlığımız aynı seviyede devam etti.

Üzülmüş olmalı ama kırılmadı.

“Hayat bu, belli olmaz…Bakarsın ileride belki seninle aynı çatı altında çalışırız” dedi, gülüştük…

Gülüşmemiz, meğer iyiye alametmiş.

Ben 1987’de Hürriyet’ten emekli olup, Erol beyin oğlu Sedat Simavi’nin çıkaracağı Tempo Dergisinde çalışmam için Ankara Temsilcisi Prof. Dr. Rahmetli dostum Kurthan Fşşek’den gelen iş teklifine “evet” deyince, benden sonra yazar olarak Hürriyet’e transfer olan Bekir ile aynı çatı altında en az on yıl birlikte olduk…

“Her şey kısmet” diye buna denir herhalde.

Vefakar, gerçek arkadaş ve “Kadim dost” diyebileceğim arkadaşlarımın başında yer alan Bekir Coşkun’u en son bu yılın Şubat ayında aramıştım.

Meğer “veda” konuşmamız imiş.

Ölüm haberini alınca ailece yıkıldık…

Hem de nasıl…

Seni çok ama çok özleyeceğiz dostum…

Çooookkkkk…

 

OKUR YORUMLARI
Yozgat'ta Günün Haberleri
YOZGAT'TA 5 GÜNLÜK HAVA DURUMU
hava durumu
YOZGAT İÇİN GÜNÜN NAMAZ VAKİTLERİ