Sabahları sosyal medyadaki gazete ve tv haberlerine göz atarım.
Önemli olanları, ya kopyalayıp bir kenara koyarım.
Ya da işlenen konu hakkında bilgilerim yeterliyse, üstüne tasarladıklarım varsa
günceli de yakalamak amacıyla yorum yapmaya çalışırım.
Bazen “Yarın bu konuyu yazmam gerek. İşin suyu çıktı. Çadır tiyatrosuna döndürdüler sorunları, bu kadarına da pes” dediğim sorunları bir yere not ederim ama yazmak için bir türlü fırsat olmaz, kalemim o konuya uzak durur nedense.
Ama bu sabah öyle olmadı.
Kadim dostum, sevgili arkadaşım merhum gazeteci Aziz Korkmaz’ın oğlu Cevat Korkmaz’ın sayfasındaki bir yazı gözüme çarptı.
Günlerdir ele almak istediğim bir konu.
Oğlum saydığım, kalemi kıvrak, kültür alt yapısı güçlü gazeteci Cevat, bugünlerde çok sık yazmaz.
Yazdıklarıyla ise hem düşündürür, bazen kızdırır…
Eğer bir soruna inanmışsa damardan girer yazıya..
Kızgın kestaneleri bazen maşayla değil, eliyle tutmaktan da geri kalmaz.
Bu kez “not düşer” gibi yazdığı iki paragraflık görüşü, beni yazmak istediğim sorunu öne alıp yazmama neden oldu..
Cevat’ın ele aldığı kısa yazı şöyleydi.
“Cnn türk.
Mehmet Metiner, Metin Özkan, Hakan Bayrakçı...
Adamın sizin gibi yalakası olsun.
Bunları ekrana çıkartan beyni klonlamak lazım.
Neslinin son türleri.
Böyle değerler yüzyılda bir gelir.
Kaçırmayın!
Allah’ım o günü görmeden canımı alma.”
Konuyu ve sorunu açmak bana düştü şimdi…
Aylardır CNN Türk kanalında değişik günlerde değişik konu ve sorunları kapsayan, zaman zaman da gündemi yakalamaya çalışan açık oturumlar yapılır.
Her kanalın klasiği oldu bu açık oturumlar.
Çoğunda aynı tip-kişi- şahısları görürsünüz.
Alt yazıdan öğrendiğimiz bazı Profesörler vardır ki “kanal kuş”ları gibi her kanalda bunlara rastlamak mümkündür.
Bu hocaların ne zaman, nasıl ders verdikleri anlaşılır gibi değildir.
Her daim, her kanala zıplayan bu prof.ların çoğu Saray’ın güçlü sahibi sayın Erdoğan’ı her dem savunmakla görevli addederler kendilerini.
Onlar için “işin doğası” budur.
Özeti: “Görevimiz selam çakmak”…
Gelelim esas konuya, yani Cevat Korkmaz’ın “ucundan” dokundurduğu soruna..
Bu açık oturumu yöneten mini-mini kızımıza bir diyeceğim yok.
Görevini yapıyor, emeğinin karşılığını alma bahasına ne diyorlarsa onu yerine getiriyor.
Önemli olan bu format ve bu açık oturumda altı aydır aynı koltuklarda oturan, oturtulan kişiler…
Haftada bir gerçekleştirilen bir açık oturumun, aynı kişilerle çok değişik konuları ele almaları mümkün mü?
Bunu hayata geçiren beyin sahibi arkadaşa sormalı.
Mehmet Metiner, Metin Özkan ve Hakan Bayrakçı…
Bu üçlü, yani trio değişmeyen elemanlar.
1960 İhtilali sonrası kurulan Cumhuriyet Senatosu’nda temsil edilen darbecilere yakıştırılan “Temelli Senatörler” gibi…
Ölene kadar senatördüler.
Kimi öldü, kimi 1980 darbesi sonucu “temelli” senatörlükleri sona erdi.
Metiner’in yönü belli; Külliye…
Metin Özkan’ın ki MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli…ve Külliye…
Kamu araştırmacısı sıfatı taşıyan arkadaş Hakan Bayrakçı ise Hibrit…
Ama ne benzinle çalışıyor, ne elektrikle…
Kendinden menkul “fırdöndü” de denilebilir.
İşte bu değişmez Üç’lü, eğer ek olarak yanlarına “mütemmim cüz” olarak bir- iki değişik eleman konmuşsa ne ala…
Yoksa üçü de aynı kıbleye dönmek zorundalar.
Çünkü bunlar Külliye’nin değişmez amigoları…
Peki bu “Çadır Tiyatrosu”nun perde arkasında kim olabilir?
Bunları oraya çıkaran “beyin” için Cevat Korkmaz’ın şahane bir önerisi var.
“Bu beyni klonlamak lazım”
Katılıyorum.
Üstelik bu beyin, Kovit-19 aşısını bulan Biontek’in, eksi 80 derecedeki soğuk hava deposunda saklanmalıdır.