Yağmur, yağmur, yağmur...
Tanrı gözyaşı oluyor. Tanrı toprak oluyor.
Tanrı çocuk. Tanrı sarmaşık gülleri
Tanrı keder atlası. Pencerelerin buğusu
Saçlarından yağan bir kadın
Bir ıslak kedi. Gözlerinden asılmış bir adam
Bulutlardan inmiş bir ayrılık fotoğrafı.
Hepimiz bir gizli yalnızız, korku masalıyız
Bir yaralı arzu, yaprak döken sözler
Tanrı dua, tanrı kaygı, tanrı insan
Bir elinde yerler, bir elinde gökler
Sokaklarımıza inen bir sonsuzluk tanrı...
Yağmur, yağmur, yağmur...
Sen geliyorsun. Yol sensin. Işık sensin.
Yağmuru güzelleştiren zülüfler sensin.
Kaldırımlarda terleyen zamanlar sensin.
Kediler yol veriyor, ıhlamurlar dallarını topluyor
Bir çocuk bisikletini unuttu, yağmuru unuttu
Bir kadın üç kez döndü, üç kez kendi ayağına bastı.
Sen geliyorsun. Kalbim boğulacak. Hasret sensin.
Bütün kapılar kavuşma. Bütün sokaklar müjde
Geleceksin. Yağmur yağacak. Ben ağlayacağım
Bunu yazıyorum. Bunu bin kez yazıyorum
Yoksa yalnızlık öldürecek
Yoksa kimseyi sevmeyeceğim.
Yağmur, yağmur, yağmur...
Bağışsın. Zamansın. Arınmasın.
Bütün serçeler, bütün yapraklar, bütün kirpikler
Canımda dönüyor. Sen büyüsün. Odasın. Sokaksın.
Elim ayağım rüzgâr. Ağzım ten masalı.
Bir utanma duygusu. Saçma, ince, güzel.
Sisler içindesin. Sisler içindeyim. Seni seviyorum.
Sonra göğsünden doğan sabah
Sırtının uzun ürpertisi. Topuklarının gökyüzü.
Biz olmasaydık, diyorum, tanrı nasıl sevecekti kendini.
Biz olmasaydık, insan bu kadar güzel olur muydu.
Sen olmasaydın, ben bütün bunları---
(ÇIRPINIP İÇİNDE DÖNDÜĞÜM DÜNYA)