19 Şubat 2013 Salı günü yayınladığım “Arabaşı dernekleri” başlıklı eleştiri yazıma, Ankara Yozgatlı Dernekler Federasyonu’ndan sonra Yozgat Platformu adına Başkan Sayın Kâzım Ekinci de bir açıklama gönderdi.
Bu yazımda, önce açıklamanın tamamını okuyucularımıza takdim edecek, ardından da kendi görüşlerimi özetleyeceğim.
Yozgat Platformu’nun kendisini samimi bulduğum Saygıdeğer Başkanı Kâzım Ekinci, gönderdiği açıklamasında şunları kaydediyor:
“Merhaba Sürur Bey,
Fikirlerinizi bizimle paylaştığınız için size teşekkür ediyoruz.
Ankara Yozgatlılar Federasyonu’nun verdiği cevabı samimi buldum. Yine hemşehrimizin yazısına “arabaşı dışında yemeklerin olduğunu” söyleyerek başlamasını da isabetli buldum. Çünkü yazının başlığı arabaşı ile başlayınca cevabının da arabaşı ile başlaması doğal.
Dernekler, profesyonelce yönetilen ticarî kuruluş değil. Keza dernekler, kamu kuruluşu da değil. Dernekler gönül kuruluşlarıdır. Bir şeyler yapmak isteyen kişiler, işleri arasına bazı faaliyeti sıkıştırmaya çalışıyor. Bu sebeple dernek yöneticilerinin, dernek faaliyetleri kapsamında sizin önerdiğiniz projeleri yapma ve projeleri takip etme imkânları yok. Kaldı ki önerdiğiniz faaliyetler, kamu kurum ve kuruluşlarının aslî görevidir. STK’lar, kamu hizmetine ancak bazı etkinliklerle katkı sağlayabilirler. Bu sebeple basit gibi görünen arabaşı, piknik ve gece organizasyonları, bu açıdan küçümsenmemesi gereken önemli faaliyetlerdir.
Elbette ki bu faaliyetler dernekler için yeterli değildir. Daha fazlası olmalıdır. Çünkü dernekler, üretecekleri projeleri ile proje ortağı ve destekçileri ile halk ile daha etkili iletişim kurup daha etkin olabilirler. Nitekim bizim Yozgatlılar olarak önemli projeler üretebilecek ciddi insan kaynağı potansiyelimiz de var. Bu potansiyel harekete geçirildiğinde derneklerimiz de diğer sivil toplum kuruluşlarımız da daha etkin olacaktır.
Şöyle ki;
Emekli olan, proje araştırabilecek, üretebilecek ve yürütebilecek birçok hemşehrimiz, STK’lardan uzak duruyor. Görevi başında olan yine çok sayıdaki bilgi, birikim, kanaat ve güç sahibi hemşehrimiz, STK’lardan uzak duruyor. İmkânı olan hemşehrilerimiz, imkânı ölçüsünde bilgileriyle, fikirleriyle, projeleriyle ve sair imkânları ile küçük katkılar vermiş olursa, hayal ettiğimizden daha büyük projeler ve hizmetler üretebiliriz. Buna gönülden inanıyorum.
Duyarlılık göstererek öneri ve eleştirilerinizle yaptığınız katkılar için size de teşekkür ediyoruz. Aynı duyarlılığın diğer fikir ve kanaat sahibi hemşehrilerimiz tarafından da gösterilmesini, fikirlerini STK’larla paylaşmasını, uzaktan seyretmek yerine STK çalışmalarının ucundan tutmasını bekliyoruz.
Ne yazık ki yapılması gereken bir iş olduğunda insanlar, işi yapacak birilerini arıyor. ‘Ben de bu işe katkı sağlayayım, işin ucundan tutayım, çorbada benim de tuzum olsun’ demiyor. Konu ile az çok ilgilenen bir dernek gördüğünde problemin o dernek tarafından çözülmesini bekliyor ve kendisi eylemsiz kalıyor. Dernek yönetim kurulu üyeleri de yeterli zaman ve imkân bulamayınca problemin çözümüne yeterli katkı sağlayamıyor. Çünkü imkân sahibi olan kişilerin bir şey yapmayıp, çalışmaların ucundan tutmayıp hariçten gazel okumasıyla proje üretilmiyor, sorunlar çözülmüyor.
Herkesin Yozgat için ve Yozgatlı için yapacak bir şeyleri vardır. Yozgatlı hemşehrilerimizi dernek faaliyetlerine yakın olmaya, bilgi, fikir ve emekleriyle katkı sağlamaya davet ediyoruz.
Bilgi ve fikirlerimizi, yapıcı eleştirilerimizi ve emeklerimizi ortak bir platformda birleştirdiğimizde birçok sorunun çözümüne katkı sağlayacağımıza inanıyoruz.
Selâm ve muhabbetlerimizle…”
Cevap
“Arabaşı dernekleri” başlıklı daha önceki 2 yazımın birincisinde özetle, Yozgat derneklerinin ‘Arabaşı Gecesi’ düzenlemekten öte kalıcı eserler ve hizmetler üretmeleri gerektiğini ancak düzenlenen gecelerde arabaşı yutmanın bir adım ötesine geçilemediğini belirterek bu durumu eleştirmiştim.
Ankara Yozgatlı Dernekler Federasyonu da, gönderdiği açıklamanın başında, “Yozgat’ın tek yemek kültürü arabaşı değil, birçok yemek kültürü bulunmaktadır. Dernekler ne yapsın? Ucuz, maliyetsiz olan arabaşı, kolay yoldan yapılıp geleneksel kültürlerini yaşatmaktadırlar” ifadelerini kullanmıştı.
Şimdi Sayın Kâzım Ekinci de açıklamasına “Ankara Yozgatlılar Federasyonu’nun verdiği cevabı samimi buldum. Yine hemşehrimizin yazısına ‘arabaşı dışında yemeklerin olduğunu’ söyleyerek başlamasını da isabetli buldum” diye başladığına göre, demek ki bu konuda hem bir hassasiyet, hem de bir ‘algı kırılması’ var. O halde, önce bu hususu aydınlatmamız gerekiyor.
Eğer Yozgat mutfak kültürünün tescilli ve şöhretli yöresel yemeği arabaşı, derneklerimiz için gerçekten bu derece önem taşıyorsa, toplanıp arabaşı yuttuktan sonra dağılmak yerine şunu yapabilirler:
Yüksek kalitede fotoğraflar, güzel bir Türkçe ile hazırlanmış metinler, iyi bir mizanpaj ve kaliteli bir baskıyla, Yozgat mutfak kültürünü ve Yozgat yemeklerini tanıtan bir kitap hazırlayıp bastırabilirler. Hassasiyet gösterdikleri bu konuda bile ciddi hiçbir çalışma yapılmayıp da, ben bambaşka bir hususa işaret ettiğim halde adeta ‘arabaşı miliyetçiliği’ yapılıyor olmasını hâlâ anlayabilmiş değilim. Ben hiçbir yazımda ‘niye arabaşı yıtuyorsunuz?’ anlamına gelen bir cümle kurmadım. Ben, ‘derneklerimiz, artık arabaşı yutup dağılmanın ötesine geçmelidirler’ diyorum…
Sayın Ekinci, özetle, proje üretmek kamu kurumlarının aslî görevidir, sivil toplum kuruluşları ise kamu hizmetine ancak bazı etkinliklerle katkı sağlayabilirler’ diyor. Görüş farklılığımızın temeli de burada zaten. Sivil toplum kuruluşlarının temel vasfı, kamu kurumlarından ‘bağımsız’ olarak hareket eden gönüllü kuruluşlar olmasıdır. Bu vasıf, “sivil toplum kuruluşu”nun tanımında da yer almaktadır. Sivil toplum kuruluşları, kamu kurumları ile işbirliği yapabilirler ama herhangi bir iş yapmak için önce onların proje üretmelerini beklemek durumunda değillerdir. Projelerini kendileri üretmelidirler, çünkü zaten dernek kurmak demek ‘Bizim bir amacımız, yani projelerimiz var’ demektir. Aksi halde dernekler niye kurulurlar? ‘Proje üretmek bizim aslî görevimiz değildir’ demek, bana göre varlık sebebini inkâr etmekle eşdeğerdir...
“Bir şeyler yapmak isteyen kişiler, işleri arasına bazı faaliyeti sıkıştırmaya çalışıyor. Bu sebeple dernek yöneticilerinin, dernek faaliyetleri kapsamında sizin önerdiğiniz projeleri yapma ve projeleri takip etme imkânları yok” ifadesi, ‘İşimiz gücümüz var kardeşim; bir de oturup proje mi üretelim?!’ anlamına gelir ki, bu da ‘Madem işinizden gücünüzden proje üretmeye ve takip etmeye fırsat bulamayacaktınız, neden böyle bir oluşuma gittiniz?’ sorusunu beraberinde getirir…
Açıklamanın ilk bölümünde böylesi gerekçeler ileri sürülmesine rağmen, sonraki bölümünde ise “… dernekler, üretecekleri projeleri ile proje ortağı ve destekçileri ile halk ile daha etkili iletişim kurup daha etkin olabilirler” deniyor. Tamam işte, ben de bunu söylüyorum zaten…
Yozgat Platformu’nun, ‘Her Yozgatlının Yozgat için yapabileceği bir şey vardır’ sloganına bütün kalbimle katılıyorum. ‘Nitelikli, donanımlı ve imkân sahibi pek çok hemşehrimiz var; ama kimse taşın altına elini sokmak istemiyor’ anlamındaki tespitleri de doğru buluyorum fakat şu soruyu soruyorum:
Acaba bu potansiyel, derneklerin faaliyetlerini ciddi bulmadıkları ve ileriye dönük ciddi projeler ortaya konmadığı için çalışmalardan uzak duruyor olabilirler mi? Şüphesiz bunun başka siyasî, sosyal ya da kültürel sebepleri olabilir. Bu sebepler ciddi yöntemlerle araştırılmalıdır.
Açıklamada, “Dernekler, profesyonelce yönetilen ticarî kuruluş değildir” deniyor. Evet, dernekler kâr amacı gütmeyen kuruluşlardır. Fakat derneklere verilen gerek AB fonları, gerekse Bakanlıklarımız tarafından verilen fonlar, yani maddî destekler, dernekler kâr etsin diye verilmiyor zaten. Projelerini gerçekleştirebilsinler diye veriliyor. Ne var ki, Yozgat dernekleri proje üretemedikleri için, bu fonlar da başka dernekler tarafından kullanılıyor ya da geri dönüyor…
Derneklerimiz ve federasyonlarımız daha çok kültürel faaliyetler üzerinde duruyorlar; fakat hiçbir ciddî kültürel faaliyete rastlamıyoruz. Kültürel faaliyet, sadece bir araya gelmek, sohbet edip eğlenmek midir? Kaç tane derneğimiz, Yozgat’ın tarihine, kültürüne, folkloruna, mimarîsine, kültür varlıklarına dair ciddi araştırmalar yapıp, bunlara dair nitelikli kitaplar yayınlamıştır? Kaç tane derneğimiz, Yozgat’ın yok olup giden el sanatlarını tespit etmeye ve günümüz şartlarında farklı yöntemlerle değerlendirilmesine dair çalışmalar yapmıştır? Kaç tane derneğimiz, Yozgat turizmini canlandırmaya yönelik proje üretmiştir? Daha Yozgat’ın sahip olduğu kültür varlıklarının insan içine çıkarıp gösterebileceğimiz doğru dürüst fotoğrafları bile yok…
Derneklerimiz ve federasyonlarımız, Yozgat’ın en büyük meselesi olan göç meselesini her fırsatta gündeme getiriyorlar ama hiçbir derneğimizin göç meselesine dair ciddi hiçbir araştırması yok. Federasyonlarımız, göç konulu ciddi bir sempozyum düzenleyip, bu sempozyumda sunulan tebliğleri bir kitapta toplayamazlar mı? Göçün sebepleri ve çözüm yolları konusunda bilimsel bir araştırma ortaya koyamazlar mı? En azından bir yol haritası belirleyemezler mi?
Bu tür örnekleri çoğaltıp listeyi uzatmak mümkün…
Sayın Kâzım Ekinci’nin, “Yozgat’ta hizmetleriyle izbırakmış 10 tane milletvekili sayamıyoruz” tespiti doğru olabilir; ama bu söz, şu soruyu da beraberinde getirir:
“Yozgat’ta hizmetleriyle iz bırakmış 10 tane dernek ismi sayabiliyor muyuz?..”
Ben, daha önce başka yazılarımda da belirttiğim gibi, kendime hiçbir sıfat ve unvan atfetmiyorum. Görüşlerimi, “sıradan bir Yozgatlı vatandaş” olarak dile getiriyorum.
Pek çok yazımda ifade ettiğim üzere, bir şehrin gelişip kalkınmasında sivil toplum kuruluşlarının son derece önemli olduğuna yürekten inanıyorum. Maksadım, çeşitli zorluklar içerisinde ayakta kalmaya çalışan derneklerimizi rencide edip itibarlarını sarsmak, moral bozup insanların şevkini kırmak, derneklerimizin ve federasyonlarımızın çok değerli yöneticilerine haksızlık ve saygısızlık yapmak değil elbette. Fakat aynı inançla bir kere daha kaydetmiş olayım ki, Yozgat dernekleri artık arabaşı yutup dağılmanın ötesine geçmedikleri müddetçe, hiçbir mesafe kat edemeyiz.
Zaman zaman, Türkiye’nin başka illerindeki derneklerin faaliyetlerinden örnekler verecek, bunun yanı sıra da Yozgat derneklerinin neler yapabileceklerine dair önerilerde bulunacağım. Böylelikle, belki Yozgat derneklerinin fotoğrafını da çekmiş, ortaya somut veriler koymuş oluruz.
Eleştirilerime karşı duyarlılık gösterip açıklama gönderme nezaketinde bulunan Yozgat Platformu’na ve onun çok değerli Başkanı Sayın Kâzım Ekinci’ye teşekkür ediyorum.
Bu vesileyle, Yozgat’ta, Türkiye’nin diğer şehirlerinde ve yurt dışında faaliyet gösteren bütün derneklerimizden istirham ediyorum; lütfen bizi her faaliyetinizden haberdar ediniz ki, biz de basın vasıtasıyla bu faaliyetlerinizi kamuoyuna aktarabilelim...
Muhabbet ve hürmetlerimle…
Yozgat Muhabir / Sürur Öztürk
01.03.2013
Bu yazımda, önce açıklamanın tamamını okuyucularımıza takdim edecek, ardından da kendi görüşlerimi özetleyeceğim.
Yozgat Platformu’nun kendisini samimi bulduğum Saygıdeğer Başkanı Kâzım Ekinci, gönderdiği açıklamasında şunları kaydediyor:
“Merhaba Sürur Bey,
Fikirlerinizi bizimle paylaştığınız için size teşekkür ediyoruz.
Ankara Yozgatlılar Federasyonu’nun verdiği cevabı samimi buldum. Yine hemşehrimizin yazısına “arabaşı dışında yemeklerin olduğunu” söyleyerek başlamasını da isabetli buldum. Çünkü yazının başlığı arabaşı ile başlayınca cevabının da arabaşı ile başlaması doğal.
Dernekler, profesyonelce yönetilen ticarî kuruluş değil. Keza dernekler, kamu kuruluşu da değil. Dernekler gönül kuruluşlarıdır. Bir şeyler yapmak isteyen kişiler, işleri arasına bazı faaliyeti sıkıştırmaya çalışıyor. Bu sebeple dernek yöneticilerinin, dernek faaliyetleri kapsamında sizin önerdiğiniz projeleri yapma ve projeleri takip etme imkânları yok. Kaldı ki önerdiğiniz faaliyetler, kamu kurum ve kuruluşlarının aslî görevidir. STK’lar, kamu hizmetine ancak bazı etkinliklerle katkı sağlayabilirler. Bu sebeple basit gibi görünen arabaşı, piknik ve gece organizasyonları, bu açıdan küçümsenmemesi gereken önemli faaliyetlerdir.
Elbette ki bu faaliyetler dernekler için yeterli değildir. Daha fazlası olmalıdır. Çünkü dernekler, üretecekleri projeleri ile proje ortağı ve destekçileri ile halk ile daha etkili iletişim kurup daha etkin olabilirler. Nitekim bizim Yozgatlılar olarak önemli projeler üretebilecek ciddi insan kaynağı potansiyelimiz de var. Bu potansiyel harekete geçirildiğinde derneklerimiz de diğer sivil toplum kuruluşlarımız da daha etkin olacaktır.
Şöyle ki;
Emekli olan, proje araştırabilecek, üretebilecek ve yürütebilecek birçok hemşehrimiz, STK’lardan uzak duruyor. Görevi başında olan yine çok sayıdaki bilgi, birikim, kanaat ve güç sahibi hemşehrimiz, STK’lardan uzak duruyor. İmkânı olan hemşehrilerimiz, imkânı ölçüsünde bilgileriyle, fikirleriyle, projeleriyle ve sair imkânları ile küçük katkılar vermiş olursa, hayal ettiğimizden daha büyük projeler ve hizmetler üretebiliriz. Buna gönülden inanıyorum.
Duyarlılık göstererek öneri ve eleştirilerinizle yaptığınız katkılar için size de teşekkür ediyoruz. Aynı duyarlılığın diğer fikir ve kanaat sahibi hemşehrilerimiz tarafından da gösterilmesini, fikirlerini STK’larla paylaşmasını, uzaktan seyretmek yerine STK çalışmalarının ucundan tutmasını bekliyoruz.
Ne yazık ki yapılması gereken bir iş olduğunda insanlar, işi yapacak birilerini arıyor. ‘Ben de bu işe katkı sağlayayım, işin ucundan tutayım, çorbada benim de tuzum olsun’ demiyor. Konu ile az çok ilgilenen bir dernek gördüğünde problemin o dernek tarafından çözülmesini bekliyor ve kendisi eylemsiz kalıyor. Dernek yönetim kurulu üyeleri de yeterli zaman ve imkân bulamayınca problemin çözümüne yeterli katkı sağlayamıyor. Çünkü imkân sahibi olan kişilerin bir şey yapmayıp, çalışmaların ucundan tutmayıp hariçten gazel okumasıyla proje üretilmiyor, sorunlar çözülmüyor.
Herkesin Yozgat için ve Yozgatlı için yapacak bir şeyleri vardır. Yozgatlı hemşehrilerimizi dernek faaliyetlerine yakın olmaya, bilgi, fikir ve emekleriyle katkı sağlamaya davet ediyoruz.
Bilgi ve fikirlerimizi, yapıcı eleştirilerimizi ve emeklerimizi ortak bir platformda birleştirdiğimizde birçok sorunun çözümüne katkı sağlayacağımıza inanıyoruz.
Selâm ve muhabbetlerimizle…”
Cevap
“Arabaşı dernekleri” başlıklı daha önceki 2 yazımın birincisinde özetle, Yozgat derneklerinin ‘Arabaşı Gecesi’ düzenlemekten öte kalıcı eserler ve hizmetler üretmeleri gerektiğini ancak düzenlenen gecelerde arabaşı yutmanın bir adım ötesine geçilemediğini belirterek bu durumu eleştirmiştim.
Ankara Yozgatlı Dernekler Federasyonu da, gönderdiği açıklamanın başında, “Yozgat’ın tek yemek kültürü arabaşı değil, birçok yemek kültürü bulunmaktadır. Dernekler ne yapsın? Ucuz, maliyetsiz olan arabaşı, kolay yoldan yapılıp geleneksel kültürlerini yaşatmaktadırlar” ifadelerini kullanmıştı.
Şimdi Sayın Kâzım Ekinci de açıklamasına “Ankara Yozgatlılar Federasyonu’nun verdiği cevabı samimi buldum. Yine hemşehrimizin yazısına ‘arabaşı dışında yemeklerin olduğunu’ söyleyerek başlamasını da isabetli buldum” diye başladığına göre, demek ki bu konuda hem bir hassasiyet, hem de bir ‘algı kırılması’ var. O halde, önce bu hususu aydınlatmamız gerekiyor.
Eğer Yozgat mutfak kültürünün tescilli ve şöhretli yöresel yemeği arabaşı, derneklerimiz için gerçekten bu derece önem taşıyorsa, toplanıp arabaşı yuttuktan sonra dağılmak yerine şunu yapabilirler:
Yüksek kalitede fotoğraflar, güzel bir Türkçe ile hazırlanmış metinler, iyi bir mizanpaj ve kaliteli bir baskıyla, Yozgat mutfak kültürünü ve Yozgat yemeklerini tanıtan bir kitap hazırlayıp bastırabilirler. Hassasiyet gösterdikleri bu konuda bile ciddi hiçbir çalışma yapılmayıp da, ben bambaşka bir hususa işaret ettiğim halde adeta ‘arabaşı miliyetçiliği’ yapılıyor olmasını hâlâ anlayabilmiş değilim. Ben hiçbir yazımda ‘niye arabaşı yıtuyorsunuz?’ anlamına gelen bir cümle kurmadım. Ben, ‘derneklerimiz, artık arabaşı yutup dağılmanın ötesine geçmelidirler’ diyorum…
Sayın Ekinci, özetle, proje üretmek kamu kurumlarının aslî görevidir, sivil toplum kuruluşları ise kamu hizmetine ancak bazı etkinliklerle katkı sağlayabilirler’ diyor. Görüş farklılığımızın temeli de burada zaten. Sivil toplum kuruluşlarının temel vasfı, kamu kurumlarından ‘bağımsız’ olarak hareket eden gönüllü kuruluşlar olmasıdır. Bu vasıf, “sivil toplum kuruluşu”nun tanımında da yer almaktadır. Sivil toplum kuruluşları, kamu kurumları ile işbirliği yapabilirler ama herhangi bir iş yapmak için önce onların proje üretmelerini beklemek durumunda değillerdir. Projelerini kendileri üretmelidirler, çünkü zaten dernek kurmak demek ‘Bizim bir amacımız, yani projelerimiz var’ demektir. Aksi halde dernekler niye kurulurlar? ‘Proje üretmek bizim aslî görevimiz değildir’ demek, bana göre varlık sebebini inkâr etmekle eşdeğerdir...
“Bir şeyler yapmak isteyen kişiler, işleri arasına bazı faaliyeti sıkıştırmaya çalışıyor. Bu sebeple dernek yöneticilerinin, dernek faaliyetleri kapsamında sizin önerdiğiniz projeleri yapma ve projeleri takip etme imkânları yok” ifadesi, ‘İşimiz gücümüz var kardeşim; bir de oturup proje mi üretelim?!’ anlamına gelir ki, bu da ‘Madem işinizden gücünüzden proje üretmeye ve takip etmeye fırsat bulamayacaktınız, neden böyle bir oluşuma gittiniz?’ sorusunu beraberinde getirir…
Açıklamanın ilk bölümünde böylesi gerekçeler ileri sürülmesine rağmen, sonraki bölümünde ise “… dernekler, üretecekleri projeleri ile proje ortağı ve destekçileri ile halk ile daha etkili iletişim kurup daha etkin olabilirler” deniyor. Tamam işte, ben de bunu söylüyorum zaten…
Yozgat Platformu’nun, ‘Her Yozgatlının Yozgat için yapabileceği bir şey vardır’ sloganına bütün kalbimle katılıyorum. ‘Nitelikli, donanımlı ve imkân sahibi pek çok hemşehrimiz var; ama kimse taşın altına elini sokmak istemiyor’ anlamındaki tespitleri de doğru buluyorum fakat şu soruyu soruyorum:
Acaba bu potansiyel, derneklerin faaliyetlerini ciddi bulmadıkları ve ileriye dönük ciddi projeler ortaya konmadığı için çalışmalardan uzak duruyor olabilirler mi? Şüphesiz bunun başka siyasî, sosyal ya da kültürel sebepleri olabilir. Bu sebepler ciddi yöntemlerle araştırılmalıdır.
Açıklamada, “Dernekler, profesyonelce yönetilen ticarî kuruluş değildir” deniyor. Evet, dernekler kâr amacı gütmeyen kuruluşlardır. Fakat derneklere verilen gerek AB fonları, gerekse Bakanlıklarımız tarafından verilen fonlar, yani maddî destekler, dernekler kâr etsin diye verilmiyor zaten. Projelerini gerçekleştirebilsinler diye veriliyor. Ne var ki, Yozgat dernekleri proje üretemedikleri için, bu fonlar da başka dernekler tarafından kullanılıyor ya da geri dönüyor…
Derneklerimiz ve federasyonlarımız daha çok kültürel faaliyetler üzerinde duruyorlar; fakat hiçbir ciddî kültürel faaliyete rastlamıyoruz. Kültürel faaliyet, sadece bir araya gelmek, sohbet edip eğlenmek midir? Kaç tane derneğimiz, Yozgat’ın tarihine, kültürüne, folkloruna, mimarîsine, kültür varlıklarına dair ciddi araştırmalar yapıp, bunlara dair nitelikli kitaplar yayınlamıştır? Kaç tane derneğimiz, Yozgat’ın yok olup giden el sanatlarını tespit etmeye ve günümüz şartlarında farklı yöntemlerle değerlendirilmesine dair çalışmalar yapmıştır? Kaç tane derneğimiz, Yozgat turizmini canlandırmaya yönelik proje üretmiştir? Daha Yozgat’ın sahip olduğu kültür varlıklarının insan içine çıkarıp gösterebileceğimiz doğru dürüst fotoğrafları bile yok…
Derneklerimiz ve federasyonlarımız, Yozgat’ın en büyük meselesi olan göç meselesini her fırsatta gündeme getiriyorlar ama hiçbir derneğimizin göç meselesine dair ciddi hiçbir araştırması yok. Federasyonlarımız, göç konulu ciddi bir sempozyum düzenleyip, bu sempozyumda sunulan tebliğleri bir kitapta toplayamazlar mı? Göçün sebepleri ve çözüm yolları konusunda bilimsel bir araştırma ortaya koyamazlar mı? En azından bir yol haritası belirleyemezler mi?
Bu tür örnekleri çoğaltıp listeyi uzatmak mümkün…
Sayın Kâzım Ekinci’nin, “Yozgat’ta hizmetleriyle izbırakmış 10 tane milletvekili sayamıyoruz” tespiti doğru olabilir; ama bu söz, şu soruyu da beraberinde getirir:
“Yozgat’ta hizmetleriyle iz bırakmış 10 tane dernek ismi sayabiliyor muyuz?..”
Ben, daha önce başka yazılarımda da belirttiğim gibi, kendime hiçbir sıfat ve unvan atfetmiyorum. Görüşlerimi, “sıradan bir Yozgatlı vatandaş” olarak dile getiriyorum.
Pek çok yazımda ifade ettiğim üzere, bir şehrin gelişip kalkınmasında sivil toplum kuruluşlarının son derece önemli olduğuna yürekten inanıyorum. Maksadım, çeşitli zorluklar içerisinde ayakta kalmaya çalışan derneklerimizi rencide edip itibarlarını sarsmak, moral bozup insanların şevkini kırmak, derneklerimizin ve federasyonlarımızın çok değerli yöneticilerine haksızlık ve saygısızlık yapmak değil elbette. Fakat aynı inançla bir kere daha kaydetmiş olayım ki, Yozgat dernekleri artık arabaşı yutup dağılmanın ötesine geçmedikleri müddetçe, hiçbir mesafe kat edemeyiz.
Zaman zaman, Türkiye’nin başka illerindeki derneklerin faaliyetlerinden örnekler verecek, bunun yanı sıra da Yozgat derneklerinin neler yapabileceklerine dair önerilerde bulunacağım. Böylelikle, belki Yozgat derneklerinin fotoğrafını da çekmiş, ortaya somut veriler koymuş oluruz.
Eleştirilerime karşı duyarlılık gösterip açıklama gönderme nezaketinde bulunan Yozgat Platformu’na ve onun çok değerli Başkanı Sayın Kâzım Ekinci’ye teşekkür ediyorum.
Bu vesileyle, Yozgat’ta, Türkiye’nin diğer şehirlerinde ve yurt dışında faaliyet gösteren bütün derneklerimizden istirham ediyorum; lütfen bizi her faaliyetinizden haberdar ediniz ki, biz de basın vasıtasıyla bu faaliyetlerinizi kamuoyuna aktarabilelim...
Muhabbet ve hürmetlerimle…
Yozgat Muhabir / Sürur Öztürk
01.03.2013
01.03.2013
OKUR YORUMLARI
Yozgat'ta Günün Haberleri
YOZGAT'TA 5 GÜNLÜK HAVA DURUMU
YOZGAT İÇİN GÜNÜN NAMAZ VAKİTLERİ
sami
01.03.2013 23:43:00Sürur bey mükemmelsiniz! cini şişeden çıkardınızya yıllardır yan gelip yatanlar rahatsız oldu...dernek kur, federasyon kur üyelerin aidatlarından yemek ver kahvaltı ver kişisel reklamını yaptır pat arkasından aday ol. hemşehri derneklerine siyaset sok sonra insanları birbirinden sogut. kaptığın koltuğu başkalarına bırakmamak için her türlü yola başvur. tüzügü değiştir kendini seçtir, farklı düşünen dernekleri ve şahısları ihraç et kendini gene seçtir.
Sürur bey yine insaflı davranıp bunları arabaşı derneği diyerek sıfatlandırmışs. bence o bile fazla.. ne memlekete ne millete faydası olmayan sözde birlikten beraberlikten bahseden hamaset nutukları at,ne zaman samimi olursak birbirimize karşı belki o zaman yozgatın göç oranı eksi 27 lerden aşağı iner