CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun Yozgat mitingini izleyince, muhalefetin başarısızlığı hak ettiğine bir kere daha kanaat getirdim. İktidarın yerel temsilcilerinin, büyük bir aymazlık içinde bu kadar kötü bir yönetim sergilediği Yozgat’ta bile, hazırlıkları günler öncesinden başlayan bir miting, ancak bu kadar kötü olabilirdi.
Oysa, CHP Milletvekilleri günler öncesinden Yozgat’a gelmiş ve il teşkilatının bu mitinge özel çalışmalarıyla, hükümetin Yozgat’ta başarısız olduğu konuları gûya bir bir tespit etmişlerdi. Eğer gerçekten sıkı bir hazırlık yapılmış olsaydı, Kılıçdaroğlu Yozgat’ta AK Parti’yi bir dut ağacı gibi silkeleyebilirdi; ama yapamadı… ‘Milliyetçi’ bilinen bir şehirde % 12 gibi küçümsenemeyecek bir oy oranına sahip olduğu halde… Ya Yozgat’a gelen CHP Milletvekillerinin ve il teşkilatının hazırlıkları göstermelik bir hazırlıktı, ya da bu çalışmayla elde edilen veriler Kılıçdaroğlu’nun miting konuşmasına yansıtılamadı. Her hâlukârda başarısızlık…
“Taze kan” beklentileri içinde Türkiye’nin en köklü sol partisine Genel Başkan olmuş yeni bir lider olarak Kılıçdaroğlu, yıllarca MHP’nin kalesi olarak anılmış, ardından 2 dönemdir AK Parti’nin kalesi hâline gelmiş bir şehirde miting yapıyorsa, bu çok daha ses getirecek bir miting olmalıydı.
Kılıçdaroğlu, Başbakan Erdoğan’ın referandum mitingi yaptığı iller arasına Yozgat’ı almamış olmasını bile değerlendiremedi. Kılıçdaroğlu’nun Yozgat mitinginde yaptığı konuşmada, şöyle yeni, orijinal, manşete taşınmayı hak edecek çarpıcı tek bir cümle duydunuz mu?
Bu durumda Yozgat’ta AK Parti’nin tedirgin olmasına da gerek kalmadı. Bir dut ağacı gibi silkelenmekten kurtulan AK Parti Yozgat teşkilatı, şimdi bir salkımsöğüt rahatlığı içinde, kavurucu yaz sıcaklarını muhalefetin serin gölgesinde geçirebilir…
Görünen o ki, medyanın Kılıçdaoğlu rüzgârı Yozgat’ta bir yaprak dahi kımıldatamadı. Artık Yozgat’ta yine püfür püfür AK Parti rüzgârı esmeye devam edecek demektir…
Ben, AK Parti Hükümeti’nin genel politikalarının pek çoğunu isabetli buluyorum, destekliyorum. Ancak, bir ülkede muhalefetin bu kadar zayıf kalmasını da çok tehlikeli buluyorum. Ciddi ve tutarlı bir şekilde eleştirilmeyen, yaptığı hataları gözler önüne serilmeyen, kendisinden hesap sorulmayan bir iktidar, daha büyük hatalar yapmaya başlayabilir. Bu, memleket için iyi bir durum değildir…
Bence, gerek CHP olsun gerek MHP, muhalefetin en büyük hatası, iktidarın onca yanlış icraatları, onca büyük hataları dururken, nerede isabetli bir politikası ve doğru icraatları varsa, gidip onlara tepki göstermesidir. Bu yanlış politika da, muhalefeti yanlışlıkların karşısında değil, bizzat halkın karşısında duran bir konuma getiriyor.
Kılıçdaroğlu, Yozgat konuşmasında ‘darbelerin her türüne karşıyım’ diyor ama askerî vesayeti azaltacak bir Anayasa değişikliğine neden karşı olduğuna dair ikna edici, tutarlı, ciddiye alınacak hiçbir gerekçe ortaya koyamıyor. Sadece, Anayasa değişikliği oylamasını bir AK Parti oylamasına dönüştürmeye çalışıyor. Üstelik, daha önce Yüksek Askeri Şura konusunda “Siyaset, teamüllere burnunu sokmamalıdır” gibi, gerçekten sosyal demokrat olan hiç kimsenin tasvip edemeyeceği anormal laflar edebiliyor… Yozgat’ta “Darbelere de karşıyız, ister askerî, ister sivil, kim yaparsa…” diyen bir politikacının, önce kendi partisinde Önder Sav’ın Deniz Baykal’a yaptığı ve hiç de ‘teamüllere uymayan’ darbeye karşı çıkması beklenirdi… Kendisi şu anda ‘sivil darbe’ ile devrilmiş bir liderin koltuğunda oturuyor…
Fakat, basının önünde 2 kere “Genel Başkanlığa aday olmayacağım” diye beyanat vermiş, liderlik koltuğuna oturtulduktan sonra da “CHP’ye Genel Başkan olmak aklımdan bile geçmiyordu. Olaylar bazen insanı bir yerlere getiriyor” demiş olan bir politikacıyı mazur görmek gerekir. Adamcağız daha ne desin? Her şeyi iki cümle ile ve açıkça itiraf etmişti ya…
(07.08.2010)
Oysa, CHP Milletvekilleri günler öncesinden Yozgat’a gelmiş ve il teşkilatının bu mitinge özel çalışmalarıyla, hükümetin Yozgat’ta başarısız olduğu konuları gûya bir bir tespit etmişlerdi. Eğer gerçekten sıkı bir hazırlık yapılmış olsaydı, Kılıçdaroğlu Yozgat’ta AK Parti’yi bir dut ağacı gibi silkeleyebilirdi; ama yapamadı… ‘Milliyetçi’ bilinen bir şehirde % 12 gibi küçümsenemeyecek bir oy oranına sahip olduğu halde… Ya Yozgat’a gelen CHP Milletvekillerinin ve il teşkilatının hazırlıkları göstermelik bir hazırlıktı, ya da bu çalışmayla elde edilen veriler Kılıçdaroğlu’nun miting konuşmasına yansıtılamadı. Her hâlukârda başarısızlık…
“Taze kan” beklentileri içinde Türkiye’nin en köklü sol partisine Genel Başkan olmuş yeni bir lider olarak Kılıçdaroğlu, yıllarca MHP’nin kalesi olarak anılmış, ardından 2 dönemdir AK Parti’nin kalesi hâline gelmiş bir şehirde miting yapıyorsa, bu çok daha ses getirecek bir miting olmalıydı.
Kılıçdaroğlu, Başbakan Erdoğan’ın referandum mitingi yaptığı iller arasına Yozgat’ı almamış olmasını bile değerlendiremedi. Kılıçdaroğlu’nun Yozgat mitinginde yaptığı konuşmada, şöyle yeni, orijinal, manşete taşınmayı hak edecek çarpıcı tek bir cümle duydunuz mu?
Bu durumda Yozgat’ta AK Parti’nin tedirgin olmasına da gerek kalmadı. Bir dut ağacı gibi silkelenmekten kurtulan AK Parti Yozgat teşkilatı, şimdi bir salkımsöğüt rahatlığı içinde, kavurucu yaz sıcaklarını muhalefetin serin gölgesinde geçirebilir…
Görünen o ki, medyanın Kılıçdaoğlu rüzgârı Yozgat’ta bir yaprak dahi kımıldatamadı. Artık Yozgat’ta yine püfür püfür AK Parti rüzgârı esmeye devam edecek demektir…
Ben, AK Parti Hükümeti’nin genel politikalarının pek çoğunu isabetli buluyorum, destekliyorum. Ancak, bir ülkede muhalefetin bu kadar zayıf kalmasını da çok tehlikeli buluyorum. Ciddi ve tutarlı bir şekilde eleştirilmeyen, yaptığı hataları gözler önüne serilmeyen, kendisinden hesap sorulmayan bir iktidar, daha büyük hatalar yapmaya başlayabilir. Bu, memleket için iyi bir durum değildir…
Bence, gerek CHP olsun gerek MHP, muhalefetin en büyük hatası, iktidarın onca yanlış icraatları, onca büyük hataları dururken, nerede isabetli bir politikası ve doğru icraatları varsa, gidip onlara tepki göstermesidir. Bu yanlış politika da, muhalefeti yanlışlıkların karşısında değil, bizzat halkın karşısında duran bir konuma getiriyor.
Kılıçdaroğlu, Yozgat konuşmasında ‘darbelerin her türüne karşıyım’ diyor ama askerî vesayeti azaltacak bir Anayasa değişikliğine neden karşı olduğuna dair ikna edici, tutarlı, ciddiye alınacak hiçbir gerekçe ortaya koyamıyor. Sadece, Anayasa değişikliği oylamasını bir AK Parti oylamasına dönüştürmeye çalışıyor. Üstelik, daha önce Yüksek Askeri Şura konusunda “Siyaset, teamüllere burnunu sokmamalıdır” gibi, gerçekten sosyal demokrat olan hiç kimsenin tasvip edemeyeceği anormal laflar edebiliyor… Yozgat’ta “Darbelere de karşıyız, ister askerî, ister sivil, kim yaparsa…” diyen bir politikacının, önce kendi partisinde Önder Sav’ın Deniz Baykal’a yaptığı ve hiç de ‘teamüllere uymayan’ darbeye karşı çıkması beklenirdi… Kendisi şu anda ‘sivil darbe’ ile devrilmiş bir liderin koltuğunda oturuyor…
Fakat, basının önünde 2 kere “Genel Başkanlığa aday olmayacağım” diye beyanat vermiş, liderlik koltuğuna oturtulduktan sonra da “CHP’ye Genel Başkan olmak aklımdan bile geçmiyordu. Olaylar bazen insanı bir yerlere getiriyor” demiş olan bir politikacıyı mazur görmek gerekir. Adamcağız daha ne desin? Her şeyi iki cümle ile ve açıkça itiraf etmişti ya…
(07.08.2010)
10.08.2010
OKUR YORUMLARI
Yozgat'ta Günün Haberleri
YOZGAT'TA 5 GÜNLÜK HAVA DURUMU
YOZGAT İÇİN GÜNÜN NAMAZ VAKİTLERİ
ABDÜLKADİR ÇAPANOĞLU
11.08.2010 13:28:00Sayın Sürur bey,"Ben, AK Parti Hükümeti’nin genel politikalarının pek çoğunu isabetli buluyorum, destekliyorum" buyurmuşsunuz.Dış politikasınımı,ekonomik politikasınımı,adalet politikasınımı,sosyal güvenlik politikasınımı kalem kalem yazsanızda bizde farkında olmadıklarımızı öğrensek.Saygılarımla