Hiçbir uluslar arası güç, iktidarın bütün yıpratıcılığına rağmen 10 yıldır halk desteğini arkasında tutabilen güçlü bir yapıyı devirmek istemez. Arkasında büyük bir halk desteği bulunan iktidarı devirmek yerine, o iktidarı kontrol altına alıp ele geçirmeyi tercih eder. Zira iktidarı devirdiğiniz zaman, en az onun kadar halk desteğine sahip yeni bir iktidar ortaya çıkarmanız gerekir. Halihazırda böyle bir alternatif var mı? CHP de MHP de, tek başına iktidar olabilecek bir halk desteğine sahip değil. Olağanüstü bir gayretle CHP-MHP koalisyonu sağlansa bile bu hiç de sağlıklı, uyumlu bir koalisyon olmaz ve kısa süre sonra anlaşmazlıklar ve iç çatışmalar baş gösterir. Hassas bakanlıkların paylaşımı bile ciddi sıkıntılara sebep olur. Her ikisi de AB politikalarına çok yakın duruyor olsalar bile…
Kamuoyunun büyük bir kısmı hâlâ meselenin Taksim Gezi Parkı meselesinden kaynaklandığını düşüne dursun, seçim sürecinin fiilen başladığı şu dönemde uluslar arası bir operasyon için düğmeye basıldığını görmek gerekiyor.
Ben, operasyonun hedefinin hükümeti değil Erdoğan’ı devirmek olduğunu düşünüyorum. Türkiye-ABD-Rusya ittifakını etkisiz hâle getirip AB-Çin ittifakını güçlendirmenin, böylece Ortadoğu hakimiyetini ve dolayısıyla enerji kaynaklarını ele geçirmenin önündeki en büyük engel, Recep Tayyip Erdoğan olarak görülüyor.
ABD ve Rusya’nın ortak operasyonlarıyla darbe üstüne darbe yemiş olan küresel sermaye, bir ölüm kalım savaşı olarak gördüğü bu nihaî süreçte, yeni ve güçlü bir hamle daha yapmaya hazırlanıyor. Bu küresel savaş Türkiye üzerinden yürütüldüğü ve ancak Türkiye’yi yanına alan taraf bu savaşı kazanacağı için, her iki cephe de Türkiye’deki iktidarı kendi yanına çekmenin mücadelesini veriyor. Eğer Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’nin başbakanı Erdoğan olarak kalırsa Türkiye, ABD-Rusya ittifakı içerisinde kalmaya devam edecek, Erdoğan devrilirse de Türkiye, bir anda kendisini AB-Çin ittifakının içinde (İngiltere’nin kontrolünde) bulacak.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Taksim olaylarındaki yatıştırıcı üslûbuyla Başbakan Erdoğan’ın bir adım önüne geçmiş oldu. AB’ye yakınlığıyla bilinen Sayın Gül’ün kamuoyundaki yıldızı önümüzdeki günlerde parlamaya devam ederse, yeniden aday olmayı düşünebileceğini ya da kendi çizgisini devam ettirecek bir Cumhurbaşkanı adayını öne sürebileceğini düşünmeye başlayabiliriz. Siyasî gelişmelerin bu şekilde seyretmesi hâlinde, Başbakan Yardımcısı Sayın Bülent Arınç’ın da Sayın Gül ile birlikte hareket etmesi beklenir. Bu gruplaşma, parti içerisinde zaten var olan ancak dışarıya aksettirilmeyen ayrışmanın daha da keskinleşmesine sebep olur ve birtakım kopmalar başlayabilir.
Ben, bu ihtimale karşı Sayın Erdoğan’ın çok uzun zamandan beri hazırlıklı olduğunu ancak son birkaç ay içerisinde bazı konularda yanıltılarak, ustalıkla kurgulanmış birtakım siyasî tuzaklara düştüğünü düşünüyorum.
Özellikle Cumhurbaşkanı seçimi öncesinde AK Parti’de küçük çaplı bölünmeler yaşansa bile, parti iktidarda kalmaya devam edecektir. Önemli olan AK Parti’nin yoluna hangi uluslar arası ittifakla devam edeceğidir. Türkiye, rotasını ABD-Rusya istikametinde tutmaya devam mı edecek, yoksa rotasını AB-Çin ittifakına mı çevirecek? Önümüzdeki aylarda yaşanan siyasî savaş, bunun belirlenmesi için yapılacaktır.
İnşallah Türkiye, Erdoğan ile Gül arasında bir tercihte bulunmaya zorlanmaz. Bu, acı, vicdanları zorlayan, trajik bir durum olur. Fakat Osmanlı tarihi bile böyle trajik ayrışmalar ve mücadelelerle dolu…
Son haftalarda Türkiye geneline yayılan kitlesel sokak eylemlerinden hareketle AK Parti Hükümeti’nin devrilmesini bekleyenler, boşuna heveslenmesinler; çünkü bu toplumsal olayları tertipleyenler bile hükümetin devrilmesini istemiyorlar. Onların istediği, hükümeti değil Başbakan Erdoğan’ı devirmek…
Herkes demokratik haklarını kullanarak, kendi siyasî tercihine göre tavır belirleyebilir; ama nerede niçin durduğunu önce kendisi bilmelidir.
Ekonomik hareketliliklere ve ekonomik operasyonlara dikkat!..
05.06.2013
Kamuoyunun büyük bir kısmı hâlâ meselenin Taksim Gezi Parkı meselesinden kaynaklandığını düşüne dursun, seçim sürecinin fiilen başladığı şu dönemde uluslar arası bir operasyon için düğmeye basıldığını görmek gerekiyor.
Ben, operasyonun hedefinin hükümeti değil Erdoğan’ı devirmek olduğunu düşünüyorum. Türkiye-ABD-Rusya ittifakını etkisiz hâle getirip AB-Çin ittifakını güçlendirmenin, böylece Ortadoğu hakimiyetini ve dolayısıyla enerji kaynaklarını ele geçirmenin önündeki en büyük engel, Recep Tayyip Erdoğan olarak görülüyor.
ABD ve Rusya’nın ortak operasyonlarıyla darbe üstüne darbe yemiş olan küresel sermaye, bir ölüm kalım savaşı olarak gördüğü bu nihaî süreçte, yeni ve güçlü bir hamle daha yapmaya hazırlanıyor. Bu küresel savaş Türkiye üzerinden yürütüldüğü ve ancak Türkiye’yi yanına alan taraf bu savaşı kazanacağı için, her iki cephe de Türkiye’deki iktidarı kendi yanına çekmenin mücadelesini veriyor. Eğer Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’nin başbakanı Erdoğan olarak kalırsa Türkiye, ABD-Rusya ittifakı içerisinde kalmaya devam edecek, Erdoğan devrilirse de Türkiye, bir anda kendisini AB-Çin ittifakının içinde (İngiltere’nin kontrolünde) bulacak.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Taksim olaylarındaki yatıştırıcı üslûbuyla Başbakan Erdoğan’ın bir adım önüne geçmiş oldu. AB’ye yakınlığıyla bilinen Sayın Gül’ün kamuoyundaki yıldızı önümüzdeki günlerde parlamaya devam ederse, yeniden aday olmayı düşünebileceğini ya da kendi çizgisini devam ettirecek bir Cumhurbaşkanı adayını öne sürebileceğini düşünmeye başlayabiliriz. Siyasî gelişmelerin bu şekilde seyretmesi hâlinde, Başbakan Yardımcısı Sayın Bülent Arınç’ın da Sayın Gül ile birlikte hareket etmesi beklenir. Bu gruplaşma, parti içerisinde zaten var olan ancak dışarıya aksettirilmeyen ayrışmanın daha da keskinleşmesine sebep olur ve birtakım kopmalar başlayabilir.
Ben, bu ihtimale karşı Sayın Erdoğan’ın çok uzun zamandan beri hazırlıklı olduğunu ancak son birkaç ay içerisinde bazı konularda yanıltılarak, ustalıkla kurgulanmış birtakım siyasî tuzaklara düştüğünü düşünüyorum.
Özellikle Cumhurbaşkanı seçimi öncesinde AK Parti’de küçük çaplı bölünmeler yaşansa bile, parti iktidarda kalmaya devam edecektir. Önemli olan AK Parti’nin yoluna hangi uluslar arası ittifakla devam edeceğidir. Türkiye, rotasını ABD-Rusya istikametinde tutmaya devam mı edecek, yoksa rotasını AB-Çin ittifakına mı çevirecek? Önümüzdeki aylarda yaşanan siyasî savaş, bunun belirlenmesi için yapılacaktır.
İnşallah Türkiye, Erdoğan ile Gül arasında bir tercihte bulunmaya zorlanmaz. Bu, acı, vicdanları zorlayan, trajik bir durum olur. Fakat Osmanlı tarihi bile böyle trajik ayrışmalar ve mücadelelerle dolu…
Son haftalarda Türkiye geneline yayılan kitlesel sokak eylemlerinden hareketle AK Parti Hükümeti’nin devrilmesini bekleyenler, boşuna heveslenmesinler; çünkü bu toplumsal olayları tertipleyenler bile hükümetin devrilmesini istemiyorlar. Onların istediği, hükümeti değil Başbakan Erdoğan’ı devirmek…
Herkes demokratik haklarını kullanarak, kendi siyasî tercihine göre tavır belirleyebilir; ama nerede niçin durduğunu önce kendisi bilmelidir.
Ekonomik hareketliliklere ve ekonomik operasyonlara dikkat!..
05.06.2013
05.06.2013
OKUR YORUMLARI
Yozgat'ta Günün Haberleri
YOZGAT'TA 5 GÜNLÜK HAVA DURUMU
YOZGAT İÇİN GÜNÜN NAMAZ VAKİTLERİ
mahmut ERDEM
10.06.2013 08:54:00Selam ,sayın öztürk bu halkın bir isteği var vatana,çalışanların haklarına ,toplumun duyarlarına ve insan haklarına,saygı yuyulması bunu sizde güzel dile getirmişsiniz .Çalışan emekcilerin işlerine iade işlemlerinin derhal yapılıp halkın çalışma barışı sağlanmazsa ülkemizde huzur olmaz salıcakla kalın.
hasan baycan
06.06.2013 15:36:00bu teşhise yorum yok.[ inandırıcı bulmadım. selamlar]