Sürur ÖZTÜRK

EZBER BOZAN

Merkez sağın yeni lideri kim olacak?

Yeni Dünya Düzeni: Türkiye-ABD-Rusya İttifakı

Adına siyaset ya da politika dediğimiz olaylar zincirinin, kendi tabii seyri içerisinde gelişen olaylar zinciri olduğuna hiçbir zaman inanmadım, inanmayacağım da.

Siyaset, dünyayı yönetme gücüne erişmiş olan devletler tarafından kurulan ittifakların yön verdikleri bir süreçtir. Belli dönemlerde dünya dengeleri değişir, yeni uluslar arası ittifaklar oluşur, yeni bir dünya düzeni kurulur ve bütün ülkelerde siyaset yeniden şekillendirilir. Türkiye gibi son derece önemli bir ülkenin bunun dışında kalması da imkânsızdır.

İçinde bulunduğumuz dönemde de “yeni bir dünya düzeni” kurulmuştur ve diğer ülkelerde olduğu gibi Türkiye’de de siyaset bu yeni düzenle uyumlu olacak şekilde yeniden şekillendirilecektir.

Yeni dünya düzeninin adı, Türkiye-ABD-Rusya ittifakıdır. ABD-Rusya ittifakının en büyük rakibi olan küresel sermaye, dünyaya “ekonomik kriz” diye sunulan bir operasyonla büyük ölçüde çökertilmiştir. Bu “ekonomik kriz”den en çok etkilenen ülkelerden birisinin ABD olması sizi yanıltmasın. Çünkü ABD, küreselleşmeciler ve küreselleşme karşıtları olarak ikiye bölünmüştü. Küreselleşme karşıtı olan taraf, Rusya’yı da yanına alarak bu savaşı kazandı. Şimdi, ABD ve Rusya, birlikte hareket ederek, Avrupa’yı ve Çin’i etkisiz hâle getirmeye çalışıyorlar. Yunanistan’da yaşanan “ekonomik kriz”, aslında kriz filan değil, bu operasyonun devamı. Operasyon yakında diğer Avrupa ülkelerine de yayılacaktır ve dünya buna “ekonomik kriz” demeye devam edecektir. Sonuçta, Avrupa Birliği ya dağılacak ya da büsbütün etkisiz hâle getirilmiş olacaktır.

ABD-Rusya ittifakının başarılı olabilmesi, Türkiye’nin de bu ittifaka dâhil olmasına bağlıydı. Bu sebeple, Türkiye de bu ittifaka dâhil edildi. Türkiye, ABD-Rusya ittifakına dâhil edilmeseydi, rotasını Avrupa Birliği’ne çevirecekti. AB-Türkiye ittifakı ise, ABD-Rusya ittifakının başarılı olmasını çok zorlaştırırdı.

ABD-Rusya ittifakına üçüncü ortak olarak dâhil olan Türkiye, bu ortaklığa ayak uydurabilmek için güçlü bir devlet olmak zorunda. Bu sebeple, Türk ekonomisinin önümüzdeki dönemde bütün krizlere rağmen hızla iyileştiğini göreceğiz. Ayrıca Türkiye, enerji hatlarının geçtiği bir ülke durumuna geldiği için, bu hatların güvenliği bakımından da güçlü bir ülke olmak durumundadır. Bu sebeple, askerî bakımdan da güçlü bir ülke hâline gelecek ve dış saldırılara karşı korunacaktır. PKK terörü de tamamen sona erecektir.

Türkiye-ABD-Rusya ittifakı, Avrupa Birliği için, özellikle İngiltere için bir tehdittir. Bu sebeple, İngiltere bu ittifakı bozmaya çalışacaktır. Önümüzdeki dönemde, çatışmacı, ayrıştırıcı her politikanın arkasında önce İngiltere’yi aramak yerinde olur. Zaten, Türkiye’nin bölünmesi planı da esasen bir Avrupa planıydı. Bu plana göre, Türkiye’nin Güneydoğu Bölgesi koparılacak, bölünmüş ve küçülmüş olan Türkiye de AB’ye alınarak, ABD ile ittifak kurması engellenmiş olacaktı. AB, Türkiye’nin üstün askerî gücü ve nüfus potansiyeli ile, ABD’ye karşı büyük bir güç kazanmış olacaktı. Eğer Türkiye bölünmeden ve ABD ile işbirliği hâlinde AB’ye üye olsaydı, AB’nin yönetimini ele geçirebilirdi. Türkiye, bu sebeple yıllarca AB’ye kabul edilmedi. Bölünmesi ve ABD’den kopması beklendi. Fakat, ABD ve Türkiye, buna izin vermedi...

Bu arada, Türkiye ile İran ilişkilerinin giderek iyileştiği görülüyor. İran’ın en büyük destekçilerinden biri Rusya idi. Şimdi Rusya, AB’ye karşı ABD ile birlikte hareket ediyor. Bu durumda İran, AB’ye yakınlaşsaydı, hem ABD’yi, hem de Rusya’yı karşısına almış olacaktı. Böyle bir durumda Türkiye, istese de İran’ın yanında yer alamazdı. Zaten, İran’ın AB’ye yakınlaşması daha önce çeşitli operasyonlarla engellenmişti. Bu durumda İran, , ABD ve Rusya’yı karşısına almak yerine, Türkiye ile ilişkilerini geliştirmeyi tercih etti. Sonuçta, AB ile İran’ın güç birliği yapması engellenmiş oldu. Böylece AB, İran’ın enerji kaynaklarını kontrol etme imkânını kaybetti, enerji ihtiyacı bakımından dışarıya muhtaç hâle geldi. Sonuç olarak İran, Türkiye-ABD-Rusya ittifakına yakın duran bir pozisyona geldi.

Ergenekon ismiyle anılan yapılanma eğer planladığı darbeyi gerçekleştirebilseydi, tıpkı 27 Mayıs 1960 darbesinde olduğu gibi, bu bir İngiltere darbesi olacaktı. Türkiye’nin bütün kadroları, İngiltere’nin politikalarına uygun hareket edecek olan kadrolarla değiştirilecekti. Ordu, yargı, Dışişleri, emniyet ve üniversiteler başta olmak üzere, bütün bürokrasi kadroları değiştirilecek, devlet İngiltere’nin / Avrupa’nın kontrolüne girecekti. Bu sebeple de, Ergenekon yapılanması tasfiye edildi. Millî motifleri ve milliyetçi söylemleri kullanmasına rağmen, esasen büyük oranda gayri millî bir yapı olan Ergenekon’un Türk Silahlı Kuvvetleri ve yargı içindeki kolları kesildi.

Görünen o ki, ordu ve yargıdaki bu tasfiye süreci, siyaset, finans ve medya alanlarındaki tasfiyelerle devam edecektir.

Siyasî sebeplerle kavga etmek aptallıktır. Kavga etmek ve operasyonlara alet olmak yerine, olup biteni anlamaya çalışmak ve daima partiler üstü düşünmek gerekir. Çünkü, siyasette kavgalar bile bir kurgu, bir tiyatro, bir oyundur.

Siyaset, ittifak belirleme becerisidir. Bu, sadece politikacılar için değil, devletler için de böyledir. Bir ülke, hangi ittifak içinde yer almasının kendisi için daha kârlı olacağı konusunda isabetli bir karar verebiliyorsa, uluslar arası siyasette de başarılı olur.

Türkiye’nin etkin birimleri, kararını vermiş gözüküyor. Eğer olağan üstü bir değişiklik olmazsa, Türkiye’nin rotası Avrupa Birliği değil, ABD-Rusya ittifakıdır.

Bu genel tabloya göre, önümüzdeki günlerde siyaset, medya ve ekonomi alanlarında nelerin olabileceğini tahmin etmek zor değildir. Türkiye-ABD-Rusya ittifakına karşı çıkan güç odakları etkisiz hâle getirilecektir.

Güncel bir konu olması sebebiyle bir not düşmek gerekirse; siyaseten etkisiz hâle getirilip tasfiye edilecek olanlar arasında Kemal Kılıçdaroğlu da vardır. CHP’nin değiştirilmesi sürecinde bir süre rol aldıktan sonra sahnenin dışına çekilecektir. Mustafa Sarıgül’ün ise zaten hiç şansı yoktur… AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, önümüzdeki seçimlerden sonra bir daha Genel Başkanlığa aday olmayacağını daha önce ilân etmişti. O halde, acaba merkez sağın yeni lideri kim olacaktır ve o liderin yolunun açılması için siyasette hangi değişiklikler yaşanacaktır?

(20.05.2010)
OKUR YORUMLARI
naci
23.05.2010 10:58:00

siyasi gözlemleriniz son derece gerçekci.Kılıçdaroğlunun chp başkanlığına seçilmesini nasıl değerlendiriyosunuz.gandi kemal basının pompaladığı gibi chpyi iktidara taşıyabilir mi?

burak
20.05.2010 21:37:00

anlattıklarınız son derece mantıklı..bu yazınızda da geniş açıdan analiz yapmışsınız,tebrikler...saygılar

Yozgat'ta Günün Haberleri
YOZGAT'TA 5 GÜNLÜK HAVA DURUMU
hava durumu
YOZGAT İÇİN GÜNÜN NAMAZ VAKİTLERİ