Kayseri’nin Talas İlçesi’nde 2009 yılı Ramazan Bayramı’nda şeker toplamak için kapısını çalan 3 küçük çocuğu evinde alıkoyduktan sonra öldüren ve cesetlerini Yozgat’ın Çayıralan İlçesi’ne bağlı Yahyasaray Köyü civarında bir çukura gömen sapık katilin, aynı ilçeye bağlı Külekçi Köyü nüfusuna kayıtlı Uğur Veli G. olduğu ortaya çıktı.
Toplumda infial uyandıran bu vahşi cinayete dair haberler, bütün ayrıntılarıyla ulusal gazetelerin ve televizyon kanallarının tamamında yayınlanınca, ‘katilin memleketi’ ve ‘öldürülen çocukların gömüldükleri şehir’ durumunda kalan Yozgat’ta halkın üzüntüsü daha da artmış oldu.
Bu üzüntü, katilin doğup büyüdüğü Külekçi Köyü’nde yaşayanları daha derinden etkiledi. Bütün Türkiye’nin nefretle tepki gösterdiği bir katil, kendi köylerinde doğup büyümüş olan bir adamdı. Günahsız 3 küçük çocuğun vahşice öldürülmesine üzülmelerinin yanı sıra, şimdi bir de köylerinin ‘katilin köyü’ olarak anılmasına üzülüyorlardı.
Külekçi Köyü Muhtarı Arif Kaygısız, dipnot.tv’ye yaptığı açıklamada, cinayetin bir vahşet olduğunu, köy halkı olarak şokta olduklarını belirtip, “Kim ister köyünün üç çocuğun katiliyle anılmasını?” diyor.
Fakat bana göre verdiği daha önemli bir bilgi var ki, ben de bu yazıda o hususa dikkat çekmek istiyorum:
Muhtar Kaygısız, cinayetin çözülmesinin ardından, katilin ailesinin apar topar Kayseri’den ayrılıp Yozgat’a dönmek zorunda kaldığını, kimseyle konuşmadıklarını, kimsenin de onların evlerine gitmediğini belirttikten sonra “Biz de köy halkı olarak bu olaydan sonra evimize kapandık. Kimse kimseye gidemez oldu” diyor.
Görüldüğü üzere, ciddi bir psikiyatrik hastalığı olduğu anlaşılan sapık bir katil yüzünden, hem bu konuda hiçbir suçu günahı olmayan ailesi, hem de bütün bir köy halkı mağduriyet yaşamış, sıkıntıya düşmüş durumda.
Oysa hukukta ‘suçun şahsîliği’ prensibi var. Bir kişinin işlediği cinayetten dolayı, onun suça hiçbir şekilde iştirak etmemiş olan yakınları ve çevresi suçlanamaz. Kimse de onları suçlamıyor zaten; ama onlar ister istemez adeta bir suçluluk hissine kapılmış durumdalar. Aile, ‘katilin ailesi’, ‘katilin babası’, ‘katilin annesi’ diye anılmaktan, köy halkı da köylerinin ‘katilin köyü’ diye anılmasından derin bir kaygı duyuyor.
Önce, İstanbul’da yaşayan ve bu sebeple olaya dışarıdan bakabilen birisi olarak şunu belirteyim ki, buralarda hiç kimse Külekçe Köyü’nden bahsetmiyor. Eminim diğer şehirlerde de durum buradakinden farksızdır. Haber bütün gazetelerde ve bütün televizyon kanallarında yayınlanınca, köy halkı, bütün Türkiye’nin köyleri hakkında kötü bir kanaat beslediği vehmine kapılmış olabilirler ama öyle değil. Sokaktaki insanları çevirip “O köy hangi köydü?” diye sorsanız, hiçbirisi “Külekçi Köyü” demez. Herkes işinde gücünde. Hiç kimse, o köyün adını aklında tutmak gibi bir gayretin içinde değil…
İnsanlar, işlenen vahşi cinayeti konuşuyor; bu cinayeti işleyenin nereli olduğunu, hangi köyde doğduğunu değil. Zaten bu büyük bir ilkellik olurdu. Çünkü her gün Türkiye’nin pek çok şehrinde pek çok cinayet işleniyor ve hiç kimse de o şehre ‘katillerin şehri’ ya da katilin doğduğu köye ‘katilin köyü’ demiyor.
Meselâ, daha dün (28 Mart 2011), İstanbul Sultangazi’de 9 yaşındaki küçük bir çocuğu vahşice öldürüp cesedini parçalara ayırdıktan sonra, çocuğun kesik başını, kolunu, bacağını çöp poşetleriyle mahalledeki çöplüklere atmaya çalışan bir üvey anne ve anneanne, polis tarafından yakalandı.
Şimdi bu olaydan hareketle, ‘İstanbul katillerin şehri’ mi denecek? Veya, Sultangazi’de oturanlar evlerine mi kapanacaklar? Şüphesiz ki hayır. Hiç kimsenin aklından böyle mantıksız bir suçlama geçmiyor, geçmez de.
Durum Yozgat için de böyledir. Bu cinayetten dolayı genelde Yozgat halkının, özelde de Çayıralan İlçesi veya Külekçi Köyü halkının kendilerini adeta suçlu hissetmeleri doğru değil.
Bence, Yozgat Valisi Sayın Necati Şentürk, eğer henüz gitmemişse, hiç vakit kaybetmeden Külekçi Köyü’ne gitmeli, hem yaşlı insanlar olduklarını öğrendiğimiz katil zanlısının ailesine, hem de köy halkına moral vermeli. “Bu sizin kabahatiniz değil” demeli. “Hangi anne baba oğullarının bir katil olmasını ister ki? Üzüntünüzü anlıyor ve paylaşıyoruz ama lütfen kendinizi suçlu hissetmeyiniz” demeli. “Onun işlediği bir cinayetten dolayı siz sorumlu tutulamazsınız. Zaten kimsenin sizi sorumlu tuttuğu da yok” demeli.
Bunları söylemekle yetinmeyip, İl Sağlık Müdürlüğü ve diğer ilgili kurumlardan bir uzman heyet oluşturup, katilin ailesine psikolojik destek sağlamalı, gerekiyorsa tıbbî müdahalede bulunulması için talimat vermelidir. Bir katil yüzünden, onun ailesinin ve köy halkının mağdur olmalarına, sıkıntıda kalmalarına engel olmalıdır.
Ceza, sadece suçu işleyene ve suçun işlenmesine yardım edenlere verilir; hiçbir kabahati olmayan insanların dolaylı olarak da olsa ceza görmelerine fırsat verilmemelidir.
Ayrıca, www.kulekci.eu isimli web sitesindeki fotoğraflardan gördüğüm kadarıyla, Külekçi Köyü, Yozgat’ın bütün köyleri gibi güzel bir köy. Camisi ne kadar da güzelmiş. Çeşmesi de öyle. Etraf da hayli yeşillik gözüküyor. Sayın Valimiz, Sayın Kaymakamımız, Sayın Belediye Başkanımız, mahallî basının da desteğiyle, köyün güzelliklerini, varsa bilmediğimiz orijinal değerlerini öne çıkarıp, köyü zan altında kalmaktan kurtarabilir. Bence bunu yapmasında çok büyük fayda var.
Eğer ulusal basından bir münasebetsiz çıkar da, “Validen katilin ailesine ödül gibi ziyaret” türünden salakça bir haber yayınlarsa, merak etmeyiniz, bu tür cahil gazetecilere bizler hep beraber gereken cevabı veririz…
“Bu tür olaylar Yozgat’ın imajını bozuyor” meselesine gelince; evet Yozgat’ın ciddi bir imaj meselesi vardır ama o konuyu ayrı bir yazıda ele alacağız.
Önce, mağdur olan insanların mağduriyetini gidermeliyiz. Lütfen acele ediniz. Geç kalmış olmayalım…
29.03.2011
Toplumda infial uyandıran bu vahşi cinayete dair haberler, bütün ayrıntılarıyla ulusal gazetelerin ve televizyon kanallarının tamamında yayınlanınca, ‘katilin memleketi’ ve ‘öldürülen çocukların gömüldükleri şehir’ durumunda kalan Yozgat’ta halkın üzüntüsü daha da artmış oldu.
Bu üzüntü, katilin doğup büyüdüğü Külekçi Köyü’nde yaşayanları daha derinden etkiledi. Bütün Türkiye’nin nefretle tepki gösterdiği bir katil, kendi köylerinde doğup büyümüş olan bir adamdı. Günahsız 3 küçük çocuğun vahşice öldürülmesine üzülmelerinin yanı sıra, şimdi bir de köylerinin ‘katilin köyü’ olarak anılmasına üzülüyorlardı.
Külekçi Köyü Muhtarı Arif Kaygısız, dipnot.tv’ye yaptığı açıklamada, cinayetin bir vahşet olduğunu, köy halkı olarak şokta olduklarını belirtip, “Kim ister köyünün üç çocuğun katiliyle anılmasını?” diyor.
Fakat bana göre verdiği daha önemli bir bilgi var ki, ben de bu yazıda o hususa dikkat çekmek istiyorum:
Muhtar Kaygısız, cinayetin çözülmesinin ardından, katilin ailesinin apar topar Kayseri’den ayrılıp Yozgat’a dönmek zorunda kaldığını, kimseyle konuşmadıklarını, kimsenin de onların evlerine gitmediğini belirttikten sonra “Biz de köy halkı olarak bu olaydan sonra evimize kapandık. Kimse kimseye gidemez oldu” diyor.
Görüldüğü üzere, ciddi bir psikiyatrik hastalığı olduğu anlaşılan sapık bir katil yüzünden, hem bu konuda hiçbir suçu günahı olmayan ailesi, hem de bütün bir köy halkı mağduriyet yaşamış, sıkıntıya düşmüş durumda.
Oysa hukukta ‘suçun şahsîliği’ prensibi var. Bir kişinin işlediği cinayetten dolayı, onun suça hiçbir şekilde iştirak etmemiş olan yakınları ve çevresi suçlanamaz. Kimse de onları suçlamıyor zaten; ama onlar ister istemez adeta bir suçluluk hissine kapılmış durumdalar. Aile, ‘katilin ailesi’, ‘katilin babası’, ‘katilin annesi’ diye anılmaktan, köy halkı da köylerinin ‘katilin köyü’ diye anılmasından derin bir kaygı duyuyor.
Önce, İstanbul’da yaşayan ve bu sebeple olaya dışarıdan bakabilen birisi olarak şunu belirteyim ki, buralarda hiç kimse Külekçe Köyü’nden bahsetmiyor. Eminim diğer şehirlerde de durum buradakinden farksızdır. Haber bütün gazetelerde ve bütün televizyon kanallarında yayınlanınca, köy halkı, bütün Türkiye’nin köyleri hakkında kötü bir kanaat beslediği vehmine kapılmış olabilirler ama öyle değil. Sokaktaki insanları çevirip “O köy hangi köydü?” diye sorsanız, hiçbirisi “Külekçi Köyü” demez. Herkes işinde gücünde. Hiç kimse, o köyün adını aklında tutmak gibi bir gayretin içinde değil…
İnsanlar, işlenen vahşi cinayeti konuşuyor; bu cinayeti işleyenin nereli olduğunu, hangi köyde doğduğunu değil. Zaten bu büyük bir ilkellik olurdu. Çünkü her gün Türkiye’nin pek çok şehrinde pek çok cinayet işleniyor ve hiç kimse de o şehre ‘katillerin şehri’ ya da katilin doğduğu köye ‘katilin köyü’ demiyor.
Meselâ, daha dün (28 Mart 2011), İstanbul Sultangazi’de 9 yaşındaki küçük bir çocuğu vahşice öldürüp cesedini parçalara ayırdıktan sonra, çocuğun kesik başını, kolunu, bacağını çöp poşetleriyle mahalledeki çöplüklere atmaya çalışan bir üvey anne ve anneanne, polis tarafından yakalandı.
Şimdi bu olaydan hareketle, ‘İstanbul katillerin şehri’ mi denecek? Veya, Sultangazi’de oturanlar evlerine mi kapanacaklar? Şüphesiz ki hayır. Hiç kimsenin aklından böyle mantıksız bir suçlama geçmiyor, geçmez de.
Durum Yozgat için de böyledir. Bu cinayetten dolayı genelde Yozgat halkının, özelde de Çayıralan İlçesi veya Külekçi Köyü halkının kendilerini adeta suçlu hissetmeleri doğru değil.
Bence, Yozgat Valisi Sayın Necati Şentürk, eğer henüz gitmemişse, hiç vakit kaybetmeden Külekçi Köyü’ne gitmeli, hem yaşlı insanlar olduklarını öğrendiğimiz katil zanlısının ailesine, hem de köy halkına moral vermeli. “Bu sizin kabahatiniz değil” demeli. “Hangi anne baba oğullarının bir katil olmasını ister ki? Üzüntünüzü anlıyor ve paylaşıyoruz ama lütfen kendinizi suçlu hissetmeyiniz” demeli. “Onun işlediği bir cinayetten dolayı siz sorumlu tutulamazsınız. Zaten kimsenin sizi sorumlu tuttuğu da yok” demeli.
Bunları söylemekle yetinmeyip, İl Sağlık Müdürlüğü ve diğer ilgili kurumlardan bir uzman heyet oluşturup, katilin ailesine psikolojik destek sağlamalı, gerekiyorsa tıbbî müdahalede bulunulması için talimat vermelidir. Bir katil yüzünden, onun ailesinin ve köy halkının mağdur olmalarına, sıkıntıda kalmalarına engel olmalıdır.
Ceza, sadece suçu işleyene ve suçun işlenmesine yardım edenlere verilir; hiçbir kabahati olmayan insanların dolaylı olarak da olsa ceza görmelerine fırsat verilmemelidir.
Ayrıca, www.kulekci.eu isimli web sitesindeki fotoğraflardan gördüğüm kadarıyla, Külekçi Köyü, Yozgat’ın bütün köyleri gibi güzel bir köy. Camisi ne kadar da güzelmiş. Çeşmesi de öyle. Etraf da hayli yeşillik gözüküyor. Sayın Valimiz, Sayın Kaymakamımız, Sayın Belediye Başkanımız, mahallî basının da desteğiyle, köyün güzelliklerini, varsa bilmediğimiz orijinal değerlerini öne çıkarıp, köyü zan altında kalmaktan kurtarabilir. Bence bunu yapmasında çok büyük fayda var.
Eğer ulusal basından bir münasebetsiz çıkar da, “Validen katilin ailesine ödül gibi ziyaret” türünden salakça bir haber yayınlarsa, merak etmeyiniz, bu tür cahil gazetecilere bizler hep beraber gereken cevabı veririz…
“Bu tür olaylar Yozgat’ın imajını bozuyor” meselesine gelince; evet Yozgat’ın ciddi bir imaj meselesi vardır ama o konuyu ayrı bir yazıda ele alacağız.
Önce, mağdur olan insanların mağduriyetini gidermeliyiz. Lütfen acele ediniz. Geç kalmış olmayalım…
29.03.2011
29.03.2011
OKUR YORUMLARI
Yozgat'ta Günün Haberleri
YOZGAT'TA 5 GÜNLÜK HAVA DURUMU
YOZGAT İÇİN GÜNÜN NAMAZ VAKİTLERİ