Eğer doğduğunuz ve “burası benim memleketim” dediğiniz şehre gerçekten hizmet etmek istiyorsanız, milletvekili olmanız şart değildir.
Bir gazeteciyseniz, çok iyi haberler yaparak Yozgat’a hizmet edebilirsiniz. Bir sivil toplum kuruluşunun mensubu ya da başkanıysanız, faaliyet alanınıza giren konularda yapacağınız çalışmalarla da memleketinize hizmet edebilirsiniz. Bir işadamıysanız, şehrinize yapacağınız yatırımlarla şehrinizin kalkınmasına katkıda bulunabilirsiniz.
Örnekleri çoğaltabilirsiniz.
“Ama milletvekili olarak daha fazla hizmet edilebilir” diyorsanız, bu konuda samimi olduğunuza dair ikna edici örnekler verebilmelisiniz. Yani, “Sen, milletvekili aday adayı olmadan önce Yozgat için ne yaptın ki, milletvekili olduğunda daha fazlasını yapacağını söylüyorsun?” sorusunun sizde tatminkâr bir cevabı olmalı. Lütfen, aşağıdaki basit sorulara cevap vermeye çalışarak kendinizi sınayınız:
Bugüne kadar, ne ölçüde yerel siyaset ürettiniz? Yani, Yozgat’ın hangi yerel meselesine hangi çözümü ürettiniz? “Ben milletvekili olsam, şu meseleyi şöyle hallederdim” dediğiniz bir konu oldu mu? Milletvekili olduğunuzda Ankara’ya götürmeyi düşündüğünüz bir projeniz var mı?
Yozgat nüfusunun yüzde 70’ini oluşturan çiftçilerin sıkıntılarını biliyor musunuz? Biliyorsanız, bu sıkıntılardan hangilerini ne şekilde gidermeyi düşünüyorsunuz?
Kadınlara, gençlere ve çocuklara yönelik, devletin bakanlıklar vasıtasıyla sürdürdüğü kampanyalar ve hizmetler dışında; yani, siz milletvekili olmasanız da zaten yürüyecek olan projeler dışında özel bir projeniz var mı?
Yozgat’ın tarihini merak edip hiç araştırdınız mı? Tarihî süreç içerisinde bu halkın hangi badirelerden geçtiğini biliyor musunuz? Yozgat’ın sosyolojik yapısı, sosyal katmanları, kültürel dokusu hakkında yeterince bilgiye sahip misiniz?
“Yozgat kültürü” denince, arabaşı ve testi kebabı dışında; yani midenize hitap edenlerden başka, zihninizde canlanan kültür unsurları nelerdir? “Yozgat kültürü” ifadesinden ne anlıyorsunuz? Sizce Yozgat kültürü nasıl bir kültürdür?
“Yozgat mimarisi” diye bir konu hiç ilginizi çekti mi? İlginizi çektiyse, şehrin mimarî açıdan seviye kazanması için herhangi bir çalışma yapmayı düşündünüz mü? “Şehir planlaması” konusunda yapmayı düşündüğünüz bir çalışma var mı? Veya bu konu size hiç dert oldu mu?
Milletvekilliği rüyası görmeye başlamadan önce, Yozgat’ın ilçelerini, beldelerini, köylerini gezdiniz mi? Gezdiyseniz, oralarda ne gördünüz? Gördükleriniz size neler düşündürdü?
Bu soruları çoğaltabiliriz ama siz bize kısaca şunu söyleyiniz: Siz, Yozgat’a hizmet etmek ve sırf bunun için milletvekili olmak istediğinizden emin misiniz, Efendim?
Aday adayları için durum böyle de, mevcut milletvekilleri için farklı mı?
Esasında, aday adaylarına yukarıdaki soruları soruyor olmamız, zaten mevcut milletvekillerinin başarısızlığından kaynaklanıyor. Bu durum, ‘sütten ağzı yanan’ seçmenlerin, ‘yoğurdu üfleyerek yemesi’ olarak özetlenebilir… Yozgat milletvekillerinin ‘sorunlara çözüm üretmek’ konusunda yıllardan beri devam eden başarısızlıkları, aday adaylarının mayaladıkları yoğurdu epeyce üflememizi gerektiriyor.
Yeni bir hastane yapılması, ilçelerde yüksek okullar açılması gibi çalışmalar elbette önemlidir; ama kabul edilmelidir ki, günümüzün modern dünyasında bu tür işler artık – haklı olarak- sıradan gündelik işler olarak görülüyor. Çünkü modern toplumlarda sağlık ve eğitim hizmetleri, vatandaşların en tabiî ihtiyaçları olarak kabul ediliyor ve bu ihtiyaçların karşılanması da zaten devletin vatandaşına olan borcunu ödemesi olarak görülüyor. Nitekim bu hizmetlerin bedeli de esasında ‘vergi’ adı altında vatandaştan peşin olarak alınmaktadır. Başka bir ifadeyle, vatandaşlar, canlarını yakan onca vergiyi zaten devlet o hizmetleri gerçekleştirsin diye ödemektedirler…
Esas itibariyle halkın Yozgat Milletvekillerinden beklediği hizmet, Yozgat’ın ilçelerine, beldelerine, köylerine ‘mahallî’ hizmetler götürülmesinden ziyade, bir şehir olarak Yozgat’ın tamamına sıçrama yaptırabilecek, kalkınma hızını yükseltecek etkili ve kalıcı çözümler üretmeleridir.
Milleti uyutmanın kimseye bir faydası yoktur:
Yeni bir hastane kurmak, ilçelere yüksek okul açmak gibi devlet hizmetleri için aslında milletvekillerine ihtiyaç yoktur. Hastane açmayı tek başına bir vali de, yüksek okul açmayı tek başına bir rektör de pekâlâ başarabilir. Beldelerde, köylerde sağlık ocağı açmak da böyledir. Yol, su, kanalizasyon, park, bahçe gibi hizmetler zaten belediyelerin işidir. Üstelik Tarım ve Köyişleri Bakanlığı ile Ulaştırma Bakanlığı’nın ilgili kurumları da bu alanda ciddi katkılarda bulunuyorlar. KÖYDES, BELDES projeleri, Hükümetin uyguladığı ve takibini yaptığı projeler. Köylere Hizmet Götürme Birliği de aynı istikamette çalışıyor. Devlet, her şehirde İl Özel İdareleri kurmuştur ve pek çok hizmet bu kurumların koordinasyonuyla gerçekleştirilir. Ayrıca, yapılan yatırımların pek çoğu aslında Devlet Planlama Teşkilatı tarafından hazırlanan 5 yıllık kalkınma planları çerçevesinde uygulamaya geçirilmektedir. Milletvekillerinin katkısı ise, planlanan bu hizmetleri nadiren öne çekmekten ibaret kalmaktadır.
Yani, devlet çarkı bütün kurum ve kuruluşlarıyla zaten işler haldeyken, milletvekillerinin arada sırada ortaya çıkıp, işleyişteki birkaç pürüzü gidermeleri ya da gidermiş gibi yapmaları, açılışlarda boy gösterip kurdele keserek eserleri sahiplenmeleri, halkın beklentilerini karşılamıyor. Halk, bu hizmetlerden dolayı hükümeti takdir ediyor, milletvekillerini değil…
Yapılan çalışmaları küçümsediğim için yazmıyorum bunları. Elbette bir köye sağlık ocağı açılması, o köydeki insanların gündelik hayatını çok büyük oranda etkiliyor; fakat bir sağlık ocağı açmak için milletvekiline ihtiyaç var mıdır?
Halkın milletvekillerinden temel beklentisi, parça parça değil, topyekûn kalkınma hamlesi başlatmalarıdır.
Öyle projeler hazırlayın ki, şehir olarak topyekûn, hep birlikte, bir bütün olarak kalkınma yoluna girelim. Ufkunuzu, çapınızı, kudretinizi görelim. Sıradan, ‘sade’ vatandaş olarak bizlerden farkınızı ortaya koyun.
Kurdeleyi biz de keseriz…
Bir gazeteciyseniz, çok iyi haberler yaparak Yozgat’a hizmet edebilirsiniz. Bir sivil toplum kuruluşunun mensubu ya da başkanıysanız, faaliyet alanınıza giren konularda yapacağınız çalışmalarla da memleketinize hizmet edebilirsiniz. Bir işadamıysanız, şehrinize yapacağınız yatırımlarla şehrinizin kalkınmasına katkıda bulunabilirsiniz.
Örnekleri çoğaltabilirsiniz.
“Ama milletvekili olarak daha fazla hizmet edilebilir” diyorsanız, bu konuda samimi olduğunuza dair ikna edici örnekler verebilmelisiniz. Yani, “Sen, milletvekili aday adayı olmadan önce Yozgat için ne yaptın ki, milletvekili olduğunda daha fazlasını yapacağını söylüyorsun?” sorusunun sizde tatminkâr bir cevabı olmalı. Lütfen, aşağıdaki basit sorulara cevap vermeye çalışarak kendinizi sınayınız:
Bugüne kadar, ne ölçüde yerel siyaset ürettiniz? Yani, Yozgat’ın hangi yerel meselesine hangi çözümü ürettiniz? “Ben milletvekili olsam, şu meseleyi şöyle hallederdim” dediğiniz bir konu oldu mu? Milletvekili olduğunuzda Ankara’ya götürmeyi düşündüğünüz bir projeniz var mı?
Yozgat nüfusunun yüzde 70’ini oluşturan çiftçilerin sıkıntılarını biliyor musunuz? Biliyorsanız, bu sıkıntılardan hangilerini ne şekilde gidermeyi düşünüyorsunuz?
Kadınlara, gençlere ve çocuklara yönelik, devletin bakanlıklar vasıtasıyla sürdürdüğü kampanyalar ve hizmetler dışında; yani, siz milletvekili olmasanız da zaten yürüyecek olan projeler dışında özel bir projeniz var mı?
Yozgat’ın tarihini merak edip hiç araştırdınız mı? Tarihî süreç içerisinde bu halkın hangi badirelerden geçtiğini biliyor musunuz? Yozgat’ın sosyolojik yapısı, sosyal katmanları, kültürel dokusu hakkında yeterince bilgiye sahip misiniz?
“Yozgat kültürü” denince, arabaşı ve testi kebabı dışında; yani midenize hitap edenlerden başka, zihninizde canlanan kültür unsurları nelerdir? “Yozgat kültürü” ifadesinden ne anlıyorsunuz? Sizce Yozgat kültürü nasıl bir kültürdür?
“Yozgat mimarisi” diye bir konu hiç ilginizi çekti mi? İlginizi çektiyse, şehrin mimarî açıdan seviye kazanması için herhangi bir çalışma yapmayı düşündünüz mü? “Şehir planlaması” konusunda yapmayı düşündüğünüz bir çalışma var mı? Veya bu konu size hiç dert oldu mu?
Milletvekilliği rüyası görmeye başlamadan önce, Yozgat’ın ilçelerini, beldelerini, köylerini gezdiniz mi? Gezdiyseniz, oralarda ne gördünüz? Gördükleriniz size neler düşündürdü?
Bu soruları çoğaltabiliriz ama siz bize kısaca şunu söyleyiniz: Siz, Yozgat’a hizmet etmek ve sırf bunun için milletvekili olmak istediğinizden emin misiniz, Efendim?
Aday adayları için durum böyle de, mevcut milletvekilleri için farklı mı?
Esasında, aday adaylarına yukarıdaki soruları soruyor olmamız, zaten mevcut milletvekillerinin başarısızlığından kaynaklanıyor. Bu durum, ‘sütten ağzı yanan’ seçmenlerin, ‘yoğurdu üfleyerek yemesi’ olarak özetlenebilir… Yozgat milletvekillerinin ‘sorunlara çözüm üretmek’ konusunda yıllardan beri devam eden başarısızlıkları, aday adaylarının mayaladıkları yoğurdu epeyce üflememizi gerektiriyor.
Yeni bir hastane yapılması, ilçelerde yüksek okullar açılması gibi çalışmalar elbette önemlidir; ama kabul edilmelidir ki, günümüzün modern dünyasında bu tür işler artık – haklı olarak- sıradan gündelik işler olarak görülüyor. Çünkü modern toplumlarda sağlık ve eğitim hizmetleri, vatandaşların en tabiî ihtiyaçları olarak kabul ediliyor ve bu ihtiyaçların karşılanması da zaten devletin vatandaşına olan borcunu ödemesi olarak görülüyor. Nitekim bu hizmetlerin bedeli de esasında ‘vergi’ adı altında vatandaştan peşin olarak alınmaktadır. Başka bir ifadeyle, vatandaşlar, canlarını yakan onca vergiyi zaten devlet o hizmetleri gerçekleştirsin diye ödemektedirler…
Esas itibariyle halkın Yozgat Milletvekillerinden beklediği hizmet, Yozgat’ın ilçelerine, beldelerine, köylerine ‘mahallî’ hizmetler götürülmesinden ziyade, bir şehir olarak Yozgat’ın tamamına sıçrama yaptırabilecek, kalkınma hızını yükseltecek etkili ve kalıcı çözümler üretmeleridir.
Milleti uyutmanın kimseye bir faydası yoktur:
Yeni bir hastane kurmak, ilçelere yüksek okul açmak gibi devlet hizmetleri için aslında milletvekillerine ihtiyaç yoktur. Hastane açmayı tek başına bir vali de, yüksek okul açmayı tek başına bir rektör de pekâlâ başarabilir. Beldelerde, köylerde sağlık ocağı açmak da böyledir. Yol, su, kanalizasyon, park, bahçe gibi hizmetler zaten belediyelerin işidir. Üstelik Tarım ve Köyişleri Bakanlığı ile Ulaştırma Bakanlığı’nın ilgili kurumları da bu alanda ciddi katkılarda bulunuyorlar. KÖYDES, BELDES projeleri, Hükümetin uyguladığı ve takibini yaptığı projeler. Köylere Hizmet Götürme Birliği de aynı istikamette çalışıyor. Devlet, her şehirde İl Özel İdareleri kurmuştur ve pek çok hizmet bu kurumların koordinasyonuyla gerçekleştirilir. Ayrıca, yapılan yatırımların pek çoğu aslında Devlet Planlama Teşkilatı tarafından hazırlanan 5 yıllık kalkınma planları çerçevesinde uygulamaya geçirilmektedir. Milletvekillerinin katkısı ise, planlanan bu hizmetleri nadiren öne çekmekten ibaret kalmaktadır.
Yani, devlet çarkı bütün kurum ve kuruluşlarıyla zaten işler haldeyken, milletvekillerinin arada sırada ortaya çıkıp, işleyişteki birkaç pürüzü gidermeleri ya da gidermiş gibi yapmaları, açılışlarda boy gösterip kurdele keserek eserleri sahiplenmeleri, halkın beklentilerini karşılamıyor. Halk, bu hizmetlerden dolayı hükümeti takdir ediyor, milletvekillerini değil…
Yapılan çalışmaları küçümsediğim için yazmıyorum bunları. Elbette bir köye sağlık ocağı açılması, o köydeki insanların gündelik hayatını çok büyük oranda etkiliyor; fakat bir sağlık ocağı açmak için milletvekiline ihtiyaç var mıdır?
Halkın milletvekillerinden temel beklentisi, parça parça değil, topyekûn kalkınma hamlesi başlatmalarıdır.
Öyle projeler hazırlayın ki, şehir olarak topyekûn, hep birlikte, bir bütün olarak kalkınma yoluna girelim. Ufkunuzu, çapınızı, kudretinizi görelim. Sıradan, ‘sade’ vatandaş olarak bizlerden farkınızı ortaya koyun.
Kurdeleyi biz de keseriz…
07.02.2011
OKUR YORUMLARI
Yozgat'ta Günün Haberleri
YOZGAT'TA 5 GÜNLÜK HAVA DURUMU
YOZGAT İÇİN GÜNÜN NAMAZ VAKİTLERİ
ABDÜLKADİR ÇAPANOĞLU
25.02.2011 16:44:00Taziye evleri gibi çok hassas aynı zamanda da örf ve adetlerimizle, aile , eş, dost, komşu hatırı ve saygısı ile hiç ilgisi olmayan bu konuyu gündeme getirerek hassasiyetlerini dile getiren Sayın Memduh beye,Asım beye ve Kadir beye çok teşekkür ederim.Yaşayan ama zamanla da unutturulmaya çalışılan bu güzel ve milli hasletlerimizin önemini değerli hocam Prof.Öcal Oğuz köşesinde sık sık dile getiriyor.Umut ederim ki gençlerimizde bu konuda duyarlı olurlar.Bu vesile ile sayın hemşerilerimizden benimde bir istirhamım olacak.Dedelerimizden hepimize büyük bir hediye olarak kalan Çapanoğlu Camiinin ismi ,Çapanoğullarını Yozgat’ta unutturmak için bir dönem Büyük cami olarak değiştirildi ve kullanıldı.Bunu kasıtlı olarak yapanlara yinede intizar etmiyoruz.Allahın affı onların üzerine olsun.Lütfen hiç olmazsa bundan sonra Çapanoğlu camii diye anılmasını değerli hemşerilerimizden hassaten istirham ediyoruz.Saygılarımla
Kadir YILDIRIM
24.02.2011 14:23:00Menduh Bey çok güzel yazmışınız.İlke perşembe yapılan helva allının celalin dükkanın arada duran hamallar ve amelere dağıtılır mahelle camiinde ve büyük camide öğlen namazından çıkan cemaate dağıtılırdı. Mis gibi teryağlı un helvası eskiden düğünüzmüde cenazemizde güzeldi şimdi herşey oyuncak oldu.
Memduh ÜNAL
23.02.2011 10:55:00Asım Bey Kardeşim siz her nekadar Sürur Bey'den ricada bulunsanızda haddim olmayarak olsada sizinle Yozgatmerkezde vefaat eden bir hemşehrimizin ardından yapılan Cenaze ve Başsağlığı hakkında bundan 15 yıl öncesine kadar yaşatılanları aktarmak isterim. Bir mahallede bir ölüm olayı vukuu bulduğunda yakın akrabaları ve cenaze sahibi tarafından cenaze yıkanmadan önce mahalle camiinde mahalleliye duyrulmak üzere sela verilir daha sonra büyük camiden verilen sela ile çarşı esnafından ve diğer mahallelerdeki yakınlarınında cenazeden haberdaro lması sağlanırdı. Daha sonra mahalle camiindeki gasilhanede yıkanan cenaze yakın akraba ve yakın komşuları tarafından büyük camiye getirilir. Öğle namazına kadar olan sürede cenaze yakınları cenazeyi borçlu yatırmamak adına varsa borçlarını veririlerdi öğle namazı kılındıktan sonra cenaze gömülmek üzere mahallesine en yakın mezarlığa götürülür. Cenaze gömüldükten sonra cemaat cenaze yakınları ile cenazenin çıktığı ev önüne gelir orda okunan dualardan sonra cenaze sahibine sıkıntı vermeden memur dairesine esnaf ve tücaarda çarşıdaki işinin başına dönerdi.Cenaze yakınlarına başsağlığı dilemek isteyen yakınları veya tanıdıklarının devlet dairesinde çalışanlarının veya esnafın çalışma saatlerinden mahrum kalmaması adına mahalle camiinde akşam namazına mütekiben toprak mevlidi okutulur. Bu mevlide başsağlığı dilemek üzere gelinir ve mevlitten sonra cami bahçesinde başsağlığı dilendikten sonra cenaze evine geçmek isteyenler eve geçer diğerleri kendi evlerine giderdi. Cenaze evine yakın komşu ve akrabalar bir sıra ve düzen üzerine yemek getirirler esnaftanda kıymalı pide gönderenler olurdu. Daha sonra cenaze evinde ilk perşembesi denilen ve helva yapılan günde hanımlar cenaze evinde toplanır ve helva için gelen hanımlar şeker ve un getirerek helvanın cenaze sahibi dışında yapılmasını sağlarlardı ki cenaze yakınlarının gelenlere böyle kederli bir günde yemek vermesi ayıba kaçardı.(Yemek ziyafeti düğün ve sünnetlere hastı) Böylece şeker ve helva getirenlerde bir sevaba girmenin hazzını duyarlardı.Helvadan sonra hanımlar dağılırken başsağlığını diler ocağın tütmesini temenni ederlerdi ki yozgatlı için bir cenazenin ardından bir ocağın sönmesi yani evin kapanması çok hüzünlü bir haldi. Eskiden böyleydi ama şimdi şartlar ve kentteki değişim sonucu sanırım değişim olmuştur. Allah hepinize uzun ömürler versin hayırlı ve imanlı ölmek nasip etsin.
Asım
18.02.2011 15:02:00sürur bey sizden Yozgat kültüründe bugüne dek hiç yeri olmayan yozgat gelenek görenek ve ananelerine uygun düşmeyen yalnızda güneydoğu illerimizden bir kaçında görülen "TAZİYE EVLERİ" konusunu işlemenizi isterim.Zira taziye evleri yapmak hayırseverlik ilan edildi. Yani ölüm bizim ama bzim eve taziye ve yas almak için acımızı paylaşmak için gelmeyin taziyenizi mezarlıkta paylaşın ölüde acımızda mezarlıkta kalsın eve götürmeyeleim zihniyeti nerden çıktı anlamadım?
Dermani
18.02.2011 14:53:00hemşehrilerimizin ve Yozgatlının makus talihinin kısır döngüsü ancak bu kadar temiz bir dille bukadar güzel anlatılabilir işte size merhum abbas sayardan bedava şiiri
Bedava
Dağ başında karaçalı
Çaput bağlamak bedava
Felek gözün kör olsun
Oturup ağlamak bedava
Kısmet vermiş aşktan yanı
Seven kim sevilen hani
Sözün kısacası yani
Gönül eğlemek bedava
Üzülmesi yoğa vara
Zaten talihçeğiz kara
Kuru kuru bulutlara
Umut bağlamak bedava
Emreğliyor ayak başa
Söz getirme göze kaşa
Müjde olsun dağa taşa
Derdin söylemek bedava