Yozgata traktörü ilk kez, 11 aylık Yozgat Valiliği sırasında İhsan Sabri Çağlayangil getirmiş.
Çağlayangil, 3 padişah görmüş; Atatürkle, Celal Bayarla, Adnan Menderesle, Süleyman Demirelle, İsmet İnönüyle, Kenan Evrenle devlet tecrübesi yaşamış; Emniyet Genel Müdürlüğünün çeşitli kademelerinde görev yapmış; Çalışma Bakanlığı, Dışişleri Bakanlıkları, Cumhuriyet Senatosu Başkanlığı ve son olarak 6 ay süreyle Cumhurbaşkanı vekilliği yapmış bir isim
Hatıralarını, Tanju Cılızoğlunun yayına hazırladığı bir kitapta toplamıştı. Ben, 1990 yılında Yılmaz Yayınlarından çıkmış olan üçüncü baskısını okumuştum.
İhsan Sabri Çağlayangil, bu kitapta, Yozgata traktörü nasıl getirdiğini de anlatıyor.
1949 yılında İçişleri Bakanı Emin Erişirgil, valileri gençleştirme kararı alır. Yetenekli genç elemanları vali olarak tayin ediyor. Çağlayangil, o günlerde Emniyet Genel Müdürü Yardımcısı. Bir Yardımcı daha var, o da Sebati Ataman. Ataman Muğla Valisi olarak atanırken, valilik bekleyen Çağlayangil, Tetkik Heyeti Reisliğine getirilir.
Buna içerleyen Çağlayangil, itiraz eder. Okuyalım:
kalktım, kendilerine müracaat ettim. Beni niçin vali yapmadınız? diye. Bana, Seni beğeniyorum. Bana lazımsın. Seni daha iyi bir göreve verdim dedi.
Ben, tatmin olmamıştım. Mumla vali ararken beni vali yapmamanızın bir nedeni olmalı dedim. Bana, bu ısrarım üzerine, şu yanıtı verdi:
Sen, sabahları geç geliyorsun. Disiplinsizsin. Ben de sabahları geç geliyorum; ama sen, disiplin tanımazsın. Bir de doğrusu şu ki, sen çapkınsın.
Adamakıllı kızmıştım. Ben makamımda daktilo ile (sekreterle) basılmadım deyiverdim. Bakan da bana kızdı, bağırdı. Ben de ona daha yüksek sesle konuştum; kapısını çarptım, çıktım.
Emin Erişirgil, Niğdeliydi. Maarif Vekaleti Müsteşarı ve lise öğretmeniydi. Sonra mebus oldu, daha sonra da bakan. Ben, bakanla tanıştığım gece, Sait Nacinin evine, yemeğe davetliydim. Arabama bindim, Saraçoğlu Mahallesine gittim. Sait Nacinin evine girdim. Sait Naci, Koş, seni telefonla bakan arıyor dedi. Bakanla telefonla konuştum. Bana, Sayın Çağlayangil, Yozgat Valiliğini kabul eder misiniz? dedi. Ben de kendisine, Benim coğrafi şartım yoktur dedim. İki derece düşerek, 90 Lira ile Yozgata vali olarak gittim. Yozgatı kimse kabul etmemiş.
Buradan anlıyoruz ki İçişleri Bakanı Emin Erişirgilin, aralarındaki o kavgaya rağmen İhsan Sabri Çağlayangili valiliğe atamasının sebebi, Yozgata vali olmayı kimsenin kabul etmemiş olması
Çağlayangilin, vali olduktan sonra Yozgata dair ilk intibası da şöyle olmuş:
Yozgata geldim. 11 bin nüfuslu bir köy. Bir vali konağı var, bütün Yozgatı satın alır. İpek perdeler, Hereke ipek halıları
Gelelim, traktör konusuna
Çağlayangil, bu konudaki teşebbüsünü ve akıbetini şöyle anlatıyor:
Yozgat, çok fakir. Yozgatın karşısında Kırşehirin Çiçekdağı kasabası bulunuyor. Çiçekdağının içinde de Malya Devlet Çiftliği var. Oradan ne zaman geçsem, ekinler gümrah. (Bol, gür.) İçinden süvari, atla geçse görülmez. Bizim Yozgatın tarlalarında ekini karışla ölç... Çiftlik müdürüne gittim. Bu iş nasıl oluyor? dedim. Bana şunları söyledi:
Ben, Dry Farming yapıyorum. Yani kuru ziraat. Traktörle çalışıyorum. Kar yağıyor, eriyor. Sürüyorum. Tam tavında sürüyorum. Nem, içerde kalıyor. Bu, nemi tutuyor, ekini bu hale getiriyor. Siz, traktörle çalışmıyorsunuz, onun için sizinki olmuyor.
Ben, alacağımı almıştım. Döndüm, Ziraat Müdürü ile olayı inceledim. Karabasanla yapılan ziraatte sabanı öküzler çekiyordu. Öküzler, kıştan aç çıkıyorlardı. Yorgun ve bitkinlerdi. Bu yüzden, toprak tavında iken öküzler tavında olmadığı ve kuvveti kalmadığı için toprak iyice sürülemiyordu. Öküz tava gelinceye kadar da iş işten geçiyordu.
Araştırdım. Bizim Yozgat topraklarını süren öküzleri satsak, yerine traktör almamız mümkün. Bu traktörün işini yapan öküzlerin bedeli, traktörün bedelinden fazla... O zamanlar traktör, 8 bin Lira. Ben, Arşimet gibi Buldum! dedim.
Öküzleri sattırırım. Köyün ne kadar traktöre ihtiyacı varsa, temin ederiz. Bir çift öküz, o zamanlar 150 Lira. (Devamı 17. sayfada)Yanıma Özel İdare Müdürünü, Ziraat Müdürünü aldım. Köy köy dolaşıp bu buluşumu anlattım. Köylüler dinliyor, haklısın diyorlar ama Hadi verin öküzleri, satalım; köye ortak traktör alalım dediğimde Olmaz Beyim diyorlar. Niye? dediğimde Öküz, benim damımda. İstediğimde çıkarırım, istediğimde çıkarmam. Bir traktörün peşinden bütün köy koşacak.
Baktım ki köylüden tepki geliyor; yapmayacaklar. Ben de aklıma koyduğumu yapacağım. Çünkü inanıyorum yapılacak olana. Ziraat Müdürüne döndüm, Özel İdare alsın traktörü. Siz de kira ile sürün bu toprakları dedim. Her ikisi de, Bizim mevzuat, buna uygun değil. Vali olarak, vilayet olarak bunu yapamayız dediler.
Ben, aklıma takmıştım. Bu işi mutlaka yapmak istiyordum. Nasıl olur, inceledim. Özel İdare ile köylü, bir birlik kurarsa olur dediler. O birliği kurdum. Ziraat Bakanı Cavit Orala gittim. Derdimi anlattım. Kendisi bana, Sen ne anlarsın traktörden, tarımdan? Vilayeti traktör çöplüğüne çevireceksin. Kolay iş mi? dedi. Yaralarıma merhem olmadı.
Oradan İçişleri Bakanı Emin Erişirgile gittim. O da ağız birliği etmişcesine Tarım Bakanının dediklerini tekrarladı.
Sen ne anlarsın bu işten!
Yaparım Yapmak istiyorum. Bu halkın yoksulluğu, ancak bu yolla düzelir dedim. Benim ısrarım üzerine, Hocaya git ama benim gönderdiğimi söyleme dedi. Şemsettin Günaltay Hocaya gittim. Başbakan. Benim sözümü hiç kesmeden dinledi. Ne mezunusun sen? dedi. Hukuk dedim. Kendine güveniyor musun? Güveniyorum dedim. Kalem Mahsus Müdürünü (Özel Kalem Müdürünü) çağırdı. Bana Zirai Donatım Kurumu Umum Müdürünü bulun dedi. Buldular, telefonla konuştu.
Sana Yozgat Valisini gönderiyorum. Ne istiyorsa ver dedi. Çok sevindim ve sevinçle gittim. Özel İdaremin de parası var. Yozgata gittiğimde görevi devraldığım vali Osman Şahinbaş, iş yapmamış, parayı saklamış. 50 traktör istedim. Umum Müdür, veremem dedi. Bütün Türkiye için elimde 75 traktör var. Sana ancak 25ini veririm. 25 gün sonra gel. Ziraat Bankasına da parasını yatır. Paranın hepsini de istemez. Sekizde birini yatır, gerisini taksitle ödersin dedi.
Dediklerini yaptım. Massey Ferguson kırmızı traktörler, Yozgata geldi. Onları gelin gibi süsledik. Vilaetin önüne dizdik. Yukarıdan, odamdan izliyorum. Köylüler, müthiş ilgileniyorlar. Gelip soranlar oluyor. Satayım sana diyorum, almak isteyenlerin parası yok. Tarlayı süreyim diyorum, Bir benim için köye gelmezsin ki diyor. İçeriden, dışarıdan engelleniyorum. Köylüsü, memuru, herkes bana karşı.
Toprağın tav zamanı geldi. Aldım iki traktörü, Sorguna gittim. Köyün birine vardım. Muhtarı buldum. Burada dul, tarlası olan, marabacı kimse var mı? dedim. Bir kadın var dedi. Hiç unutmam, kadının tarlası, 40 dönüm. Bir-iki saatte tarlayı sürdük. Köyden çıkıp gideceğiz. Köylü, sürülüşü gördü. Hayran
Şaşkın
İkircikli
Bu defa yoluma çıktılar. Bırakmayız bu traktörleri dediler. Kalsın, sizde süreyim toprağınızı dedim. Pazarlık yaptık. Ben, dönümüne 300 kuruş istedim. 250 kuruşa anlaştık. O da yarısı peşin, yarısı harmana veresiye
Traktörleri bıraktık ve köylüler, traktörleri kapıştılar. Benim istediğim de o ve traktörle sürülen yerlerin hepsinde ekinler, Malya Çiftliğinin ekinleri gibi oldu.
Yozgatta 11 ay kaldım. Beni Antalyaya tayin ettiler. Benden sonra gelen vali, Vilayet bu işle uğraşmaz demiş, traktörleri taksitle satmış ama Yozgata da böylelikle traktör girmiş oldu.