CİNAYET KAN DÖKMEDEN DE İŞLENİR

Ancak bu kadar olurdu.  

Bir musibet ancak bu kadar hafife alınabilirdi.

Bir bela ancak bu kadar zevkle, eğlenerek, oyunlar ve çalgı çengi eşliğinde keyifle karşılanabilirdi.

Özel ulaklarla davetiye gönderilip; nişan ve  düğün törenlerinde en hatırlı misafir muamelesi yapılarak, ona baş köşeler tahsis edildiğine şahit olduk

Gözlerimize inanamadık, aklımız almadı.

Hatta onunla kol kola, omuz omuza halaylar çekildi, çiftetelli çiftelendi, yanak yanağa dansedildi. Daha da ileri gidilip öpüşüldü koklaşıldı, ısırma şımarıklığına varacak kadar laubalileşildi.

Sanki hiçbirşeyin onsuz tadı olmayacakmışcasına...

Hani yapmayın, etmeyin, gitmeyin, durun denildi ya?

İllaki çıkıntılık yapacaklardı donun alt bezeğinden pırtıp düşen fırlama taifesi!

Davul zurna ekipleri gözle görünmeyen bu hatırlı belayı karşılarken, O BELA DA bu kopuklarla birlikte coştu ve çoluk çocukla, gençlerle yaşlılarla, cinsiyet ayırmadan ortalık yerde buluştu.

Bin yıllık hasretliğine kavuşmuş gibi ona sarılan sarılana, kucaklayan kucaklayana!

Her dokunuşta çoğalıp, her elleşildiğinde birinde bir diğerine kopyalanıp çoğalarak; neredeyse girmediği cadde, uğramadığı sokak, sırnaşmadığı site, kollamadığı apartman, alışveriş etmediği işyeri, koklamadığı park, duraklamadığı park yeri, gölgesinde serinlemediği ağaç dibi ve hatta su içmediği pınar başı kalmadı.

Klonlayıcıları ise; hiçbir bilgi birikimi bulunmayan, az biraz mürekkep yalamışsa bile magandaca yaşamayı tercih eden iki ayaklı laboratuvarlar oldular.

************

Devletin bu bela ile mücadele metotları çeşitli mahfillerce ve bazen insaf kantarının topuzu kurcalanarak kaçırılıp küçümsense de; genel kanaat BELİNİ KIRMAK ÜZEREYİZ görüşünü hâkim kılmaya başlamıştı.

Yasaklar ve yasağın hedef kitlesi zaten çok hoplayıp, şuursuzca sağda solda “sürtmesi” mümkün olmayan kesim olmasına rağmen edebi gereğince; madem ki böyle münasiptir diyebilen, gerek 65 yaş üstü ve gerekse kronik rahatsızlıkları olan bizler aylarca evlerimizde çakılı kaldık.

Ağzını burnunu adam gibi kapat!

Azıcık geri çekil ya da ileride dur!

Temizlik konusunda da biraz hassas davranmaya gayret et!

Serbest bırakılan kesimden istenenler de sadece bunlardı.

Yahu sadece ve en kolay yapılabilecek insani üç şey!

Birbirinizin ağzına yüzüne solumayın!

Mesafeli durun!

Temiz olun!

Sonra da gidin işinize gücünüze bakın...

Ama nafile... Dinlemediler dinletilemedi ve iş çığırından çıktıktan, ay bacayı aştıktan sonra onlara da yasaklar kondu.

Hepimizin bildiği gibi ve sebepleri hakkında çeşitli spekülasyonların yapıldığı o yasakların kalkması üzerine de ip koptu.

Evet... İpini koparan; ağıldan fırlamışçasına saldı kendini!

Boynuzlarının ve oralarının buralarının gicişen kısımlarını sürtmeye başladılar taşa, dala, budağa, çöpe, çubuğa, çalıya, duvara velhasıl sert bulduğu her yere ve her şeye!

Kanattırmanın mazoşistçe zevki varmış demek ki...

Arabeskle coşup, gırtlağında sesi kırk çatal çıkan kıçı kırık sanatçı müsveddelerini dinlerken kendilerini yerden yere atanlarla hiç bir farkları yoktu bu fırlamaların...

Aynen sahnedeki züppeye kendini öptürebilmek için birbirini ezen anasının kızlarıyla, zilli tilkilere dokunabilmek için birbirine racon kesen madde kullanıcı kaşı çentikli babasının veletleri misali...

Tam da gözüyle görmediği için varlığına kafasının basmadığı belaya karşı, yengeç gibi yürüyüp omuzlarını kaldırarak yarım daire yaylanmasıyla yürüyen höööt ürkekleri, boşluğa doğru meydan okuyup, göremedikleri belayı önce ellerine ve ağızlarına aldılar, sonra taşıdılar ve nihayet her yere ve her kesime yaydılar.

Biz âciz kaldık ve onların taammüden öldürmeye kasıt suçu mesabesinde olduğunu düşündüğüm bu davranışlarını durduramadık.

Yalvardık, dil döktük...

Siz aslansınız, siz kaplansınız, siz en cins itlersiniz...

Size bi şey olmaz olmamasına da; arada bizi kaynatırsınız demekten dilimizde tüy bitti.

Bilcümle kabarık ağzı salyalı vahşi hayvana benzetmemizden aldıkları haz ile daha da coştular, tepindiler, tepiştiler ve kendilerine bulaşan melaneti toplumun her kesimine yapıştırdılar.

Ne sağlık câmiasının cansiperâne ve ölümüne mücadelelerine saygı gösterdiler, ne de bize zarar vermeyin bari diye her dilde yalvaran ve bazen de hakaret edenlere kulak verdiler!

Ama dedik a...

Benzetilmekten hoşlandıkları hayvanların içgüdülerinde vahşet var! Aynen o hayvanların, bir yerlerinde illaki kuduz mikrobu sakladıkları gibi umursamaz idiler.

Onlar artık günden güne birer virüs taşıyıcısı olmuşlardı tınmadan, umursamadan ve vicdansızca!

Virüsün varlığına hiç inanmadan ve sahiden var ise de bize bi şey olmaz aymazlığıyla!

************

Yozgat!

Eğitimde iller arasındaki başarı sıralamasında plaka kod numaranın üstüne çıkmamakta direnirsin.

Ekonomik anlamda kuş uçmaz, kervan geçmez diyarlardan da ülkenin tam göbeğinde olmana rağmen geri sıralarda kalmak seni hiç rahatsız etmez.

Nüfusunun her yıl yüzde onunu dışarıya kaçırırsın.

Uzamayı bir türlü beceremez sürekli kısalırsın.

Üretmeye üşenir, tüketmenin türlü tombalaklarını aşmayı nasıl ve ne pahasına olursa olsun becerirsin.

İhracatta iller arasında son sıralarda kalmak sana koymaz!

Ammaaaa!

Maşallah ilvanda da, tozsuz yele karşı kabadayılıkta da bir numara olduğunu bilirdik de; sonuçta bir şampiyonluğa koşabileceğin ve birinciliğe aday olacağın hiç aklımıza gelmezdi.

************

Doğuş; dünyadan âhirete gidiş yolundaki bir nefeslik duraktır.

Kimimizin ciğerleri kalaycı körüğü gibi uzuuuunca çeker soluğunu ve geç bitirirken, kimimizinki de pörsük şişirtlek gibi çabucak sönüverir!

Velhasıl takdirin tecellisinde sebepler olacak ve senin film burada bitti denecektir bir gün...

Âmennâ!

Ama kural tanımaz alçakların tedbirsizliğinin ceremesini masumlar çekerek nefesleri bitecekse lanet olsun o “bi şey olmaz”cı şerefi kırıklara!

************

Evet... Sıranın kime geleceği belli değil dostlarım!

Allah hepimizin yardımcısı olsun.

Bu anlamda helalleşmek mümkün müdür?

Yeri gelmişken belirtmek isterim ki; kaderimin elimde olmayan ve iradem dışındaki senaryosu içinde; hayatımda mecburen ve tabii olarak yer alanların İSTİSNALARI hariç olmak kaydıyla; DOSTLUĞA KENDİ SEÇTİĞİM ve veya beni dostluk dairesinde sayan tüm AHBABA hakkım varsa şayet; her türlü helaldir vesselam!