Olmadı Sayın Cumhurbaşkanı!
Anlaşılmaz olmak ve dahi, üstü örtülü kalmış, müzelik ne de çok arabî tamlama biliyor dedirtmek için TECDÎDEN TEFESSÜR demeliydiniz.
Bakın ne kadar fincancı katırını ürküttüğünüzün farkında mısınız?
Sizinle benim, fikren bağdaştığımız durum nadirattandır.
Bu son durumda bana; hah, şimdi oldu! dedirttiniz ama aynı anda, amanın o da ne?
Ne de çok muhafazakâr varmış. (burada tutucu kelimesi yeterdi belki ama ne olur, ne olmaz)
Din ve bilhassa İslam Dinine dair ne duyarsa duysun, anında ilericilik adına aşağılayıcı bir üslup gevelemeye başlayan ateist takımı da dâhil olmak üzere, daha düne kadar tv ekranlarında hikâyetörlük yapan paralı ağlamacı ve bedava ağlatıcı palavracılara veryansın edenler bile patladı
NE DEMEK GÜNCELLEME? SEN NE DEMEK İSTİYORSUN? Çığlıkları arasında, Mekkenin müşriklerinin atalarının dini elden gidecek korkusunun aynısını; şimdilerdeki adetlerden oluşan dinin dindarlarına yaşattınız!
İşte bu güncelleme lafını; az biraz anlaşılmaz kılıkta sunmalıydınız: Mesela, bana göre; TECDÎDEN TEFESSÜR tamlaması cukkadanak otururdu.
Yeniden yorumlama, yenileştirilerek yorumlama, çağa göre anlamlandırma! Hani o müceddit arayışları vardı ya? İşte tam da o arayışlar, tüm lüzumuna rağmen bu güncelleme lafınızdan sonra, SIRF MUHALEFET OLSUN da NE SAÇMALARSAM SAÇMALAYAYIM, saçmalamacılığına dönüşüverdi.
Oysa biz mezhep çekişmelerinden memnunduk!
Peygamberimizin vefatını takiben başlayan SİYASÎ çatışmalar ve Hz. Ömerin katli ile devam eden süreçte; bilgi eksiğini gidermek için âlimlerin görüşleri (fetvaları) ile başlayan YORUM FARKLARI bizi KAN DERYASINA GÖTÜRDÜKÇE KEYFİMİZ TAVAN YAPIYORDU. Ha o dönemde Ehl-i Beyt, ha bu dönemde mâsum çocuklar!
Bir günde Allahu Ekber nidalarıyla 70 000 (yetmiş bin) kelle kesilmesini telin edip de, Emevi zihniyetini tenkit eden gördünüz mü? Adamlar cuma namazının şekliyle ve cumanın anlamıyla oynamışlar ne gam Bizim bir de o adam(!)lara hazret-i katil demediğimiz kalmıştı.
Herhangi bir mezhebe mensup olanlar, diğerini önce aşağılıyor, sonra dışlıyor, daha sonra din dışı ilan ediyordu. Ne de güzel bir karmaşa ve ne de hoş bir kan içme bahanemiz var idi.
Yetinmeyip tarikatlar türettik.
Şeyhlerini günde 24 000 (yazı ile yirmidörtbin) kez Peygamberimizin başına musallat edip, Allah adına dünyayı yönettirdik. Gavslarımız, bizim adımıza tahsis ettirdiği anahtarlarımızı, kendilerine tabi olmamız kaydıyla ellerinde şıngırdatırken, şimdi sizinki de iş mi yani?
Onlar, Kuransız İslâm ile canlarının istediği şekilde fink atıyor, tayy-i zaman ve de tayy-i mekân ede ede dünyayı ve âhireti âbad ediyorlardı.
Onlar, Allahın yeryüzündeki tüm işlerini ŞİRK OLDUĞUNU BİLE BİLE kendilerinin yürüttüğüne inandırdıkları müritleriyle mutluydular.
Hatta; yahu bu hadis uydurmadır baksanıza Kuran-ı Kerim ile çelişiyor diyecek oldunuz mu, birisi ya da birileri çıkıp; bir de Kuran Müslümanlığı sapıklığı çıktı diyebiliyordu.
Güncelleme imiş! Adam ASRA GÖRE TECDİD der bari!
Bediüz-zaman, gavsıl-âzam, şeyhül-ekber, seeyidül-küberâ, şerîfüs-salih ne aradın da bulamadın a iki gözüm?
Kadını önce mescitlerden, sonra ticaretten, sonra toplumdan, daha sonra da ilim kurumlarından uzaklaştırıp dört duvar arasına sokarak 6 (altı) yaşında iken evlendirilmesinde sakınca görmeyen kafaların hâkimiyeti ile TECAVÜZE UĞRAMIŞLIĞIN ORGAZMINI YAŞIYORDUK.
Nasıl bir keyif ise güncellerimiz bunlardan ibaretti.
İlmi araştırmaların, fennin, tekâmül ve terakkinin önünün açılması ile savaşların, açlık ve sefaletin önüne geçilmesinin hiçbir ehemniyeti yoktu Ver yiyim, ört yatıym kabilinden; ianelere muhtaç bir dünyamız vardı Ağlamalar hoşumuza gidiyordu.
Güncelleme sakın!
Güncelleştirtme ha?
Tüm icatları gâvura mal edemeyecek miyiz şimdi?
Dinin esasının önüne geçen hurafelerimiz eşliğinde ve o güzelim boncuk şıkırtıları arasında, soluk soluğa sessiz harflerin muhabbetini fısıldıyorduk. Vallahi birden doksandokuza kadar, Türkçe saymaya başlasan adamların parmak hızına da, otuzüçer kere sübhanellah, elhamdü lillah ve Allah-ü Ekber demelerine yetişemezsiniz. İnanmayan beri gelsin.
Ama olsun orada görünmek ve her veladdâllîynden sonra, koro halinde ve de gırtlağımızı patlatırcasına; âââmiiiin diyorduk ya! Sahi o veladdâllîn de ne demek hiç merak etmediydik birader!
İbadeti uydum kalabalığa cinsinden, amelimizi ehveni şerre göre, cennetimiz şeyhlerimizin kefaletinde, din dairesindeki sosyal yardımlaşma ve kanaat anlayışımız hikâyetörlere emanet yuvarlanıp gidiyorduk.
Orucu, ayetteki tarifinin aksine birbuçuk saat fazladan tutturanlar; ye deyince yiyor, iç deyince höpürdetiyorduk.
Şimdi birileri diyecek ki; bu Yasin Ali Er, ne yaman Tayyipçi imiş!
Hayır! Asla Onun, ben ve benim gibi ülkücüleri; FÂTİHA OKUMAYI BİLE BİLMEZLER aşağılamasını hiç hazmetmiş değilim. Ama doğruya doğru! Bu sefer haklıdır
İslamın; hurafelerden, Kuran-ı Kerim ile çelişen uydurma ve HABİS hadisler(!)den, mezhep çatışmalarından, yorum karmaşa ve kargaşalarından, tarikat sapkınlıklarından, tacizcilerden, kızından şehvet duymanın mahzuru olmadığını beyan edenlerden, ehven-i şerci cukkacılardan, din tüccarları ve siyasete alet edenlerden AYIKLANMASI ADINA,
GÜNCELLEME İSE; GÜNCELLEME, TECDİD İSE; TECDİD, YENİLENEN YORUM İSE; YENİDEN YORUMLANMASI LAZIMDIR, OLMALIDIR, ŞARTTIR.
Ammaaaa gel de taassubun önüne geç!
Hem de her kesimden
Kimisi elinden gidecek postun derdinde, kimisi dalga geçebileceği saçmalıklar kalmayacak diye hayal kırıklığı içinde!
Bana, bize, tüm İslam Âlemine; KURAN-I KERİMin ışığında dinimi, dinimizi doğru anlattırın, doğru anlaşılmasını sağlayın artık!
Adı ne olursa olsun!
Ha güncelleme olmuş, ha tecdîden tefessür vesselam!
16,03,2018
Anlaşılmaz olmak ve dahi, üstü örtülü kalmış, müzelik ne de çok arabî tamlama biliyor dedirtmek için TECDÎDEN TEFESSÜR demeliydiniz.
Bakın ne kadar fincancı katırını ürküttüğünüzün farkında mısınız?
Sizinle benim, fikren bağdaştığımız durum nadirattandır.
Bu son durumda bana; hah, şimdi oldu! dedirttiniz ama aynı anda, amanın o da ne?
Ne de çok muhafazakâr varmış. (burada tutucu kelimesi yeterdi belki ama ne olur, ne olmaz)
Din ve bilhassa İslam Dinine dair ne duyarsa duysun, anında ilericilik adına aşağılayıcı bir üslup gevelemeye başlayan ateist takımı da dâhil olmak üzere, daha düne kadar tv ekranlarında hikâyetörlük yapan paralı ağlamacı ve bedava ağlatıcı palavracılara veryansın edenler bile patladı
NE DEMEK GÜNCELLEME? SEN NE DEMEK İSTİYORSUN? Çığlıkları arasında, Mekkenin müşriklerinin atalarının dini elden gidecek korkusunun aynısını; şimdilerdeki adetlerden oluşan dinin dindarlarına yaşattınız!
İşte bu güncelleme lafını; az biraz anlaşılmaz kılıkta sunmalıydınız: Mesela, bana göre; TECDÎDEN TEFESSÜR tamlaması cukkadanak otururdu.
Yeniden yorumlama, yenileştirilerek yorumlama, çağa göre anlamlandırma! Hani o müceddit arayışları vardı ya? İşte tam da o arayışlar, tüm lüzumuna rağmen bu güncelleme lafınızdan sonra, SIRF MUHALEFET OLSUN da NE SAÇMALARSAM SAÇMALAYAYIM, saçmalamacılığına dönüşüverdi.
Oysa biz mezhep çekişmelerinden memnunduk!
Peygamberimizin vefatını takiben başlayan SİYASÎ çatışmalar ve Hz. Ömerin katli ile devam eden süreçte; bilgi eksiğini gidermek için âlimlerin görüşleri (fetvaları) ile başlayan YORUM FARKLARI bizi KAN DERYASINA GÖTÜRDÜKÇE KEYFİMİZ TAVAN YAPIYORDU. Ha o dönemde Ehl-i Beyt, ha bu dönemde mâsum çocuklar!
Bir günde Allahu Ekber nidalarıyla 70 000 (yetmiş bin) kelle kesilmesini telin edip de, Emevi zihniyetini tenkit eden gördünüz mü? Adamlar cuma namazının şekliyle ve cumanın anlamıyla oynamışlar ne gam Bizim bir de o adam(!)lara hazret-i katil demediğimiz kalmıştı.
Herhangi bir mezhebe mensup olanlar, diğerini önce aşağılıyor, sonra dışlıyor, daha sonra din dışı ilan ediyordu. Ne de güzel bir karmaşa ve ne de hoş bir kan içme bahanemiz var idi.
Yetinmeyip tarikatlar türettik.
Şeyhlerini günde 24 000 (yazı ile yirmidörtbin) kez Peygamberimizin başına musallat edip, Allah adına dünyayı yönettirdik. Gavslarımız, bizim adımıza tahsis ettirdiği anahtarlarımızı, kendilerine tabi olmamız kaydıyla ellerinde şıngırdatırken, şimdi sizinki de iş mi yani?
Onlar, Kuransız İslâm ile canlarının istediği şekilde fink atıyor, tayy-i zaman ve de tayy-i mekân ede ede dünyayı ve âhireti âbad ediyorlardı.
Onlar, Allahın yeryüzündeki tüm işlerini ŞİRK OLDUĞUNU BİLE BİLE kendilerinin yürüttüğüne inandırdıkları müritleriyle mutluydular.
Hatta; yahu bu hadis uydurmadır baksanıza Kuran-ı Kerim ile çelişiyor diyecek oldunuz mu, birisi ya da birileri çıkıp; bir de Kuran Müslümanlığı sapıklığı çıktı diyebiliyordu.
Güncelleme imiş! Adam ASRA GÖRE TECDİD der bari!
Bediüz-zaman, gavsıl-âzam, şeyhül-ekber, seeyidül-küberâ, şerîfüs-salih ne aradın da bulamadın a iki gözüm?
Kadını önce mescitlerden, sonra ticaretten, sonra toplumdan, daha sonra da ilim kurumlarından uzaklaştırıp dört duvar arasına sokarak 6 (altı) yaşında iken evlendirilmesinde sakınca görmeyen kafaların hâkimiyeti ile TECAVÜZE UĞRAMIŞLIĞIN ORGAZMINI YAŞIYORDUK.
Nasıl bir keyif ise güncellerimiz bunlardan ibaretti.
İlmi araştırmaların, fennin, tekâmül ve terakkinin önünün açılması ile savaşların, açlık ve sefaletin önüne geçilmesinin hiçbir ehemniyeti yoktu Ver yiyim, ört yatıym kabilinden; ianelere muhtaç bir dünyamız vardı Ağlamalar hoşumuza gidiyordu.
Güncelleme sakın!
Güncelleştirtme ha?
Tüm icatları gâvura mal edemeyecek miyiz şimdi?
Dinin esasının önüne geçen hurafelerimiz eşliğinde ve o güzelim boncuk şıkırtıları arasında, soluk soluğa sessiz harflerin muhabbetini fısıldıyorduk. Vallahi birden doksandokuza kadar, Türkçe saymaya başlasan adamların parmak hızına da, otuzüçer kere sübhanellah, elhamdü lillah ve Allah-ü Ekber demelerine yetişemezsiniz. İnanmayan beri gelsin.
Ama olsun orada görünmek ve her veladdâllîynden sonra, koro halinde ve de gırtlağımızı patlatırcasına; âââmiiiin diyorduk ya! Sahi o veladdâllîn de ne demek hiç merak etmediydik birader!
İbadeti uydum kalabalığa cinsinden, amelimizi ehveni şerre göre, cennetimiz şeyhlerimizin kefaletinde, din dairesindeki sosyal yardımlaşma ve kanaat anlayışımız hikâyetörlere emanet yuvarlanıp gidiyorduk.
Orucu, ayetteki tarifinin aksine birbuçuk saat fazladan tutturanlar; ye deyince yiyor, iç deyince höpürdetiyorduk.
Şimdi birileri diyecek ki; bu Yasin Ali Er, ne yaman Tayyipçi imiş!
Hayır! Asla Onun, ben ve benim gibi ülkücüleri; FÂTİHA OKUMAYI BİLE BİLMEZLER aşağılamasını hiç hazmetmiş değilim. Ama doğruya doğru! Bu sefer haklıdır
İslamın; hurafelerden, Kuran-ı Kerim ile çelişen uydurma ve HABİS hadisler(!)den, mezhep çatışmalarından, yorum karmaşa ve kargaşalarından, tarikat sapkınlıklarından, tacizcilerden, kızından şehvet duymanın mahzuru olmadığını beyan edenlerden, ehven-i şerci cukkacılardan, din tüccarları ve siyasete alet edenlerden AYIKLANMASI ADINA,
GÜNCELLEME İSE; GÜNCELLEME, TECDİD İSE; TECDİD, YENİLENEN YORUM İSE; YENİDEN YORUMLANMASI LAZIMDIR, OLMALIDIR, ŞARTTIR.
Ammaaaa gel de taassubun önüne geç!
Hem de her kesimden
Kimisi elinden gidecek postun derdinde, kimisi dalga geçebileceği saçmalıklar kalmayacak diye hayal kırıklığı içinde!
Bana, bize, tüm İslam Âlemine; KURAN-I KERİMin ışığında dinimi, dinimizi doğru anlattırın, doğru anlaşılmasını sağlayın artık!
Adı ne olursa olsun!
Ha güncelleme olmuş, ha tecdîden tefessür vesselam!
16,03,2018
16.03.2018
OKUR YORUMLARI
Yozgat'ta Günün Haberleri
YOZGAT'TA 5 GÜNLÜK HAVA DURUMU
YOZGAT İÇİN GÜNÜN NAMAZ VAKİTLERİ
ABDULKADİR ÇAPANOĞLU
16.03.2018 23:29:00Değerli dostum, hakkını vererek okuyanı hakikaten irşat edecek yazını zevkle okudum. Amma, daha fatiha ve ihlas surelerini bile doğru okuyamayan bir toplum nereden bilsin "ve leddalinin" anlamını. Ataköy gibi kısmen elit bir zümrenin oturduğu semtte bile utanmadan ıskat yapanlara sanki merak etmişim gibi sormuştum. "Okuduğunuz her sureden sonra sadakallahü'l-azîm diyorsunuz, ne demek bu" diye. Verdikleri cevap "Adettir her duadan sonra söylenir" cevabı oldu. Şimdi mevlit olsun, kur'an kıraatı olsun tamamlandıktan sonra ikram faslı başlayıpta sohbete oturunca sorarım hep ve hep cevap aynı olur. Üstelik bunlar en yakın caminin hocalarıdır hep. Sevgi ve selamlarımla.