Kahramanmaraş’ta dokuz saat arayla art arda yaşanan deprem felaketinde, her türlü etkilenenlere yardım etmek maksadıyla, Türkiyemiz’in her yerinde olduğu gibi, haberlerde seyrederek tanık olduğumuz yarışın bir benzerini burada da gördüm.
Bugün duygularıma hakim olamadım. Hepimiz gibi yüreğim buruktu. Gördüğüm manzara karşısında gururlandım.
İşte aradığımız ve hep arzu edegeldiğimiz Yozgat ve çok özlediğimiz o Yozgatlılık ruhu tam da yanımda, gözlerimin önünde duruyordu.
Dünyanın yaşadığı deprem felaketlerinde, en geniş sahayı etkisi altına alan ender durumlardan biriyle karşı karşıya kalmanın bilincine, çok çabuk ulaşılmış olmasını takdir etmemek mümkün değil.
Bugün genciyle yaşlısıyla, kadınıyla erkeğiyle tam bir seferberlik şuuru içinde ve acilen yardımda bulunmanın telaşlı bir yarışı vardı.
“Belediye Başkanı Celal Köse, yüz kişilik gönüllü ekibini Cumhuriyet Meydanından âfet bölgesine gönderildiğini belirtiyordu.
Başkan Köse, “Rabbim tüm felaketlerden bu aziz milleti korusun. Olay anından hemen sonra Yozgat Valisi Ziya Polat koordinesinde toplandık. UMKE ekiplerimizi, sağlık ekiplerimizi, itfaiye ekiplerimizi, arama kurtarma ekiplerimizi hemen yola çıkardık. Ardından orada ortaya çıkabilecek olumsuzlukları da göze alarak, buradan elimizdeki mevcut stoklarımızdan battaniyeler, çadırlar ve iş makinelerimizi hemen deprem bölgesine sevk ettik. Sonrasında duyarlı vatandaşlarımız, acil yardım çağrımıza cevap verdiler” diyordu.
Diğer yandan âfet bölgesine, Yozgatlı sanayici ve iş adamlarının İstanbul’dan peş peşe iş makineleri gönderdiği haberleri geliyordu.
Ankara’da, İstanbul’da... Velhasıl Türkiye’nin her yerinde dernekleri olan Yozgatlılar, kendi etkinlikleri için topladıkları para kaynaklarını olduğu gibi depremzedelerin ihtiyaçlarının karşılanması için bağış yarışına girdiklerini öğrendik.
Celal Atik Spor Salonu önündeki kamyona, salondan çıkarılmakta olan paketlerin elden ele verilerek yüklenmesi öyle bir ahenkle yapılıyordu ki oradaki her gencin alınlarından öpüyorum. Ne emir komuta zinciri, ne kargaşa, ne telaş, ne tembelce davranışlar!...
Hemen yanında oluşturulan sırada ise içerideki yetkililere teslim etmek üzere, neye gücü yetiyorsa onu kapıp gelmiş olan güzel insanlar...
Hemen hemen herkesin dudakları kıpır kıpır dualardaydı. Her birisi, daha fazlasını getirmeye gücü olsaydı keşkeleriyle melül ve mahzun!
Ortak dua ise can kaybının en az ile sınırlı kalmasına idi.
Konu sadece yiyecek, içecek, giyecek ve diğer ihtiyaç malzemeleri olsa sorun zaten kendiliğinden ve bu muhteşem dayanışma ile çözülecekti.
Ah o can kayıpları haberleri kadar can yakan ve endişeye sevk eden şey, yıkıntıların altında kalanlar için ne yapabiliriz düşüncesiydi.
Böylesine kalabalıklar ne zaman bir araya gelse, oradaki istisnasız herkesin gözlerinde bir parıltı sezersiniz. Yanı sıra bir kargaşa oluşur. Kimisi önden yer kapma, kimisi kendine alma yarışına girer, kimisi kendinden başkasını yok sayacak kadar yaygara yaparlardı.
Bugün burada, kimse kimsenin elindekinin ne olduğuna bakmıyor, kimse kimsenin gözüne bakmıyor, kimse kimseyle sıra kapma kavgasına tenezzül etmiyordu.
İşte Yozgat! İşte gönlümüzün istediği Yozgat diye mırıldandığımı sadece ben duydum.
Keşke bizi bir araya getiren, milletçe yaşadığımız felaket olmasaydı. Geçmişe takılarak yine kendimize atış yapmayacağım.
“Bugün birlik günüdür” dendiği an, aranan birlik derhal oluşturulmuştur.
Bakmayın siz, sosyal medya klavyetörlerinin karalama kampanyalarına!
Bakmayın siz, fırsatı ganimet sayıp, bu felaketten de nemalanmaya çalışan ticaret ve siyaset cambazlarına!
Bakmayın siz, oturduğu sıcak köşesinden ahkâm kesen, allame-i cihan pozlarındaki gıdığı kıllı, ensesi kirtişli ve her gaitaya maydanoz olan mayası cımbıldaklara!
Biz bu dayanışma ruhuyla hareket etmeyi, bizi içten içe soyarak kemiren stokçulara karşı, daha önce niye düşünemediğimize pişman olalım kâfi...
Hiç birimizin alnına silah dayayan olmadan, hiç birimize hiç bir baskı yapılmadan, hiç birimizin şahsınıza yönelik bir çağrı gelmeden... Bütün bu “birlik olma işini” bizzat siz yaptınız, siz oluşturdunuz.
Biz bundan sonra el ele verince çözemeyeceğimiz hiç bir sorun kalmayacağına inanalım kâfi...
Hele şu yaralar bir sarılsın ve biz, ondan sonra topluca sorup sorgulayalım!
Sen diyelim... Sen anlat bakalım! 2011’de yapılan hastane nasıl olurda taş taş üstünde kalmayacak şekilde çöker?”
Bu binayı teslim alandan, yapana kadar ihmal zincirinde kim varsa anasından emdiği sütü burnundan getirmeyen idareden hesap sormaya sıra gelecek elbette!
Bu kara dönemde talan, yağma ve hırsızlık yapanlar kadar, her zamanki gibi, temel ihtiyaç ve ulaşım bedellerine fâhiş zamlar uygulayanlar da alçaktırlar.
Hepsinden bütün bunların hesabını sorma zamanı da gelecek elbet! O zaman hesap sormayandan da topluca hesap sormayı birlikte düşünürüz.
“Neden kamu binaları yer ile yeksan oluyor?” deme hakkımız da...
“Neden her felaketten sonra milletin ümüğüne çökülüyor?” sorusunu sorma hakkımız da baki kalmak kaydıyla başın sağolsun aziz Milletim, kutlu Türkiye’m!
Allah, bu felakette can veren masumlara rahmet eylesin. Yaralılara acil şifa duasıyla...
Maddî konular şimdilik teferruat ve hepimiz taşın altına elimizi koymaya hazırız vesselam!
ALİ Karaca
11.02.2023 23:33:29Rabbim birlik ve beraberliğimizi daim eylesin
Nur gokirmakli
11.02.2023 16:28:54Türk milleti savaşta ve ayette gerçek kimliğine döner, buda erdemlerimizi hala muhafaza etmekte olduğumuzun göstergesidir, şükürler olsun..Türk milletinin başı sağ olsun..yüreğinize, kaleminize teşekkürler üstadım,selamla
Fuat YILMAZER
08.02.2023 20:11:24Kadim Dost, Yine içerik olarak acı ama okuyucuya iletiş terkibi enfes olan yazını okudum. Türk Milleti büyük millettir. Vicdanlı millettir. Bir o kadarda affedici bir millettir. Yozgat'ta bu milletin İç Anadolu'da ki örneğidir. Bu duyarlılığı her büyük sıkıntıda ama vicdan duyarlılığı yüksek olan sıkıntıda kendini gösterir. Sorgulama, araştırma, bilinç noktasında fazla ileri gitmeyiz. O başkalarının işi diye havale yaparız( Bir çeşit kolaycılığa kaçma). İkinci konuda; bulunduğum görevlerde de ve yazılarımda da "Devri Sabık yaratma" fikrini savunanlardanım. Sadece siyasette değil, bürokrasi başta olmak üzere her konumda olmalıdır diye düşünür ve inanırım.. Kimsenin yaptığı yanına kalmasın felsefesini kabul ederim. İnancım bu. Aydınlatmanıza devam diyorum, dostlara selam.