Düşünmek?
Asla!
Düşünebiliyorsanız ve hele bir de bilgilerinize dayanarak bir yanlışa işaret etmeye kalkışıyorsanız; haddinizi açmakla suçlanmanız an meselesidir.
Artık alttan alta; bilgisiz insanlar eleştirir cümlesi pompalanmakta!
Bilenler yapar, bilmeyenler eleştirirmiş!
Yani DOĞRUSUNU bildiğiniz bir konuda bir yanlışa müdahale etmeye tevessül ettiniz mi, damganız hazır Yeni moda entel anlayışına göre, cahil, bilgisiz ve ebleh sayılırsınız!
Oysa Allahımız, mukaddes kitabımız aracılığıyla bize; ey insanlar diye başladığı her ayetinde öğüt verir. Bu öğütlerin büyük çoğunluğu da; öğrenme, adil olma, öğretme, akletme, düşünme, çalışma, haramdan kaçınma, dayanışma ve yardımlaşmayı yani adam gibi kulluk etmeyi kapsamına alır.
Allahın elçileri ve bilhassa son elçisi Hz. Muhammed Aleyhisselam buyurur ki: Sizden biriniz bir kötülük (yanlış veya bozuk iş, eylem, söz, olay) gördüğünde; gücü yetiyorsa eliyle düzeltsin. Eliyle düzeltmeye gücü yetmiyorsa; diliyle (sözle, söz söyleyerek, eleştirerek, yanlışa veya doğruya dair tarifler ederek) düzeltsin. Ona da gücü yetmiyorsa; kalbiyle buğz etsin (kınasın, ayıplasın, ya da düzeltebileceklerin düzeltmesi için dua etsin, hatta onlara anlatsın).
Sosyologlar der ki, bireyin toplum içindeki yeri; algısı, bilgisi, anlayışı, anlatışı kadardır.
Yetkiniz yoksa susun diyen sistemler bir bir iflas etmiştir.
Susun diyen sistemlerin susturucuları, elinize bir şey geçmeyecekse, ya da konuşarak çözemeyeceğiniz hiçbir şey için fikir beyan etmeyin diyorlar.
Klasik ve belki de aşınmış bir tabirle; yemeğin bozuk veya tatsız tuzsuz olduğunu anlamak için aşçı olmak gerekmez!
Uzuna uzun, kısaya kısa, güzele güzel, çirkine çirkin, iyiye iyi, kötüye kötü diyebilmek için de alim olmaya hacet yoktur.
Hatta mutluluğun resmini dağda koyun otlatan bir çocuğun yüzünde de, başını okşadığınız bir köpeğin tavırlarında da, okuduğundan keyif alan bir okurun gözlerinde de okuyabilirsiniz.
Bu kadar psikoloji bilmek ne sanıldığı kadar zordur, ne de mektebine gitmek şarttır.
Susun, düşünmeyin, fikir beyan etmeyin!
Neden?
Cahiller güruhuna yazılma ihtimaliniz var.
Oysa her proje, plan, fikir, sistem veya eser için; aklı olan her bireyin iyi deme hakkını kullanması da eleştiridir, kötü deme hakkını kullanması da! Bundan niye rahatsız olunduğunu anlayabilmiş değilim.
Yanlışın yanlışlığına işaret edebilmek için illa ki icra makamında olmak gerektiği dayatmaları bıkkınlık vermeye başlamıştır.
Ben bilmem, ağam bilir deyip sus diyenler, genellikle ağanın gönüllü yalakaları ve patronunun yağdanlıklarıdır.!
Tatlıya, refaha, iyiye, güzele ve kolay olana iltifat edebilen beyin ya da bedenlerin; acıya, zora, sıkıntıya ve çirkin veya çirkinliklere itiraz etme hakkı elbette olacaktır, olabilmelidir.
Her iki durum da, sonuç itibariyle eleştiridir!
O nedenle eleştirilmekten korkuluyorsa; bir açığın açığa çıkması korkusu bazı paçaların tutuşmuş olabileceği endişesini akla getirir. Eleştirmekten de korkmamalıyız. Ayağı yere sağlam basan önerilerle birlikte! Eleştiriyi sadece yargılama penceresinden bakmak olarak da ele almayınız.
Önce kelimenin anlamını içinize sindiriniz!
Sonra doğru yapmanızı sağlayacak en önemli yargının; yaptıklarınızın eksikliğini MAKUL önerilerle eleştirenlerden geldiğini anlamaya başlarsınız.
Çünkü her yapılanı alkışlayanlar; tarihin dalkavuklar sayfalarına yazılırlar. Onlar hep yanıltıcı olmuşlardır. Devletleri bile batıran o goygoyculuk ve yardakçılardır.
Doğruya yanlış, yanlışa doğru demek ise, en hafif tabirle taassuptur, tutuculuktur, sabit fikirliliktir, anutluktur.
Doğruya doğru demek de, yanlışa yanlış demek de eleştiridir! Bu nüansı ayırt edemeyenlerin Aleme düstur dayatmaya çalışması abesle iştigaldir.
Neymiş? Bilenler yapar, bilmeyenler ise eleştirirmiş. Bu anlayışın; eleştirebilmek için bilgi sahibi olmak lazımdır. Akıl verebilmek için de; o cihette donanım icap ettirir. Bilmiyorsanız; öğrenin ve fikir sahibi olun şeklinde düzeltilmesi ne kadar hoş ve yerinde olurdu.
Öğrenmek, okumak ve bilgi sahibi olmak deyince; nerdeee? dediğinizi duyar gibiyim. İlaveten; hadi canım sen de! cümlesi de kabulümdür.
Zor iş vesselam!
03.06.2019
Asla!
Düşünebiliyorsanız ve hele bir de bilgilerinize dayanarak bir yanlışa işaret etmeye kalkışıyorsanız; haddinizi açmakla suçlanmanız an meselesidir.
Artık alttan alta; bilgisiz insanlar eleştirir cümlesi pompalanmakta!
Bilenler yapar, bilmeyenler eleştirirmiş!
Yani DOĞRUSUNU bildiğiniz bir konuda bir yanlışa müdahale etmeye tevessül ettiniz mi, damganız hazır Yeni moda entel anlayışına göre, cahil, bilgisiz ve ebleh sayılırsınız!
Oysa Allahımız, mukaddes kitabımız aracılığıyla bize; ey insanlar diye başladığı her ayetinde öğüt verir. Bu öğütlerin büyük çoğunluğu da; öğrenme, adil olma, öğretme, akletme, düşünme, çalışma, haramdan kaçınma, dayanışma ve yardımlaşmayı yani adam gibi kulluk etmeyi kapsamına alır.
Allahın elçileri ve bilhassa son elçisi Hz. Muhammed Aleyhisselam buyurur ki: Sizden biriniz bir kötülük (yanlış veya bozuk iş, eylem, söz, olay) gördüğünde; gücü yetiyorsa eliyle düzeltsin. Eliyle düzeltmeye gücü yetmiyorsa; diliyle (sözle, söz söyleyerek, eleştirerek, yanlışa veya doğruya dair tarifler ederek) düzeltsin. Ona da gücü yetmiyorsa; kalbiyle buğz etsin (kınasın, ayıplasın, ya da düzeltebileceklerin düzeltmesi için dua etsin, hatta onlara anlatsın).
Sosyologlar der ki, bireyin toplum içindeki yeri; algısı, bilgisi, anlayışı, anlatışı kadardır.
Yetkiniz yoksa susun diyen sistemler bir bir iflas etmiştir.
Susun diyen sistemlerin susturucuları, elinize bir şey geçmeyecekse, ya da konuşarak çözemeyeceğiniz hiçbir şey için fikir beyan etmeyin diyorlar.
Klasik ve belki de aşınmış bir tabirle; yemeğin bozuk veya tatsız tuzsuz olduğunu anlamak için aşçı olmak gerekmez!
Uzuna uzun, kısaya kısa, güzele güzel, çirkine çirkin, iyiye iyi, kötüye kötü diyebilmek için de alim olmaya hacet yoktur.
Hatta mutluluğun resmini dağda koyun otlatan bir çocuğun yüzünde de, başını okşadığınız bir köpeğin tavırlarında da, okuduğundan keyif alan bir okurun gözlerinde de okuyabilirsiniz.
Bu kadar psikoloji bilmek ne sanıldığı kadar zordur, ne de mektebine gitmek şarttır.
Susun, düşünmeyin, fikir beyan etmeyin!
Neden?
Cahiller güruhuna yazılma ihtimaliniz var.
Oysa her proje, plan, fikir, sistem veya eser için; aklı olan her bireyin iyi deme hakkını kullanması da eleştiridir, kötü deme hakkını kullanması da! Bundan niye rahatsız olunduğunu anlayabilmiş değilim.
Yanlışın yanlışlığına işaret edebilmek için illa ki icra makamında olmak gerektiği dayatmaları bıkkınlık vermeye başlamıştır.
Ben bilmem, ağam bilir deyip sus diyenler, genellikle ağanın gönüllü yalakaları ve patronunun yağdanlıklarıdır.!
Tatlıya, refaha, iyiye, güzele ve kolay olana iltifat edebilen beyin ya da bedenlerin; acıya, zora, sıkıntıya ve çirkin veya çirkinliklere itiraz etme hakkı elbette olacaktır, olabilmelidir.
Her iki durum da, sonuç itibariyle eleştiridir!
O nedenle eleştirilmekten korkuluyorsa; bir açığın açığa çıkması korkusu bazı paçaların tutuşmuş olabileceği endişesini akla getirir. Eleştirmekten de korkmamalıyız. Ayağı yere sağlam basan önerilerle birlikte! Eleştiriyi sadece yargılama penceresinden bakmak olarak da ele almayınız.
Önce kelimenin anlamını içinize sindiriniz!
Sonra doğru yapmanızı sağlayacak en önemli yargının; yaptıklarınızın eksikliğini MAKUL önerilerle eleştirenlerden geldiğini anlamaya başlarsınız.
Çünkü her yapılanı alkışlayanlar; tarihin dalkavuklar sayfalarına yazılırlar. Onlar hep yanıltıcı olmuşlardır. Devletleri bile batıran o goygoyculuk ve yardakçılardır.
Doğruya yanlış, yanlışa doğru demek ise, en hafif tabirle taassuptur, tutuculuktur, sabit fikirliliktir, anutluktur.
Doğruya doğru demek de, yanlışa yanlış demek de eleştiridir! Bu nüansı ayırt edemeyenlerin Aleme düstur dayatmaya çalışması abesle iştigaldir.
Neymiş? Bilenler yapar, bilmeyenler ise eleştirirmiş. Bu anlayışın; eleştirebilmek için bilgi sahibi olmak lazımdır. Akıl verebilmek için de; o cihette donanım icap ettirir. Bilmiyorsanız; öğrenin ve fikir sahibi olun şeklinde düzeltilmesi ne kadar hoş ve yerinde olurdu.
Öğrenmek, okumak ve bilgi sahibi olmak deyince; nerdeee? dediğinizi duyar gibiyim. İlaveten; hadi canım sen de! cümlesi de kabulümdür.
Zor iş vesselam!
03.06.2019
02.06.2019
OKUR YORUMLARI
Yozgat'ta Günün Haberleri
YOZGAT'TA 5 GÜNLÜK HAVA DURUMU
YOZGAT İÇİN GÜNÜN NAMAZ VAKİTLERİ
Yasin Ali Er
27.07.2019 10:35:00Sayın Kadriye Şahin hocam!
"Yazınız, sıyırma, sıyrılma,sinsice sıvışma ve susturma politikasının cevabı olmuş." cümleniz oldukça etkileyici bir özet!
Kastımın içinde yer alan bu tespitinizle; "düşünenler için aklın yolu bir" kavramının ne kadar isabetli olduğunu göstermişsiniz.
Kıymetli değerlendirmeniz için çok teşekkür ederim.
Selam ve dua ile saygılar sunarım!
Yasin Ali Er
27.07.2019 10:30:00Kadim dostum Fuat Yılmazer hocam!
Müstesna şahsınız gibi kâmil mütefekkir dostlarımdan aldığım teşvik ve takdirlerle; dağarcığımda olanları serdetmeye çalışıyorum.
İtiraz etme hakkı başlıklı yazıma yaptığınız yorum, gençlik yıllarımızdaki mütalalarımızı aklıma getirdi.
Şükür ki, o güzel ve münevver insanlardan oluşan gruba mensup imişim.
Feyz aldığım, fikir ve bilgilerinden istifade ettiğim bütün dost ve gönül adamlarına müteşekkirim.
Hepsine vekâleten siz kabul ediniz.
Selam ve dua ile saygılar sunarım.
Fuat YILMAZER
25.06.2019 15:55:00Üstadım
Sorgulamadan, düşünmeden, okumadan, muhakeme ve muhafaza etmeden yol almaya çalışmak, (örneğimi mazur görünüz lütfen) en baştaki koyunun dağdan atladığını görünce atlayan diğer koyunlar gibi olmaktır.
Yaratanın Kuranda insanlara ilk emri Oku olmuştur. Yaratan Rabbinin adıyla oku (Alak.1)
Sorgulayan, düşünen muhakeme eden insan eleştirir, konuşur. Eleştiri aslında insanın bir görevidir. Eleştiriye göğüs germek, cevap vermek te bir erdemdir.
Her zaman olduğu gibi yazılarınız bilgi verici, yol göstericidir. Bizleri aydınlatmaya lütfen devam edin.
Çünkü susmak korkaklık, susturmaya çalışmak ise saklayacak bir kabahatinin olduğunu ortaya koyar.
Muhabbetle.
Not: Tabi içeriği ve amacı ne olduğu belli olmayan boş eleştiriler hariç.zaten onlarda eleştiri değil dedikodudur.
Yasin Ali Er
17.06.2019 22:42:00Sayın Abdülkadir Çapanoğlu üstadım!
"İtiraz etme hakkı" başlıklı yazımdan yaptığınız çıkarımlar ve kastettiklerime getirdiğiniz naif açıklamanız için çok teşekkür ederim.
İlk emri "oku"mak olan, tekrarlayarak ve anlayarak okumayı önemle vurgulayan dinimizin yüce kitabı aracılığı ile Allah'ı dahi memnun etmekten imtina eden; anut, cahil ve taassubunda ısrar eden kalbi mühürlü şahsiyet fukarası ve fakat enaniyetle de malûl ebleh takımıyla hiç bir mevzu'un uzatılmaması işaret ve üstü örtülü önerinizi de minnet ve şerefle aldım.
Selamınıza mukabele eder, ellerinizden saygılarımla öperim.
Kadriye ŞAHİN
14.06.2019 22:49:00Değerli Yasin Ali Er Beyefendi Hocam, yazınızın her satırına katılıyorum. İnsanlar bir birini veya birilerini susturmak için öyle kalıplar hazırladılar ki, bu kalıpların içine aydın düşünceleri sıkıştırıp, bu fikirler gün yüzüne çıkmasın isteniyor.Çünkü menfaatleri paralanıyor, yaralanıyor.Elbette ki, düşünen insan eleştirir,bilgili insan eleştirir.Hani hep derler ya, "işe yaramayan insanın işi eleştirmektir." Oysa, o insanda yapılan işi gözlemliyor ki eleştiriyor. Demek ki işi gözlem yapmak. Buda gösteriyor ki, eleştiren en önemli işi yapıyor.
Diğer taraftan, işine gelmeyen insanlar da, "cahil ile tartışılmaz" diyerek bu kalıbın içine sığınıp paçayı sıyırıyor. Oysa, kendi fikrim, zikrim, inancım yanlış olduğu için susuyorum diyemiyor. Velhasılı herkes bir kalıbı kendine göre uyarlayıp kullanır hale geldi. Nitekim,"Silah icat oldu, mertlik bozuldu."
Yazınız, sıyırma, sıyrılma,sinsice sıvışma ve susturma politikasının cevabı olmuş.Kimse, kendi kendine oluşturduğu kalıpların arkasına saklanarak,bastırarak, susturarak gerçekleri kapatamaz.Kaleminiz var olsun. Selamlar Saygılar...
ABDULKADİR ÇAPANOĞLU
08.06.2019 10:59:00Değerli Yasin Ali Er Hocam, güzel makalenizi bayramda okumuştum, bayram sonu bir kere daha, daha yavaş ve daha dikkatle okuyayım arzusu ile bu gün tekrar okudum. Her cümlesi halkımızın bu gününün aynası. Hani bir söz var kim söylemiş bilmiyorum ama güzel söylemiş. Diyor ki: Cahillik ne güzel şey, her şeyi biliyorsun. Son yıllarda hakikaten böyle olduk. Dini taassup, okumayı sevmeyen halkın gözünü kör kulağını sağır etti. Araştırma, sorgulama zaten yok. Cahil olmayı ve cahil kalmayı çok seviyoruz. Peygamber Efendimiz ile ilgili hurafelere bayılıyoruz. Onun öğütlerine değil de şöyle yatardı, böyle uyurdu, gözüne sürme çekerdi, dişlerini misvakla ovardı gibi hikâyeleri hep aynı tv. lerde anlatıp duruyoruz. Atalarımız cahille tartışma derlerdi. Hakikaten tartışamıyoruz. Çünkü karşı fikre tahammülümüz yok. Ben de artık tartışmıyorum. Fikrimi, düşüncemi, bilgimi söylüyorum. Bakıyorum ki karşımdaki yanlış bilgisinde ısrar ediyor ben böyle biliyorum diyerek sohbete son veriyorum. Biliyorum ki bir defa aldanmak aptallıktır ama iki defa aldanmak ahmaklıktır. Ahmaklarla tartışacak kadar da zamanım yok. Baki selamlar.