Gündelik konuşmada en çok yer verdiğimiz kelimelerden biridir ve taşıdığı o kadar çok anlam vardır ki, ağzımızdan birbuçuk çırpıda çıkan bu kelimeciğin bunca tarif ve mana yükünü nasıl kaldırabildiğine şaşırmışımdır.
Kastettiğiniz şeyin derhal kavranıp anlaşıldığı kaç kelime vardır, saymadım ve saysam da sağlıklıca bilemem ama bu kelime kadar net ve tuhaf olanı, hemen hemen yok.
Bukalemun gibidir ama hani o fırdöndü karakterler gibi değil...
Bir yerde muhalif olur ama net, ötede denk gelendir ve illaki net!
Bir başka yerde bedel olur en adâletli ölçekte ve net, uzaklardaki bir başka mahalde kurtuluş yeri oluverir en sığınılası netlikte ve ümit kabilinden...
Kimi zaman bakışmalar ve gözlemleriniz eşliğinde konuştuğunuz şahsı oraya koyarak anlaşmayı, anlaşılmayı, anlatmayı, dinlemeyi, dinlenilmeyi sağlamaktır maksadınız.
Kimi durumda da bam telinize dokunulur veya bam teline dokunduklarınızın yeri olur. Kiminde bir şeyleri reddederek yer değiştirmelerin adıdır belki de...
Siz oradaysanız, bırakıp gittiğiniz yeri her anışınızda burnunuzun direği sızlar, sılaya döner veya gidenin ardından bakınca yine aynı iç burkulmasıyla gurbet kavramını sığdırır beş harfin içine!
Evet...
Karşı; kâh kahır yükünü gık demeden yüklenir, kâh hüzün, kâh nedâmetler eşliğinde yanaklardan istemsizce süzülüp düşen bir kaç damla yaşa mani olamaz!
Karşının bu tarafı da onun karşısıdır, aynı ve veya daha acıtıcı duygularla dolu... Kimbilir belki bir müjdeye mukabele eden sevinç çığlığı gelir karşıdan, ya da kara habere ağıt!
Zamanın getirdiği durumlara karşı; ya tedbir alınır, ya içinde olmanın keyfine varılır. Ama karşı karşıya kalınmalar halinde adı; ya bâdire atlatmak olur, ya da bir şanslı duruma tevâfuktur. Karşılaştığınız durum ile öncelerde yaşadıklarınız birbirinin karşısındaki iki ayrı dünya halini alabilir.
Bir plan dâhilinde karşıya geçiş nice mümkünse, apansız yerinizden alınıp karşıya konmanız da muhtemeldir. Bunlara da ya gönüllü, hevesli ve istekli geçiş veya götürülüş tarifi yakıştırılır, karşılık olsun kabilinden...
O sebeple; durduğunuz yeri; karşının garezine yol açmadan sağlama almak gerekebilir. Karşıdaki nimetler ışıl ışıl, yaldızlı bir câzibe sunup, şuh bir edâ ile göz kırparak çağırabilir yalnızlık hissiyle hüzünlendiğinizde... En zayıf anınızı karşı kollar, karşı gözlemler ve karşıdan başka çâreniz olmadığına ikna eder.
Bir anlık bir gafletle karşıya geçişi kurtuluş olarak düşünmenizi bile derhal anlayarak, hinliğin iblise en çok yakışan sırıtkanlığıyla haz duyar!
Karşı, karşısındakilerin kendi tarafına gelişlerini, elindekilerden vazgeçmesi sayar ve başarmışlık kıvancı içinde yeni av ve avlar arar.
Önce azar azar elindekileri, daha sonra itibarını ve nihayet seni tamamen, tüm varlık ve benliğinle kendi kapsam alanı içine çeker. Ya içinde kaybolur, ya verdiğin kadarını almayı başarırsın. O da karşılık olur.
Bakılan her yer karşıdır ve ufuklar karşıdadır. İşin garibi; her karşı kendi ufkunu karşıya bakarak algılar, ayarlar, hesaplar.
Algılar bilgi birikimi kadar, ayağı yere basan hayaller de bilgi birikimi ölçeğindedir. Ki ancak o zaman karşılığını bulabilir.
Karşı ile alış ve verişin bedâvası, beleşi, sadakası, bağışı, hibesi yoktur. Ama vaadetmeye devam eder.
Bir ver ki, beş al... Az verirsen çok dönüş olur teraneleriyle az avlanmadı bu veya o karşının tamahkârları... Oysa basit bir soru, karşısına illaki kendine denk bir cevap ister. Tıpkı matematik gibi...
İki kere iki bir tarafta ise, karşısına dördü mutlaka alır. Hayat gibi ve hayata devam edildiğini anlatan nefes gibi... Ver ki alasın, ya da ancak aldıktan sonra veresin!
Ya yanına kendi koyduklarınla yetinecek, ya karşının içi boş balonlarına aldanacaksın.
...ve tek başına sevgisiz, saygıdan mahrum kalarak vesselam!
İsmail Parlak
05.04.2022 17:08:27Çok güzel bir yazı olmuş,emeğine sağlık dostum,Selamlar.