Bozok Üniversitemizin kuruluşunu, o dönemde yaşanan ekonomik krizinden çıkış yollarından biri ve hatta en önemlisi olarak sunulduğunda itiraz etmiştim.
Netice itibariyle öğrencilerin, kendi aile bütçelerinin elverdiğince harcama yapabileceklerini ve onların, para akıtma muslukları zannedilmesinin yanlışlığını dile getirmiştim.
Kendi çocuğunu, yüksek öğrenimleri için il dışına gönderenlerin geçim standardı ne kadarsa, buraya gelecek olan çocuklarınki de, üç aşağı beş yukarı ancak o kadar olabilirdi.
Ev sahiplerinin, öğrencilerden “kelle başı” kira talebinde bulunduklarına bizzat tanık olmuştum. Dört veya beş yıllık misafirlikleri sırasında onların üzerinde bırakabileceğimiz intiba’ın bu ucuz hesapçılık çerçevesinde kalmaması gereğini anlattım durdum.
Hatta daha ileri giderek, üniversiteliler için hiç bir planlamamız yok... Onlarla kültürel anlamda değiş tokuş ve veya alış ve veriş programları organize edebilecek miyiz demiş ve işin kötüsü çok sert tepkiler almıştım.
“Yâdeldeki kendi çocuklarımıza gösterilmediğinden dertlendiğimiz müsamaha ve merhameti, burada biz ne kadar uygulamaktayız? İnsaf dairesinde cevap verebilecek olan var mı?” dediğimde bi afaroz edilmediğim kalmıştı.
Bu şehirde üniversite gençliği, sosyal hayatlarına katkı sağlasınlar kabilinden, sadece kafelere tıkıştırmakla kalınmıştır.
Kafeler, tıkış tıkış ulaşım araçları ve barınmalarına hazırlanan beton yığınlarından başka önlerine hiç bir şey koymadan, bu gençlikten bizi sevmelerini ve hoş hatıralarla ayrılmalarını bekleyelim öyle mi?
Anladık! Gençlik çoğunlukla, diploma almayı ekmek kapısı gösteren sistemin dayatması gereğince, ders kitaplarının dışında farklı kültürel “edinimler” için zaman ayırmayı da gereksiz görüyor.
Anladık! Gençlik, genellikle giyim kuşam tarzıyla, konuşmalarında kullandıkları sığ bir kaç kelime ile kendilerini farklı bir yere koyuyor.
Anladık! Gençlik, büyük çoğunluk itibariyle hayatlarının bu dönemini bir daha hiç yaşamayacaklarını iyi bildikleri için, kakara kikiri ile güya sorumsuzluk yıllarının keyfini çıkarmaya çalışıyorlar.
Anladık! Gençlik, istisnalar dışında mahalle yansa tınmıyor, cenaze kaldırılan apartmanda, şakkıdı şıkkıdı müziğin sesini sonuna kadar açıyor.
Anladık! Gençlik bu diyardan kendi dağarcığına ciddi şeyler yüklemek istemiyor.
Bütün bunları anladık...
Ama siz, bir sosyal paylaşım sitesinden birebir kopyalayıp şu anda yazmakta olduğum yazıma aktardığım şu parağraftaki sitemi anladınız mı?
Bakınız bir genç kızımız “YOZGATIM” isimli bir grup sayfasına ne yazmış?
Herkes yozgat'ı övüyor ama doğru düzgün bir insana denk gelemedim 9 aydır. Tıp okuyorum, öğrenci halimle yetinmeye çalışıyorum. Dersler ağır, fiyatlar fahiş.. Şimdi de ev arama sürecine girdim, herkeste bir fazlasını alma derdi. Öğrenci adamdan böyle istemeye utanır insan ama neredeee.. (emojiler) üzgün hissediyor
9 Aydır düzgün bir insana denk gelemedim sözündeki incinmişliğe bakınız lütfen... Bu sözleri hakaretâmiz bir ifadeden çok, beklentilerini bulamamış bir çocuğumuzun isyanı olarak göremezsek yazıklar olsun bize!
Tabirimi mâzur görünüz... Öğrencileri sağmal inek yerine koymaya devam edilmesi halinde, yakın zamanda buna benzer isyanlar çoğalacak. Belki de milletimizin geleceğine dair katkısı olması muhtemel bir çocuğumuz, öğrenim hayatını noktalayarak çekip gidecek.
Bu memleketten ayrılırlarken, gördükleri şefkati ömürleri boyunca anlatmalarını sağlamak için biz ne yaptık, ne yapıyoruz ve neler yapabiliz diye düşünenimiz var mı?
Anladık! Hayat şartları hepimizi ezmekte...
Anladık! Gün çarığı, çarık ta ayağı sıkar...
Anladık! Bizim de ekonomik standartlarımız yerlerde sürünüyor...
İyi de, gücü yeten, gücünün yettiğini yiyecek diye bir âdapsızlık bize yakışıyor mu? Yozgat insanı dumanlı havayı fırsata çevirme harisliğine ne zaman bulaştı? Bizim o çok övündüğümüz muhteşem değerlerimize ne oldu?
Sen ki, asırlardır düşman ayağının basmadığı ama vatan saydığın her yere yüzbinlerce evladını gözünü kırpmadan gönderecek kadar vatanseversin! Hâlâ da gönderiyorsun.
Sen ki, dünyanın taaa ücralarındaki mazlumlar ve yoksullar için organize edilen her türlü kampanyaya destek vermekte yarış halindesin.
Sen ki, kendin yemeye kıyamadığın kümes hayvanını, garip gurebaya veya misafirine ikram eden cömertlik ve hamiyetinle bilinir ve tanınırdın.
Sen ki, “yarım elma gönül alma” meseline gönül verdiğini milyarlarca kez ispat etmişsin.
Çoğumuz üniversitelerde okurken komşudan, bakkaldan, manavdan, ev sahibinden... Velhasıl maddî manevî ilişkilerimiz olan herkesten anlayış, şefkat, vicdan ve dürüstçe yaklaşımlar bekledik.
Çocuklarımızı başka yerlerdeki üniversitelerde okuturken de onlar için beklentilerimiz en azından öyleydi.
Ama şimdi, gözümüzün önündekilerden bütün bunları esirgiyor, kendi değerlerimizle alabildiğine ters düşüyoruz.
“Havası sert, insanı mert Yozgat”diye dillere pelesenk olan sloganlar üretmişiz.
İki ölçtüm ve meramımı arnacınıza kesmeden koydum.
Ötesi size kalmış. Azdan az gider...
*********
Gelelim üniversite öğrencilerimize!
Sevgili gençler! Bir çoğunuzun, yukarıdaki dar daire içinde çizmeye çalıştığım durumda olduğu, esasen herkesin bilgisi dahilindedir.
Ama siz de, bireysel serzenişler, itirazlar, isyanlar, kızgınlıklar ve sadece kendi aranızda dertleşerek gazınızı almakla kalıyorsunuz.
Yanlış anlaşılmasın... Alın elinize bir değnek ve çıkın Yozgat meydanına... Önünüze gelene gücünüzün yettiğince çalın sopayı demeyeceğim.
Memleketin mülkî âmirleri var mı? Seçilmişleri var mı? Kanaat önderi sayılabilecek hatırlı insanları var mı? Üniversitenizin yönetim mekanizması var mı?
Bütün bunlar var ve onları, bir üst ŞÛRA OLUŞTURMA KONUSUNDA ikna edebilirsiniz.
Benim grubumun hâkim olmasını sağlamalıyım biçiminde bir yarış içine girmeden ve objektif bir yaklaşımla...
İDEOLOJİK TERCİH ve BEKLENTİLERİ DEVRE DIŞI BIRAKARAK geniş katılımlı bir öğrenci platformu oluşturabilirsiniz.
Gençler!
Siz de sadece müfredatın gerektirdiği sorumluluklarla kendinizi sınırlamamalısınız!
Bir çoğunuz, ailelerinizin bütçelerini daha fazla sarsmamak için, yarı gün çalışma telaşı içindesiniz. Hem çalışmak, hem okumak gibi bir külfeti taşıdığınız gencecik omuzlarınız o yükü kaldırmakta zorlanıyor da olabilir.
Hatta bu anlamdaki zorluklarla mücadele edenleriniz, hayat fırınında daha çabuk pişip, olgunlaşıyorsunuz.
Bu türden çalışma ihtiyacı olmayanlar da, derslerine ayırdıkları zamanların dışında Yozgat halkıyla kaynaşma sağlayabilecek organizasyonlar oluşturmalısınız.
Sportif faaliyetlerinizle Yozgat’ın, Yozgat halkının desteğini daha uç boyutta yanınıza almayı bir an önce başarmalısınız.
İnsanlarını “naif veya katı” şeklinde kategorize etmek yerine, Yozgat ve Yozgat insanını, Yozgat’ın geçmişinden bugününe kadar yaşadıklarıyla değerlendirmelisiniz.
Edindiklerinizin ışığında da, bundan sonraki gelişmeler için, sizin ne gibi katkılarda bulunabileceğinize dair kafa yormalısınız. Araştımalı, öğrenmeli, yorumlamalı ve uygun olabileceğine ikna olduğunuz değerli fikirlerinizi kamuoyuna sunmalısınız.
İç içe yaşadığınız topluma peşin hükümle iyi olmalılar diye yaklaşmanız da sakıncalıdır, külliyen kötü olarak kabullenmeniz de...
Hayat bir gün sizden, içinize yerleşip kalan “eyvahlar, keşkeler ve ukdeler” yerine “şükürler, iyi kiler ve tebrikler” de ister.
*********
Biz yerli halkı ile, misafir öğrencisi ile ve yönetenleri ile bir bütün olmayı başarmak mecburiyetindeyiz.
Bu satırların yazarına düşen her ne varsa ve hangi kesim istiyorsa hazırdır vesselam!
Nur gokirmakli
31.07.2022 20:52:57Böyle yüce bir sorumluluk teklifiniz takdire şayan, insansınız vesselam.