Bayramın diğer bir özelliği de, duyulan büyük sevinci, ortak sevinç haline getirmektir. Tabii ki bu da paylaşmak suretiyle olur. İsterseniz buna dair Efendimiz’in hayatından bir örnek vereyim. Resul-ü Ekrem, bir gün Mescid’in avlusunda bulunduğu sırada, kendisine bir sepet turfanda hurma ikram ediyorlar. “Buyur, ey Allah’ın Resulü! Mevsimin ilk hurması!” diyorlar. Efendimiz, takdim edilen sepete bir süre tereddütle baktıktan sınra şöyle soruyor: “Komşularımız da şu anda böyle taze hurma yemeye başladılar mı?” İkramda bulunan zat: “Hayır, henüz kimsenin bahçesinde hurma olgunlaşmadı. Bizim bahçenin bir özelliği var. Mevsimin ilk hurması benim bahçede olgunlaşır. Ben de bu hurmayı herkesten önce tatmanız için size getirdim.” Resul-ü Ekrem Efendimiz, çevresine şöyle bir bakınca oyun oynayan çocukları görür. Mübarek parmağıyla işaret ederek, “Hayır, ben yiyemem. Götür, bu taze hurmayı şu çocuklara ver” buyurur. İkramda bulunan zat, “Ey Allah’ın Resulü, bunda herhangi bir haram şüphesi yoktur. Benim bahçemin meyvesidir” dese de Peygamberimiz kabul etmeyip buyurur ki, “İkramınız olan bu hurmayı kabul etmeyişim onun haram olma ihtimalinden dolayı değildir. Ben komşularımızın henüz yemediklerini yiyerek, giymediklerini giyerek onlardan farklı bir konuma gelerek yaşamak istemiyorum. Ne zamanki çevremde bulunan konu komşu hurma yemeye başlar, işte o zaman ben de onlarla birlikte bu taze hurmalardan yerim. Böylece onlardan ayrılmamış olurum.” Efendimiz bu tavrıyla bize iki mesaj veriyor. Her zaman olduğu gibi bayramlarda da konu komşu daha fazla gözetilmeli, eşitlik esasına dikkat edilmelidir. Büyüklere olduğu gibi küçüklere de ikramda bulunmak İslam’ın tavsiye ettiği güzel ahlakın gereklerinden biridir. Çocukları koruyup gözetmek, onlara ikramda bulunmak, şefkatli ve merhametli davranmak elbette ki takdire şayandır.