“Kaç mendil ıslattım demiryolunda/Gelişini tehir etme ne olur./Ellerin sevdiği iner kolunda/Gözyaşımı nehir etme ne olur”.
Raylara kulaklarımızı dayar, duyduğumuz titreşimle heyecana tutulur, sevincimizi nasıl belirteceğimizi şaşırırdık. Trenin buhar saçan soluğuna kesik kesik öten düdük sesi iştirak edince yolcular, yol bekleyenler, seyyar satıcılar ve bizler serçelerin telaşını yaşardık sanki. Hareket memurunun fiyakalı şapkası, elinde tuttuğu bir yüzü kırmızı, bir yüzü yeşil olan işaret lambası tüm çocukları heveslendirir, gıptayla bakardık ona. Hatta içimizden bazılarının ilerideki meslek seçimi kararına, bu isimsiz kahramanların ta o zamanlar etkisi olmuştur. Trenin istasyondaki kısa süreli molasında, yük boşaltımı ve ambar memurunun kontrolünde gideceklerin yüklenmesi yapılır, bu arada iniş- binişler tamamlanırdı. Cendere diye tabir edilen, araba direksiyon simidi gibi vanası olan, uzun su doldurma mekanizmasından trenin suyu deposuna dolana kadar katarları baştan sona bir çırpıda dolaşırdık. Genelde Ankara yönünden gelenlere çıkmaya özen gösterirdik. Pencereden meraklı bakışlarla çevreyi inceleyen yolculara amca-teyze ya da ağabey-abla gibi yaş ve cinsiyetine göre hitaplarda bulunurduk, güler yüzlü olmayı ihmal etmeden elbette ki, gazete veya okunacak ne varsa isterdik. Şansımız olur da okumayı seven yolcu çoksa, cürufla dolu rayların arasında yarış atı gibi gider gelirdik. Bu koşuşturma elbette ki daha çok gazete-dergi demekti. Çünkü bizim ilçemize o tarihlerde basım dünyasının ürünleri nadiren gelirdi. Tabi abone olan memurlar ayrılırdı, onların paketleri gecikmeli olsa da trenlerle postaneye, sonra da kendilerine ulaşırdı. Trenin hareketinden sonra, salkım söğütlerin altında soluksuz bir okuma humması başlar, hele Yılmaz Güney, Ayhan Işık, Belgin Doruk ve daha adını sayamadığım sevdiğimiz ünlülerin resmi varsa demeyin gitsin keyfimize artık. Eğer farklı yayımlarsa, hemen değişir okuma bitince de kahvehaneye giderdik. Çünkü her gazete, ayrı bir sinema bileti demekti. Elimizdeki sayısı bir ya da ikiyi geçmeyen yolcuların hediyesini “hadi günlük gazete- dergi geldi!” diye satar, doğru tahta iskemleli Aybar ya da Çiçek Sinemasının yolunu tutardık. “Uzayıp giden şu demiryolları” namelerini, rahmetli Abdullah Yüce’nin o güzel yorumundan dinlerken, değişen manzaralara dalıp 1965’li yılara gitmiştim, görevlinin “bilet kontrol” demesiyle hayallerimden sıyrıldım. Şefaatli İstasyonu’nda inip evin yoluna koyuldum. Akşam yemeğinin ardından, yeni alıp hiç giymediğim elbiseyi Doğu Ekspresi üçüncü vagon, on yedi numaralı koltukta unuttuğumu hatırlayana kadar trenin çoktan Kayseri’de olacağını tahminde yanılmadım. Telefona çıkan görevli “şayet inen yolculardan biri almadıysa, mutlaka size döner, numaranızı bırakın sizi arayacağız” derken iyi dileklerde bulunma nezaketini de unutmadı. Birkaç saat geçmişti ki başka bir ses, rahatsız etmekten çekinerek emanetin Çetinkaya İstasyonu’nda gelen trene verildiğini, belirtilen saatte Şefaatli ya da Yerköy İstasyonu’nda bulunmamızı söylüyordu.
Yitiğimize kavuşmaktan öte, T.C.D.D. personelinin dürüstlüğüne, nezaketine, özellikle iş disiplinine daha çok sevindim. Bu olaya bizzat şahit olmanın mutluluğunu yaşarken, bir an önce demiryolu ağının kurulması temennileri yüreğimden dökülüverdi.
T.C.D.D. çalışanlarına teşekkürlerimi sunarken, şairin çiçeği şiir olur diyorum.
Önemli not: Sahipsizliğin kucağına terk edilen istasyonlarımızın tekrar faaliyete geçirilmesi, bu Aziz Millete karşı hem asli bir vazife, hem de vicdan mevzuudur. Sorumluları göreve davet ediyorum.
Gülhatmi
Erken çöker gurbet elin akşamı
Sabahları geç oluyor Gülhatmi
Kovsam da gitmiyor bu derdi gamı
Toplandıkça ceç oluyor Gülhatmi
Kar yağdı uykular yorar gözümü
Hasret yüklü düşler yakar özümü
Bulan var mı kördüğüme çözümü
Ele sormak güç oluyor Gülhatmi
Kovan bilmez peteğinde ballarım
Onun için filizlenmez dallarım
Onar onar yolcu olan yıllarım
İki değil üç oluyor Gülhatmi
Yaylamızdan göçüp gitti cerenler
Akıl vermez menziline erenler
Vagon vagon hasret taşır trenler
El sallasam suç oluyor Gülhatmi
Aşktan yana öğrenmedim hileyi
Onun için büktüm boynu bileği
Yoldaş ettim Özcan’ıma çileyi
Senden yana hiç oluyor Gülhatmi
Yusuf ÖZCAN
Salim
02.12.2022 06:37:32Tşk kalemine yüreğine sağlık hocam
Şehriban
02.12.2022 06:04:30Çok teşekkür ederim Emmioğlu. Bende 1967-1974 yıllarında tren yolunu kullandım. Bizi eski günlere götürdün. Kalemine sağlık.
Fuat YILMAZER
01.12.2022 21:20:48Yüreği memleket ve vatan sevgisiyle dolu şairim. Her zaman olduğu gibi yine anlamlı muhjteşem bir şiir, ve geçmişimise götüren güzel bir yazı. Teşekkür ederim. " Önemli not: Sahipsizliğin kucağına terk edilen istasyonlarımızın tekrar faaliyete geçirilmesi, bu Aziz Millete karşı hem asli bir vazife, hem de vicdan mevzuudur. Sorumluları göreve davet ediyorum." dilek ve teklifine yürekten katılıyorum. Sevgi ve saygılar.